Sevgili Furkan,
Aslında sığınma yapmadım. Madalyonun benden taraf kısmı ile ilgili bazı saptamalarda bulundum..
Evet, üniversite özgür düşüncenin, bilimin hatta siyasetin tartışıldığı ama işleyişe bulaştırılmadığı bir ortamdır aslında...

Bu bahsettiğin arkadaşların maruz kaldıkları durum elbetteki kabul edilir gibi değil...
Bu maalesef üniversite değil bürokratların iş bilmezliği nedeni ile başımıza geliyor..
Ben de, hele ki şiddet var ise, iki taraflı da karşıyım..

İkinci vak-a'da ise İ.Ü. İletişim Fakültesindeki arkadaş'ın ailesine yazı gönderilmesi komik olmuş gerçekten.. Hatta bilgi mahremiyeti nedeni ile suç da sanırım..
Ancak bu arkadaşın bahsi geçen afişi asmak için izin alıp almadığı konusunda bilgi verilmemiş..
Eğer fakülte sekreterliğinden izin alınmadı ise bu suçtur ve soruşturma açılması doğaldır..
Ancak mutlaka bu işin arkasında başka detaylar da vardır. Aksi halde iletişim fakültesi gibi bir ortamda (kendi üniversitemin bir birimi) böyle bir soruşturmayı kolay kolay açmazlar..
Maalesef şu da bir gerçek ki; çoğunlukla sol görüşlü arkadaşlar, fikirlerine saygı duysam da, derse girmekten çok eğitim hayatlarını bu tür hak arayışları ile mahvediyorlar.. Hak aramaya karşı değilim, hatta destekçisiyim, ancak öğrenimden ödün vermeye de kesinlikle karşıyım..

Bu ülke güncel rakamlar ile (3 Mart 2013) 170 adet üniversite görev halinde...
Elbetteki bu üniversitelerin hepsi de tam teşekküllü değil, yada tam kapasite eğitim yapamıyor...
Bunun pek çok sebebi var...
Başta yetişmiş akademisyen eksiği ve gereksiz öğrenci fazlası...
Hala insanların neden ille de üniversite okumak zorunda bırakıldıklarını anlamış değilim..
Bence gelişmişlik düzeyimiz irdelendiğinde, esas meslek liseleri ve meslek yüksek okullarına ihtiyacımız var..
Bu sebeple de maalesef öğrenciler her istedikleri bölümde, kontenjan kısıtı nedeniyle, okuyamıyorlar..
Yeni asistan olmuş bir kişinin bir yaş küçük yada kendinden daha büyük birisi üzerinde egemenlik kurması yada sözünü dinletmesi, hele ki günümüz ahlaki çöküntüsünde, maalesef çok zor... O sebeple ilk yıllarda bahsettiğin problemler oluşuyor ve bu sıkıntılar daha deneyimli asistanlar ve hocalar tarafından giderilmeye çalışıyor..
Sistem elbetteki mükemmel değil ancak şikayet etmekle de düzelmiyor...
"Düzelin..!!" denilince de düzelinmiyor...
Senin rahat meslek dediğin asistanlık hiç de rahat bir meslek de değildir...
Öncelikle meslek değildir... Yargıtay kararınca "burslu yüksek lisans yada doktora öğrencisi" sinizdir... Y.L. biter iş biter... 8-9 yıl hizmet yaparsınız ancak tazminatınız yoktur... Ancak deli gibi de çalışırsınız...
İçini bilmediğiniz için dışarıdan rahat görünüyor olabilir...


Ama dediğimiz gibi arzu edilenden her iki tarafça da çok uzağız....

Ve ifade etmeye çalıştığım gibi bu kişisel bir mesele değil, milli bir meseledir...