CanonTURK Foruma Hoş Geldiniz.
Sayfa 2 Toplam 4 Sayfadan BirinciBirinci 1234 SonuncuSonuncu
Toplam 62 adet sonuctan sayfa basi 21 ile 40 arasi kadar sonuc gösteriliyor
Like Tree71Likes

Konu: Bu nasıl eğitim sistemi?

  1. #21
    asimkalkan
    Guest

    Standart

    Ben aynı sınavda 100 alan kagıtla aynı şeyleri yazmış olmama ragmen sadece tipime bakıp bana 30 veren hocalarla muhatap haldeyim hala...

    Sınavlar zaten yazıkı ve soyut oldugu icin adam keyfine gore davranabiliyor...

    Herşeyi YOKde OSYMde aramamak lazım. Bu bahsettigim hocalar ikisne de karşı eylemlere katılan hocalar...

    GT-I9300 cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi











  2. #22
    promete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Atalay Mete
    Makina:
    Sony RX100 M3 Nikon D3300, Nikon 35 mm f/1.8, Nikon 50 mm 1.4 G, Nikon 55-200 mm ve Nikon 16-85 VR, Sigma 105mm2.8 Macro
    Üyelik tarihi
    17.July.2011
    Nereden
    Antalya
    Yaş
    66
    Mesajlar
    2,661

    Standart

    Alıntı asimkalkan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Ben aynı sınavda 100 alan kagıtla aynı şeyleri yazmış olmama ragmen sadece tipime bakıp bana 30 veren hocalarla muhatap haldeyim hala...

    Sınavlar zaten yazıkı ve soyut oldugu icin adam keyfine gore davranabiliyor...

    Herşeyi YOKde OSYMde aramamak lazım. Bu bahsettigim hocalar ikisne de karşı eylemlere katılan hocalar...

    GT-I9300 cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi
    Asım, itiraz etme hakkın var.










    Gelmiş dünyanın dört bir ucundan
    Ayrı dilleri konuşur, anlaşırız
    Yeşil dallarız dünya ağacından
    Gençlik denen bir millet var, ondanız.
    NHR.

  3. #23
    asimkalkan
    Guest

    Standart

    Alıntı promete Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Asım, itiraz etme hakkın var.
    Abi denedik...

    Bolum ogrenci temsilciligi secimi vardı mesela. Normalde adı ustunda "secim" ile olması lazım. Ama bolum başkanı resmen atadı ogrenciyi. Biz once dekana şikayet ettik onu rektore yonlendirdiler rektor de yeniden bolum başkanına yonlendirdi. Bolum başkanı işi yapanın kendisi zaten...

    Ben şimdi bu sınava itiraz edicem yine aynı prosedur işlencek. Ben de Allaha havale etmeyi tercih ettim. Aynı adamın dersine bir daha girmedüm sınavına da girmedim. Tek dersden okulumu uzatacam bu gidişle sadece o adama inadına...

    GT-I9300 cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi











  4. #24
    Crocs - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Ahmet Ergun Doğan
    Makina:
    hangisini kullanmıyorum ki
    Üyelik tarihi
    09.December.2011
    Nereden
    Yalova
    Yaş
    32
    Mesajlar
    1,252

    Standart

    İnsanların imkanı az okulda olsa bilgisayar da bilgisayarda ödev verilse neyse. Eğitimcilerin çoğu yetersiz ve bilinçsiz ödev olsun diye ödev veriliyor ve Asım'ın dediği olayı bende yaşıyorum öğretmen gelir aynı kağıdı verdiğin insana yüksek sana az verir ya da bana yüksek ona az verir bazen pohpohlayınca hoşuna gider notunu yükseltir. eğitim sistemi mi işte evet o yük bizde ama olsa ne olur ki eğitim birliği mi kaldı dersane ayrı telden özel okul ayrı telden devlet okulu ayrı telden çalıyor










    Okunmuş Vizör

  5. #25
    boyabadanaci
    Guest

    Standart

    Alıntı promete Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Çizdiğin tablo içinde ben 20 yıl çalıştım, profesör olarak emekli oldum.
    Demek ki artık "Sayın Hocam yada Atalay Hocam" diyeceğiz.
    Benim Lisans eğitimim İ.T.Ü. Fizik Mühendisliği (1999). Bu bölümün son gerçek mezunlarındanım ve 4 senede bitirdim..
    Devamında ise İşletme ve Üretim Yönetimi konularında Yüksek Lisans yaptım ve Doktora'mın son noktasındayım.
    Dolayısıyla hem mühendislik hem de sosyal bilimler konusunda çalışmış oldum...
    Akademik hayat dışında bir çok danışmanlık, eğitim ve norm kadro/personel seçimi projelerinde görev aldım...
    Bu sebeple de mezuniyet sonrasına da elim uzanıyor..
    Üniversitede öğrenci iken, ilköğretim ve lise düzeyinde Fizik biliminin sevdirilmesi için, gönüllü olarak İTÜ Deneme Bilim Merkezi'nde gönüllü kurucu üye ve eğitmen olarak görev yaptım. Dolayısıyla üniversite öncesi durum hakkında da kendimce gözlemlerim var..
    Yurt dışında bir kaç ülke görme fırsatım oldu.. Bunlar çoğunlukla akademik ziyaretler olduğu için o ülkelerin de akademik yapıları hakkında gözlemlerim oldu..

    Ama bizim eğitim sisteminin özetini rahmetli babam bana, bir hatırasını aktarırken, yapmıştı..
    1959 yılında, rahmetli İstanbul Üniversitesi Hukuk Bölümünde öğrenci iken Fransa'dan bir heyet ziyarete gelmiş..
    O dönem hala yabancı profesörlerin (çoğu II. Dünya Savaşı'nda Nazi'lerden kaçan Alaman yada Polonya Yahudileri) kürsü sahibi olduğu yıllar..
    Heyet geleceği vakit, olur da soru sorarlarsa diye, kütüphaneyi başarılı ve fiziği düzgün öğrenciler ile doldurmuşlar. Aynı TSK'da denetleme dönemlerinde olduğu gibi (askerlik yapanlar beni anlayacaklardır).
    Bahsi geçen yıllarda Anayasa Hukuku kürsüsünde üç hoca kitap yüzünde birbirine girmiş. Öğrenci sayısı çok olduğu için tek çift diye öğrenciler iki gruba bölünmüşler..
    Bir grup öğrenci Anayasa Hukuku'nu 350 sayfalık bir kitaptan öğrenirken, diğer grup (kitap öyle yazılmaz böyle yazılır diyen hocaların egoları sebebi ile) iki ciltlik 1.500 sayfalık kitapta kazınıyorlarmış.
    Rahmetli babam da ikinci grubun öğrencisi...
    Önünde o kalın kitabı görünce Fransız profesör, durmuş ve çevirmeni aracılığıyla, babama okuduğu kitabın ne olduğunu sormuş.
    Babam da Anayasa Hukuku kitabı olduğunu söylemiş.
    Fransız profesör peki ne amaçla yazıldığını sorunca, babam da ders kitabı olduğunu söylemiş..
    Fransız, acı acı gümüş ve elinin tersini ile yanağına sürtüp "traş... bu ancak traş kitabı olur..." demiş..

    Bizim eğitim sistemimiz işte böyle...
    Amacından sapmış, içeriği tartışmalı ve sonucu maalesef hüsran ile biten, birbirinden kopuk bir eğitim sistemine sahibiz...

    Bunun sebebi ve çözümü için sayfalarca yazı yazılabilir...
    Pek çok kereler pek çok yerde tartışmasında da bulundum..
    Ama hep bir eksende durdum: "Kendisine ve çevresine yararlı/kullanılabilir bilgi ve meziyetler ile donanmış bireyler yetiştirmek".
    Ama maalesef bu sistemde devlet, öğretmenler, veliler ve de öğrencilerin hiçbiri bu amaç için çalışıyor değiller...
    Herkes günü kurtarma peşinde..

    Giden ise milli servet...











  6. #26
    HaDeS - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Mustafa Çetinkaya
    Makina:
    550d
    Üyelik tarihi
    15.October.2011
    Nereden
    istanbul
    Mesajlar
    1,011

    Standart

    Türkiye'nin her dalında olduğu gibi eğitim sistemi de devlet değil hükümet politikalarıyla şekillenmeye çalışıyor! Hep derim , ülkenin bütün kurumları diğer hükümet başa geçene kadar başarılıdır. Ülke olarak yürüttüğümüz bir sistem yok. Bir bakan geliyor bir çok kanun kararı alıyor diğeri tam tersini.. Televizyonlarda izliyorsunuz XXX üniversitesi öğrencisi ve basitçe sorulan sorular karşılığında verdiği aptal cevaplar.. Amerikan belgeseli izlemiştim neden aptal üniversite öğrencileri var diye.. Galiba devletlerin işine en çok yarayacak insan sorgulamayan bireyler.. Bu ülkemiz içinde geçerli tabi.. Kopyala yapıştır eğitim sistemimiz var.. Öğretimde ise sınıfta kaldığımız aşikar.. Sizlere Rusya'dan bir örnek gösteriyorum Yeniden Yönlendirme Bildirimi

    Matematik formülleri duvarda.. Bu rusların aptal olduğunu mu gösteriyor acaba yada eğitim sisteminin daha kaliteli işleyişini mi.. Eğitimciler konuya daha vakıftır fakat fotoğrafın tümüne bakıldığında diyafram çok açık ve net alan çok az.. Arka plan ise flue..










    JaCKiE_BrOwN likes this.
    Madem Ki Unuttunuz Kür Şad Adlı Çeriyi.. Hatırlatırız O Yağmur Kokan Geceyi..

  7. #27
    dr_james
    Guest

    Standart

    6 yillik universite hayatimda herhangi bi konuda hakli olupta hakliligini ispatlayabilen bir kisi tanidim sadece. Liseden bi arkadasim gazi universitesi tip fakultesini mahkemeye verdi ve kazandi. Bunun disinda ne bi mahkeme kazanabilen duydum ne de munazara ederek konusarak ikna edebilen. Bunlara da yuzlerce ornek verebilirim. Belki sonuca varilabilinir ama sonunda mutlaka İllallah dedirtiyorlar.











  8. #28
    mustafanazif
    Guest

    Standart

    Alıntı dr_james Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    6 yillik universite hayatimda herhangi bi konuda hakli olupta hakliligini ispatlayabilen bir kisi tanidim sadece. Liseden bi arkadasim gazi universitesi tip fakultesini mahkemeye verdi ve kazandi. Bunun disinda ne bi mahkeme kazanabilen duydum ne de munazara ederek konusarak ikna edebilen. Bunlara da yuzlerce ornek verebilirim. Belki sonuca varilabilinir ama sonunda mutlaka İllallah dedirtiyorlar.
    ben kazandım...
    lisede lakabım "danıştay" olarak kalmıştı...










    dr_james likes this.

  9. #29
    promete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Atalay Mete
    Makina:
    Sony RX100 M3 Nikon D3300, Nikon 35 mm f/1.8, Nikon 50 mm 1.4 G, Nikon 55-200 mm ve Nikon 16-85 VR, Sigma 105mm2.8 Macro
    Üyelik tarihi
    17.July.2011
    Nereden
    Antalya
    Yaş
    66
    Mesajlar
    2,661

    Standart

    Sevgili Mustafa,

    Gerek orta öğrenimde, gerekse üniversitelerde mezuniyet sonrası yaşamda çok fazla işe yaramayacak bilgilerin verildiği doğrudur. Bunun amacı sadece ve sadece düşünmeyen, sorgulamayan bireyler yetiştirmek değil. Sonuç olarak her aşamada ölçme değerlendirme ve derecelendirme-eleme sistemi için de bu bilgilere ihtiyaç var. Kısır döngü değil mi diyebilirsin ama bir başka işlevi daha var; o da bir bütün olarak konuyu alan öğrencilerin pratikte daha başarılı oldukları da görüldü. Tıp örneğinde "aktif eğitim" ya da "interakyif eğitim" modelleri birer devrim olarak karşılandı, mezunlar tekrar klasik sisteme adaptasyon kursları görmek zorunda kaldılar.

    Sorgulayan bireyin düşünmeyi öğrenmesi gerek. Düşünmeyi öğreten bir bilim dalı var; "felsefe". Okullarda felsefe derslerini kaldırıp ne koyduklarına bakın tercihi-amacı anlarsınız.










    SERDAR AYDIN, HaDeS and furkans33 like this.
    Gelmiş dünyanın dört bir ucundan
    Ayrı dilleri konuşur, anlaşırız
    Yeşil dallarız dünya ağacından
    Gençlik denen bir millet var, ondanız.
    NHR.

  10. #30
    CanonTURK Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Erman
    Makina:
    Pentax 645
    Üyelik tarihi
    08.June.2012
    Nereden
    Dalaran
    Mesajlar
    492

    Standart

    Köy enstitülerinden bahsedilmiş. Ben de öğretmen lisesi çıkışlıyım. Öğretmen olmak için mi bu liseye gittim? Hayır. Sadece yurdu olduğu için tercih ettim.

    Ailemin zorlaması üzerine Sayısal bölümde okumak zorunda kaldım. Fen bilimlerini sevmem, mantığıma uymuyor. Gereksiz bilgi yığını olarak düşünüyorum ( Kendi düşüncem olduğunu belirtmek istiyorum. ). Harita mühendisi olacak öğrencinin timsahın kalbiyle ne işi olur ya da Abdülhak Hamit ile ( Edebiyat ya da sanat ile uğraşmak isterse okul dışında ilgilenebilir.) .. Edebiyatın, resim, beden eğitiminin, müziğin zorla okutulması gereksiz. Tamam diğer derslerin stresini atıyor diye konuluyor programa fakat öğrencinin ilgisi yoksa öğretmenin de ego tatmini yapma isteği varsa o dersler çileden çıkartıyor.

    Neyse lisede derslerim haliyle diğer arkadaşlardan kötüydü. Zaten ilgim yok fizik, kimya ve biyolojiye zorla da okumaya çalışınca iyice azap oluyordu. Zaten bunların bana hayatım boyunca fayda sağlayacağını düşünmediğim için çalışmıyordum. Lise son sınıfta diğer arkadaşlar ders çalışırken ben spor yapardım. Öğretmenlerimin bazılarıyla ilişkilerim çok iyiydi ( Diğerlerinin eksikliklerini hatalarını ve olumsuzu yönlerini kimsenin cesaret edemeyip, yüzlerine söylediğim için kendilerine yediremiyorlardı. Bu yüzden onlarla aram hiç olmadı.) onlarla sohbet ederken benden çok iyi öğretmen olacağımı söylüyorlardı. Neden? Derslerim kötü, insanlara istersem kendimi sevdirebilirim ve en can alıcı nokta 30 ek puan. Öğretmen liselerindeki çalışmayan ya da daha az çalışan öğrenciler öğretmenlik tercih ediyor. (Öğretmen lisesi mezunu olup da bu yazdığım sınıfa girmeyen saygı duyduğum insanlar var. Lütfen herkes üzerine alınmasın.)

    Benden öğretmen olur mu? Hayır. Sabırlı değilim ve çabuk patlayan biriyim. Staj yaptık ve bunu gördüm. Çoğu öğretmenime küfür ettim hâlâ da ediyorum.( Doğru davranış değil. Fakat küfür etmedim diyen yalan söylüyor. Yalan da kötü bir davranıştır ) Ben de onlar gibi olmamak için seçmedim.

    Neyse üniversite sınavına girdik. Çift basamaklı sistem. Fen sınavına girmediğim halde Ankara Üniversitesinde bir mühendislik kazandım. Fen sınavına girmeden mühendislik kazanan nadir insanlardan olduğumu düşünüyorum. Hani fiziği kimyayı sevmiyordun neden mühendislik okuyorsun derseniz yukarıda dediğim gibi aile çok sever baskı yapmayı. Fazla dayanamadım mühendisliği okusam bile severek ve iyi bir şekilde yapamayacağıma karar vererek okulu bıraktım. Hala sınava hazırlanıyorum. Yaşıtlarım çeşitli işlerde çalışıyor. Ben hala tarih felsefe matematik..










    Konu Ermann tarafından (11.March.2013 Saat 19:28 ) değiştirilmiştir.

  11. #31
    promete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Atalay Mete
    Makina:
    Sony RX100 M3 Nikon D3300, Nikon 35 mm f/1.8, Nikon 50 mm 1.4 G, Nikon 55-200 mm ve Nikon 16-85 VR, Sigma 105mm2.8 Macro
    Üyelik tarihi
    17.July.2011
    Nereden
    Antalya
    Yaş
    66
    Mesajlar
    2,661

    Standart

    Erman, "Edebiyatın, resim, beden eğitiminin, müziğin zorla okutulması gereksiz." cümlene takıldım.

    Bu dersler, öğrenciyi yazar, ressam, sporcu, müzisyen yapmak için verilmiyor. Yaşama boyu iyi bir okur, resim ve diğer görsel sanatları (fotoğraf gibi) seven, sporun en azından kendi sağlığı için gerekli olduğunu bir sürü kötü alışkanlığı engellediğini bilen (sağlam kafa sağlam vücutta bulunur), iyi bir müzik dinleyicisi olmaları yani yaşamı güzel yapan temel dalları öğretmeyi, sevdirmeyi, bilinçlendirmeyi amaçlıyor. Yani, timsahın kalbinden de A. Hamit ten de önemli diye düşünüyorum











    enesoz likes this.
    Gelmiş dünyanın dört bir ucundan
    Ayrı dilleri konuşur, anlaşırız
    Yeşil dallarız dünya ağacından
    Gençlik denen bir millet var, ondanız.
    NHR.

  12. #32
    CanonTURK Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Erman
    Makina:
    Pentax 645
    Üyelik tarihi
    08.June.2012
    Nereden
    Dalaran
    Mesajlar
    492

    Standart

    Evet Atalay hocam biraz yanlış yazdığımı tekrar okuyunca farkettim. Şöyle düzelteyim, isteyen öğrenciye seçmeli olarak okutulması daha sağlıklı olur ya da bu dersler sınavsız geçilebilir..
    Yoksa sanata spora karşı olduğum yok - ki kendim yapmazdım Ata'mızın dediği gibi "Sanatsız kalan toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir."


    Düzeltme: Aslında bir sanat ya da sporla ilgilenme aileden gelen bir şey. Eğer aile çocuğu yönlendirirse. Tabi bunu aile yapmazsa okulun görevi oluyor.

    Konuyu çok dağıttım o yüzden daha fazla yazmıyorum










    JaCKiE_BrOwN likes this.

  13. #33
    mustafanazif
    Guest

    Standart

    abdülhak hamit tarhan'a öğrencisi sorar;
    "hocam, bazen mi, bazan mı?"
    cevap verir;
    "bazen bazan, bazan da bazen"
    abdülhak hamit gibi insanlar bazen, bazan demeyi de öğretir
    bu yüzden yabana atmamak lazım azizim











  14. #34
    CanonTURK Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Erman
    Makina:
    Pentax 645
    Üyelik tarihi
    08.June.2012
    Nereden
    Dalaran
    Mesajlar
    492

    Standart

    Abdülhak Hamit'e bugün çalıştığım için onu yazdım yoksa kötülemek için değil haddime de düşmez zaten.

    İnsanın içinde sevgi olmadıktan sonra şiir ona ne katabilir ki? Benim yaşıtlarımın çoğu ( dedem emsal der bayılırım bu kelimeye ) sevgi nedir bilmez diye düşünüyorum. Özellikle televizyon ve internetten yabancı kültürleri gördükten sonra.. Hangi gencin elinde Edebi bir dergi gördünüz? Ama magazin dergilerinden hollywood vari yaşam dergilerinden ben çok görüyorum. Bu insanlar edebiyat görse faydası olur mu hocam ?











  15. #35
    G.emre - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CT İstanbul Avrupa Yakası Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Göktuğ Emre Gedikli
    Makina:
    5D II
    Üyelik tarihi
    10.January.2011
    Nereden
    İstanbul - Arnavutköy
    Mesajlar
    1,292

    Standart

    1 yıl önce liseden mezun olan birisi olarak uzunnnnca bir yazı yazdım ama vazgeçtim yollamaktan, bu seferlik Word'e kaydettim

    Özeti bile çok uzun sürecek düşüncelerimin küçük bir parçası niteliğindeki bir anımı anlatayım:
    Bizim lisede bir rehber öğretmeni vardı, lise 4'te tanıştım, rehber öğretmeniymiş
    Yıllıklar yaptırılacak, anıdır dedik biz de alalım, kısa bir süre verdi bize. E dedik hocam sınavlar var süreyi uzatalım vs, uzatmadı ve ekledi: yıllık disiplin işidir.


    Hedefime ulaşmamın %40'ı olan sınava 13 gün bile kalmadı, iyi akşamlar herkeZe










    D90'lı sığınmacı

  16. #36
    mustafanazif
    Guest

    Standart

    ben zaten o yüzden yazmamıştım dostum... değişik bir bakış açısı sunma kaynaklı yazmıştım.
    bir kitap okudum hayatım değişti diyen çok kişiyle tanıştım,
    bazen bir cümle, bazen bir fotoğraf bazen bir sanat eseri, bazen bir şair, bazen bir şiir vesair liste uzar gider.
    ama ne yazık ki toplum bunları alamayacak ve bunların farkına varamayacak kadar kendisinden uzaklaştı.

    popüler kültür'de varolan ya da geçmiş değerlern bir önemi yoktur.
    eskiden tv'nin bir ahlakı vardı, şimdi o da yok. popüler kültür dediğimiz şey insanları gttikçe kendisinden uzaklaştırdı.
    birbirine yabancı ve duyarsız toplumlar yetiştirdi...
    bu insanlar edebiyat, sanat görse elbette ki faydası olur. fakat temelden almak gerekiyor...
    fakat şu da var ki; bu saydığımız unsurlar, bir çok insan için ne yazık ki gereksiz unsurlar.
    yani hayatta olmasa da olur. bir şekilde nasılsa yaşayıp gidiyoruz; önemil olan insanın ihtiyaçlarını gidermesidir. diyen insanlar var.

    insanların okumaması, sanata edebiyata karşı duyarsız ya da bunları gereksiz kabul etmesinin sosyolojik sebepleri de elbette ki var.
    bunda devletin de insanlar üzerindeki etkisi tartışılmaz.
    ben asgari ücretle çalışan bırak para biriktirmeyi kemer sıkmaktan bitap düşen bir adama da niye okumuyorsun diyemem.
    goethe'den, abdülhak hamitten, orhan veliden, cahit sıtkıdan cemal süreya'dan elbette ki bahsedemem...
    ama hayatın bütün zorlukları karşısında, bütün bunlara karşı ilgi duyan ve özümseyen insanları da göz ardı edemem.
    insanlar öncelik sırasına koyabilen canlılardır, yeri geldiği zaman da önemsizleştirebilir.
    dolayısıyla yapılan bu tercihler sebebiyle bu bahsettiğimiz olgular ya sümenaltı edilir, ya baştacı...

    bozuk olan bir neslin düzelmesi en az üç nesil sonraya kayıyor ne yazık ki
    bu yüzden işimiz çok zor...

    Cocteau şiir hakkında, “ne masayı anlatacağım diye masa sözcüğünü kullanacaksınız, ne kuşu anlatacağım diye kuş sözcüğünü; ne de aşkı anlatacağım diye aşk sözcüğünü.” der fakat artık öyle bir duruma geldik ki, bırakın masayı anlatmak için "masa" demeyi, kulağından tutup insanları, masanın önüne kadar getirip, bak bu masa diyecek hale geliyorsun... ne yazık ki devir çok değişti ve yıldızlara merdiven atmak iyice zorlaştı. bugün türkiye'de en bilinen şairlerin bile şiir kitabının kaç bastığını biliyor musun dostum? 1000 adet... o da satılırsa, şanslıysa... edebiyat dergileri zaten okunmuyor, şairler ve editörler kend imikanlarını zorlayarak bir şeyler yapmaya çalışıyor ve edebiyat dergileri de ne yazık ki çok uzun ömürlü olmuyor.










    G.emre and Ermann like this.

  17. #37
    uranyum - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Can Doğan
    Makina:
    Canon Eos 1100D & 6D
    Üyelik tarihi
    07.October.2011
    Nereden
    Ankara
    Mesajlar
    1,410

    Standart

    valla eğitim sistemi o kadar kötü ki biz lisede 4 arkadaş fen seçecektik birgün fen hocalarımız bizden labaratuvar a yardımda bulunmamızı istediler tüm sınıftan.Nasıl bir yardım diye sorduk cevap: işte temizlik malzemesi pc eski tv çalışmıyor gibi teklifler söyledir salak sınıfımızın cogu aldı(o zamanlar pentium 3 pc 55 ekran tv vs..) biz de kalktık rüşvet vermeyiz dedik ne oldu 5 olan derslerimiz sıfır sözlü notu yüzünden 3 düştü eşit ağırlık seçmek zorunda kaldık 2 yıl daha bunlarla yürümez diye birimiz uluslar arası mezunu diğeri iktisat sıra arkadaşımda hukuk bitirdi yüksek yapıyor şuan bana gelince 2 yıl kazandım iyi de yerler kazandım ama sevmiyorum ki bölümleri gitmedim hiç birine.Sonra 2 yıllık maden teknikerliği yazdım orda okurken neler mi gördüm 4 hocamız var her dönem 11 ders aldık hadi birine birşey olsunda itiraz et adam senin diğer 2 dersine daha giriyor nasıl edeceksin ki ? İtiraz edenleride gördük 3 yılda 3.5 yılda bitirdiler.Kendisi benim en yakın arkadaşım olur yüzünede söylerim hep 2 saat derse gelerek final e girme hakkı olmamasına rağmen dersi geçti devamsızlık 4 hafta bu arada.Şu an odtü de okuyorum şuan a kadar gördüğüm hocalar sıcak kanlı hakkın neyse onu veriyorlar ne fazlası ne eksigi kimileri sıkı yönetim uyguluyo kimileri bende öğrenci oldum diye biraz daha rahat bırakıyor tabi bu tamamen eğitim tarzı ile alakalı.İyi ki odtü deyim adam akıllı eğitim alıyorum (bu diğer üniversitemde eğitim almadıgım anlamına gelmiyor ama herkes belli bir ünvana gelmiş prof dr yrdç vs. salla başı al maaşı varken neden paralayım gibi bakıyorlar olaya)

    Sonuç olarak bağlarsam bir sürü öğretmen arkadaşım da var işe yeni başlamış yada 1 2 yıldır yapan birçok şeyden şikayetçiler ve biliyorum onlarda bu sisteme dayanamayacak zamanla körelip gidecekler.Bizim ülkemizde artık bu yanlış bunu böyle yapmasak olmaz mı diye birşey önermeyi geç efendim bunu böyle yapsak sanki daha verimli olacak bile diyenlerin sonu ortada..











    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  18. #38
    med
    CanonTURK Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Mustafa Dereci
    Makina:
    600D 18-55 55-250
    Üyelik tarihi
    20.July.2012
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    227

    Standart

    Alıntı mustafanazif Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    ben zaten o yüzden yazmamıştım dostum... değişik bir bakış açısı sunma kaynaklı yazmıştım.
    bir kitap okudum hayatım değişti diyen çok kişiyle tanıştım,
    bazen bir cümle, bazen bir fotoğraf bazen bir sanat eseri, bazen bir şair, bazen bir şiir vesair liste uzar gider.
    ama ne yazık ki toplum bunları alamayacak ve bunların farkına varamayacak kadar kendisinden uzaklaştı.

    popüler kültür'de varolan ya da geçmiş değerlern bir önemi yoktur.
    eskiden tv'nin bir ahlakı vardı, şimdi o da yok. popüler kültür dediğimiz şey insanları gttikçe kendisinden uzaklaştırdı.
    birbirine yabancı ve duyarsız toplumlar yetiştirdi...
    bu insanlar edebiyat, sanat görse elbette ki faydası olur. fakat temelden almak gerekiyor...
    fakat şu da var ki; bu saydığımız unsurlar, bir çok insan için ne yazık ki gereksiz unsurlar.
    yani hayatta olmasa da olur. bir şekilde nasılsa yaşayıp gidiyoruz; önemil olan insanın ihtiyaçlarını gidermesidir. diyen insanlar var.

    insanların okumaması, sanata edebiyata karşı duyarsız ya da bunları gereksiz kabul etmesinin sosyolojik sebepleri de elbette ki var.
    bunda devletin de insanlar üzerindeki etkisi tartışılmaz.
    ben asgari ücretle çalışan bırak para biriktirmeyi kemer sıkmaktan bitap düşen bir adama da niye okumuyorsun diyemem.
    goethe'den, abdülhak hamitten, orhan veliden, cahit sıtkıdan cemal süreya'dan elbette ki bahsedemem...
    ama hayatın bütün zorlukları karşısında, bütün bunlara karşı ilgi duyan ve özümseyen insanları da göz ardı edemem.





    insanlar öncelik sırasına koyabilen canlılardır, yeri geldiği zaman da önemsizleştirebilir.
    dolayısıyla yapılan bu tercihler sebebiyle bu bahsettiğimiz olgular ya sümenaltı edilir, ya baştacı...

    bozuk olan bir neslin düzelmesi en az üç nesil sonraya kayıyor ne yazık ki
    bu yüzden işimiz çok zor...

    Cocteau şiir hakkında, “ne masayı anlatacağım diye masa sözcüğünü kullanacaksınız, ne kuşu anlatacağım diye kuş sözcüğünü; ne de aşkı anlatacağım diye aşk sözcüğünü.” der fakat artık öyle bir duruma geldik ki, bırakın masayı anlatmak için "masa" demeyi, kulağından tutup insanları, masanın önüne kadar getirip, bak bu masa diyecek hale geliyorsun... ne yazık ki devir çok değişti ve yıldızlara merdiven atmak iyice zorlaştı. bugün türkiye'de en bilinen şairlerin bile şiir kitabının kaç bastığını biliyor musun dostum? 1000 adet... o da satılırsa, şanslıysa... edebiyat dergileri zaten okunmuyor, şairler ve editörler kend imikanlarını zorlayarak bir şeyler yapmaya çalışıyor ve edebiyat dergileri de ne yazık ki çok uzun ömürlü olmuyor.

    Mustafa Abi işi özetlemiş aslında..

    İlavaten benimde görüşlerim düşüncelerim şunlar,Türkiyede eğitim sistemi yokki herkes kendı cıkarları ıcın birşeyler yapıyor bana göre işine nasıl gelıyorsa öyle yapıyorlar sistemi,öss korkutma sınavlarla korkutma daha 11 yaşında başlayan sınav stresi,vs vs gidiyor çocuk daha o yaşta kafaya vurmaya başlıyor haliyle aileside baskıyla çocuk evden dışarı çıkamaz hale gelip iyice asosyal asosyala bağlı olarak çekinme duygusu vs diye gider,çok saçma şeyler ben biryandan kendimi şanslı hissediyorum küçükken dayım Elektrik-Elektronik Mühendisiydi eve gelirdi birşeyler kurcalardı bende öyle vs baka baka aşinası oldum,lakin dedemde ilkokul mezunu ama herbulduğu gazeteyi okurdu banada okuturdu keşke kendim açıp okusaydım ama şuan faydasını görüyorum dedem yanımda okudugu zamanlarda beynıme yer ettıgı ıcın sevıyorum heves oluyor aslında ailelerde böyle olmalı birçocugun yanında kıtap okuyun çok daha farklı olabılıyor..Herneyse Türkiyede eğitim sistemini özeti şudur liseden bir hocam vardı geçenlerde yanına gittim kendisi 35 yıllık öğretmen bana aynen şunu dedi devlet öğrenciyi önemsemiyor öğretmeni önemsemiyor öğrenci öğrenmiş öğretmen öğretmiş ...
    Tamam kişi kendini geliştiricek ama teşvikde yapılmalı bugün tv vs hepsi gençliğe nasıl örnek görmekteyiz..ilkokula giden çocuk sigara içmeyi marifet sayıp arkadaşına sen süt iç oğlum diyorsa ağlamamız gerekir..











  19. #39
    mustafanazif
    Guest

    Standart

    bu arada arkadaşlar, aramızda muhakkak öğretmen arkadaşlar var fakat ben yıllarca, hatta uzun yıllar "talim terbiye'ye", "Milli Eğitim Bakanlığı'na" ders kitapları hazırladığım için dönen dümenleri çok iyi biliyorum...
    çok amiyane olacak ama, eğitim kimsenin şeyinde bile değil...
    herkes kesemi nasıl doldururum onun peşinde.
    kimse farkında değil ama şu eğitim'de dönen para hiç bir yerde dönmüyor!











  20. #40
    furkans33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    FURKAN BASKAK
    Makina:
    Canon Eos 6D
    Üyelik tarihi
    03.July.2012
    Nereden
    Antalya
    Yaş
    34
    Mesajlar
    276

    Standart

    Alıntı promete Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Sevgili Furkan,

    Çizdiğin tablo içinde ben 20 yıl çalıştım, profesör olarak emekli oldum. Branşım nedeniyle mezuniyet öncesi eğitimde çok fazla etkinliğim yoktu ancak mezuniyet sonrası eğitim konusunda oldukça deneyimliyim. Her iki eğitim programı için de söyleyebileceğim, yerden göğe haklısın. Her şeyden önce, hiç bir objektif kalite ölçümü yok. Sadece sınav kapılarında aklar karalar ortaya çıkıyor. Hoş, artık o bile yok, son yıllarda OSYM nin ne olduğu ortada.

    Bireysel olarak kendimi tanımlarken asla "bilim adamı" demedim. Zira işimi bir amaç olarak değil, bir araç olarak yaptım. Kanımca olması gereken de o. Biraz daha açmam gerekirse yaşamdan beklentilerimi -maddi ya da manevi - karşılayan bir araç yani, bir meslek olarak yaptım.
    Bilim adamı ise kendini bilime, araştırmaya adamış kişidir.

    O nedenle de, öğretim üyesi olmak için "idealist, özverili" filan olmaya gerek yok. Adam gibi işini, mesleğini yapmak yeterli.

    Asıl sorun, "adam gibi" nin ölçüsü ne? İşte orada amaçlar, tercihler devreye giriyor. Aklın ve bilimin gösterdiği yol işimize geliyor mu?
    Selam Atalay abi merak ediyordum yazdıktan sonra acaba forumdan bir akademisyen çıkıp da cevap verir mi diye hehe. Akademisyen olmaya karar verenler günümüz ülkesinde biraz daha dediğiniz gibi rahat bir araç olduğu için ve adeta bir milletvekili gibi dokunulmazlık hakları olduğu için insanların ilgisini çekiyor.( Merak eden varsa yök disiplin yönetmeliğini okusun 15 gün uzaklaştırma disiplin cezası aldığım için zamanında iyi bilirim tamamen öğrenci karşıtı bir yönetmelik iran mı burası dersin nasıl bir dikte var.) Maaşlarda dolgun olduğu için oh mis haftada max 10 saat ders daha az bile çoğu hocaya. Haftasonu tatil. Güç bende dilediğim kadar ego tatmin edebilirim öğrenci üzerinden diye düşünülerek akademisyenlik bir araç olarak seçilebiliyor. Böyle bir profil var trde bu bir gerçek. Asistanlardan hiç bahsetmek istemiyorum en sinir bozuculardan 1 sene sonra memur olmaya karar veren adamlardan bilim adamı tribi çekiyorsun. Bu kadar yalandan kurulu ahlaksız bir sistemden sonra işte işini araç olarak görüp belki de ama adam gibi yapanlarda vardır elbet ben çok az rastladım belirtmekde isterim. ADAM gibiden kasıt. Kendi eğitimi doktorası bilmemnesinde öğrendiği eski vizyona ve teknolojiye sahip bilgilerin üstüne kendinden de bişiler katarak yeni bilgi ve deneyimlere her zaman açık olmak, ulan dünyada ne olup bitiyor diye kafasını kumdan kaldırıp etrafı gözlemek ve ona göre hareketlerini değiştirmeye cesaretli olmak ve en önemlisi de iletişimden anlamak karşında 20 yaşlarında olan bir insan topluluğu var onla iletişim kurcaksın derdini sorcaksın ideallerini tutkularını paylaşıcaksın herşey ders sistem değil. Elektrik Elektronik mühendisliğinde okuyorum Kırıkkale Üniversitesinde. Biraz sorunluğu öğrenci olduğum için sürekli Bölüm başkanı çağırır beni. Hatta der iyi güzel hakkını ara sorgula der de bunu düzgün yap der. Bende genelde damarıma basan bir konu oldugunda sabrımı koruyamam. Bir keresinde hocam bakın 3 senedir derse giriyosunuz bir kere de öğrenci ile ders sistem dışında bir iletişim kurmayı denediniz mi işin sırrı gücü orda belki dedim hoca bana üniversite ders ortamında o kadar sosyal bir ortam düşünülemez dedi. Yani üstü kapalı bana amerikan filmlerindeki kolej partilerine benzemez burası kendine gel dedi gibi geldi bana. Ama benim anlatmak istediğim farklıydı tabi artık derdimi anlatma gereği duymamaya başlıcam diye korkuyorum ama yılmak yok en azından düşüncelerimi açıkca söyleyebilecek kadar özgür ve cesurum. Ben gerçekleri veriyorum onlar yalan hayatlarıyla yaşayıp gidiyorlar. Nese bu konuda çok derdim oldugu için kendimi tutamıyorum. Yazdıklarım kimseye itafen yazılmamıstır. İstisnalar tabiki vardır olmalıdır da. Ama bence özveri ve idealizm eğitim sisteminin olmazsa olmazıdır.
    Saygılar. Sevgiler










    Mutluluk sadece paylaşıldığında gerçektir.
    Christopher Mccandless




Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •