Fotoğrafla ilk ilgilenmeye başladığımda ps'nin de adını duymuştum.
Efektler, tonlamalar, hayal gücü ölçüsünde sınırsız yaratıcılıklar.
Sonra insanların çoğunun beğendiği-benim de eskiden hoşuma giden değişik tonlamalar hoşuma gitmemeye başladı.
Özellikle de PS'de renk tonlamaları yaptığım fotoğrafların özellikle baskıdan sonra çirkin göründüğünü hiç ps müdahalesinde bulunmadığım fotoğrafların
baskıda (bence) daha berrak-güzel göründüğünü anlamaya başladıkça ps'de de yeni teknikler öğrenme isteğim azaldı.

Özellikle birkaç aydır tanımaya ve üzerine eğilmeye başladığım filmli fotoğraflar gözümü ve fotoğraf anlayışımı yeniden şekillendirmeye başladı.
Bir süre günde belki binlercesini gördüğüm filmli fotoğraf çekimi sonuçlarından sonra en basit dijital müdahaleye uğramış fotoğraflardan bile bir zevk alamamama sebep oldu.
Artık fotoğraf paylaşım sitelerinde popüler olmuş yüzlerce fotoğraf bana başka bir dünyanın sahte yansımaları-ya da bir çizgifilm karesi izliyormuşum duygusunu vermeye başladı.

Pürürzsüz ciltler, işlenmiş manzaralar, gerçek hayatta göremeyeceğimiz renklerdeki objeler fotoğrafların gerçekliğini sorgulamama sebep oldu.
Bence fotoğraf doğadan, insandan ve binlerce yıldır geliştirdiğimiz estetik görüşümüzden bizi koparmamalı.
İnsansa çok basit sivilce rötuşları yapmak,
manzarada belki çok dikkat dağıtan bir-iki detayı silmek,
çekim aşamasındaki teknik dikkatsizlikten kaynaklı belki beyaz ayarı düzenlemeleri gibi düzenlemelere "evet" bunun yanında
fotoğrafı fotoğraflıktan çıkaran, bilgi ve bilinç altımızda kodlanmış doğa ve insan estetiğine karşı alıştığımız zevklerimizi altüst eden photoshop ve türevlerine "hayır" demeye başladım bile.

Saygı ve sevgilerimle...