Erdoğan ve Aysun arkadaşlarım, karamsar olmakta hem haklısınız hem de haksız. Evet işin içinde tanrı vergisi bir şeyler var ama onun tam olarak genlerle ilgili olduğunu sanmıyorum. Öyle olsa sevgili Halil İbrahim de aynı performansı sergilerdi.
Şaka bir yana, öyle sihirli bir değnek yok. Mustafa bey ile yapılan söyleşiye bakın, nasıl bir birikimle gördüğünü, gördüklerini yorumladığını anlarsınız. Hala da yol almaya devam ettiğini söylüyor. Daha da çarpıcı örnek Onur arkadaşımızdır. ilk Fotoğraf makinesini edineli iki sene oldu ama aynı donanımlarla, mekanları birlikte fotoğrafladığımızda onun çok daha fazla yol katettiğini kolaylıkla görebilirsiniz. Kendi tabiriyle, "diyafram, enstantane, iso ayarları, hepsi bu". Zaten fark da orada değil, fark, birikimde; Dünyayı gördüğümüz göz ile ilgili. O nedenle güzel sanatlarla, sanat tarihiyle, kültürle içli dışlı olmalısınız diyorlar. Ben ömrümü çoğunlukla ameliyathanelerde, hasta, poliklinik odalarında dört duvar arasında geçirdim. Ancak Fotoğrafa ilgim arttığından beri dışarıda gördüklerim bana daha estetik gelmeye başladı. Çünkü algı değişti! Görmeye, gördüklerinizi estetik bilinçle yorumlamaya daha çok zaman ayırdıkça fotoğraflarınızı da beğeneceğinize inanıyorum. Kolay gelsin.