Sevgili Furkan,
Çizdiğin tablo içinde ben 20 yıl çalıştım, profesör olarak emekli oldum. Branşım nedeniyle mezuniyet öncesi eğitimde çok fazla etkinliğim yoktu ancak mezuniyet sonrası eğitim konusunda oldukça deneyimliyim. Her iki eğitim programı için de söyleyebileceğim, yerden göğe haklısın. Her şeyden önce, hiç bir objektif kalite ölçümü yok. Sadece sınav kapılarında aklar karalar ortaya çıkıyor. Hoş, artık o bile yok, son yıllarda OSYM nin ne olduğu ortada.
Bireysel olarak kendimi tanımlarken asla "bilim adamı" demedim. Zira işimi bir amaç olarak değil, bir araç olarak yaptım. Kanımca olması gereken de o. Biraz daha açmam gerekirse yaşamdan beklentilerimi -maddi ya da manevi - karşılayan bir araç yani, bir meslek olarak yaptım.
Bilim adamı ise kendini bilime, araştırmaya adamış kişidir.
O nedenle de, öğretim üyesi olmak için "idealist, özverili" filan olmaya gerek yok. Adam gibi işini, mesleğini yapmak yeterli.
Asıl sorun, "adam gibi" nin ölçüsü ne? İşte orada amaçlar, tercihler devreye giriyor. Aklın ve bilimin gösterdiği yol işimize geliyor mu?