hep eğtim sistemi ve öğretmenler / hocalar konuşuldu...
hadi biraz da öğrenciyi konuşalım:

vefa'nın da dediği gibi, madalyonun iki yüzü var.
ben akademisyen değilim, grafik tasarım, kurgu teknikleri ve fotoğraf üzerine dersler verdim, bu zamana kadar da 200'ün üzerinde öğrencim olmuştur. bir akademisyeninkine nazaran çok çok az bir rakam
fakat şunu iyi biliyorum ki; öğrenciyle uğraşmak çok berbat bir şey...

bir kere işin şu boyutu var: öğrenci her zaman kendisini haklı görüyor, yapmış olduğu hatalar bile kendi gözünde olağan bir davranış gibidir ve cezalandırılamaz... öğretmen ise her zaman kusurludur.
bence bu tamamen yanlış bir durum.

ben şahsen öğrencilik hayatımda ceza da aldım ve aldığım cezaların hepsi hakettiğim cezalardı.
okul bittikten sonra bana en katı cezayı veren hocayı bile evinde ziyaret ettim, elinden öptüm.

kanımca türk eğitim sisteminin en büyük sorunu, iktidara göre eğitim şeklinin belirlenmesi
dolayısıyla verilen eğitimin asla "milli" olmayışıdır.
tamamen iktidar eğitimi'dir.

eğitim - özgürlük tamam fakat tedrisat dediğimiz olgu, mutlak özgürlük anlamına gelmez.

öğretmenlerin yetersiz olduğu durumları konuştuk, eğtim sistemini de konuştuk ama bunların da konuşulması gerekiyor.

çocuk metroda, karşımda oturuyor, yanında ailesi var:yediği cips'in paketini yere atıyor (metronun içerisine);
anne baba tabiri caizse ot gibi bakıyor, hiç umurunda değil.
paketi alıp annesinin kucağına attım... çünkü çok sinirlenmiştim...
şimdi bu kalas anne babanın yetiştirdiği çocuk yine kalas bir şekilde okula gidecek.
saygı yok, toplum bilinci yok, en azından küçük toplum kuralları bilgisine bile sahip değil.

bu çocuk okula gidince de öğretmene kafa tutuyor, küfür ediyor, hakaret ediyor, aşağılıyor...
ben şahsen böyle bir düzende öğretmen olmak istemezdim.
her ne kadar öğretmenlerin yetersiz olduğu eleştirilmiş olsa bile, ben yine de önlerinde saygıyla eğiliyorum.
ben bu zırzop nesille hakikaten uğraşamazdım, o kadar sabrım yok galiba...