Karşı tarafın avukatı salak değilse bu durumda (başkaca geçerli delil yok ise) sebepsiz zenginleşme davası gene sıkıntılı geçer. Sebepsiz zenginleşme; ortada geçerli bir yükümlülük yok iken bir kişinin başkasının zararına fayda sağlamasıdır. İspata muhtaç bir davadır. Burda hırsıza-uğursuza yol göstermek istemem ama bilmekte fayda var. "Gerekçeli inkar" dediğimiz şeyi yaparsa karşı taraf yani "bana borcu/vaadi vardı, onu ödedi" der ise öyle bir borcun olmadığını davacı ancak yazılı delille, ikrarla ya da başkaca bir mahkeme kararıyla ispat edebilir.
Örneğin savcılık dolandırıcılıktan dava açar ve ödemeyi almış olan zat neticede mahkum olursa bu durumda gerekçeli inkar işe yaramaz. Yahut savunulan borç ilişkisine ilişkin fiili imkansızlık var ise (örneğin berikinin yurt dışında olduğu dönemde borç alındığı savlanmışsa gerekçeli inkar gümler..) Yemin deliline başvurulursa (ki çakal adam Allah korkusu duymayacağından yalan yemin de eder rahatlıkla mahkeme karşısında) ve yemin eden sebepsiz zenginleşme kabul ederse dava tutar elbette..
Burada en önemli şey bilhassa belgeye dayalı bir ödememiz yok ise tanımadığımız insanlarla telefonda görüşmemek. Çünkü gerekçeli inkar eden bir şekilde sahtekar bir şahsiyetsizse ve mağdura ilişkin yaşadığı memleket, şahsın işi gibi kolayca ulaşılabilecek bir takım bilgilere ulaşır ve beyanında fantastik bile olsa mümkün bilgiler verirse (bu adam şu memlekette, asker arkadaşımın bana borcu vardı. Bu şahsın da ona borcu varmış. Telefonda konuştuk, bana borcu ödedi vs. türünden) iş çıkmaza girer.
Elbette mail ve SMS gibi yazışmalar yeni HMK'ya göre "sair kanıt" türünden himaye görüyor. Bu mağdurlar açısından bir avantaj. Yine de ödeme yapılacağında ödeme sebebine ilişkin banka havalesinde muhakkak not düşürmek gerek..