Dijital ortamda veriler "1"ler ve "sıfır"ların sayısız farklı dizilimiyle, görüntüyü oluşturuyor. Işığın miktarı, renklerin dalga boyları vs. "fizik" ilminin konusu nesneler; film yüzeyine değil algılayıcıya tespit edilirken "kimya" ilminin değil aslında "matematik" değerlerin elektronik enstürmanlarla işlenmesiyle elimizdeki elektronik-mekanik bileşenli cihazlarla görüntüye dönüşüyor dijital fotoğrafçılıkta..
Bu görüntülere dair verilerin bilgisayar programları vasıtasıyla matematik verilerini değiştirmek "fotoğraf işlemek" dediğimiz şey. Elbette arı bal yapıyor ama balı tarif edemiyor. Çok fazla emek ve zeka isteyen kollektif çalışmalarla yazılmış bulunan programlar sayesinde her bir müdahalemizle farklı sonuçlara ulaşmamızı sağlıyorlar..
Şimdi eski zamanda söylendiği gibi karanlık odada çalışanlar, elle film yahut dia üzerinde gözleri kör olurcasına çalışanlar kimyasal proseslerle yahut doğrudan fiziki yüzeyde işlemle "daha hoş görüntülere" ulaşmaya çalışıyordu. İnsanoğlunun o günkü teknolojisinde elden gelen buydu. Yoksa en ilkel fotoğraf makinesi de bir teknoloji ürünü, günümüzde saniyenin sekizbinde birinde çeken aletler de..
"Analog döneminin teknolojisi, herkesin şahsen yapamadığı müdahalesizliği iyidir. Günümüz imkanlarıyla fotoğraf işlemek doğallığı öldürür" yaklaşımı bence pek isabetli değil. Biz mümkün mertebe teknolojiye vakıf olalım da doğallık ölçütünü ne derecede muhafaza edip ne derecede edemeyeceğimiz zaten elimizde olsun. Genel geçerli efekt manyağı, full manüple fotoğraflar yerine "doğal", "aslına uygun" kriteri koyarak sadece istemediğimiz nahoşlukları gidererek işin özünü kendimizce bozmadan fotoğraf oluşturmada böylesi programları kullanmak tamamen kendimize bağlı..
Yoksa bilgi ve teknoloji çağında, 2013 arefesinde "PS fotoğrafı bitirdi abi" skolastik bir yaklaşım olur.. Fotoğrafın kendisi ne ki abi? İnsanoğlunun sonradan icat ettiği bir sanat. Şiir gibi, şarkı söylemek gibi teknoloji olmadan icra edilebilir bir şey olmadı bu sanat zaten hiç bir zaman..