Elinde kamerası olan herkes fotoğrafçı mı? Bu sorunun yanıtı profesyonel fotoğrafçılar için 'hayır'. Ama onlar bu kez sadece 'hayır' demekle yetinmemiş, kendilerine 'fotoğrafçıyım' diyenleri teşhir etmek için bir de blog açmışlar.
FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYIN
Emine Koç / CNNTurk.com
Blogda, "Sırf kameran var diye sen bir fotoğrafçı sayılmazsın" dedikten sonra da ekliyorlar; kamerayı satın alabilirsiniz ama yeteneği asla!..
'Dijital kamera çıktı mertlik bozuldu' derken artık cep telefonları ve iPhone ile de fotoğraf çekmek mümkün.
Cilalı imaj devrini yaşadığımız bugünlerde böylelikle hergün binlerce görüntü üretiliyor ve aynı hızla tüketiliyor.
Fotoğraf sanatçıları Gültekin Tetik, Serra Akcan ve Faruk Akbaş, işin sırlarını CNNTurk.com'a anlattı.
1) Dijital kameralar ve Photoshop ile bugün herkes fotoğraf sanatçısı olduğunu iddia ediyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Gerçekten eline makine alıp kendine 'fotoğrafçıyım' diyen herkes fotoğrafçı mı?
2) Bu işin kıstasları var mı? Varsa neler?
3) Kameralı cep telefonları, dijital kameralar, photoshop... Tüm bunlara artık herkes kolayca sahip olabiliyor. Eskisinden daha çok 'fotoğraf' çekiliyor. O kadar çok ki aslında kimse onlara bakmıyor artık. Bir anlamda dijital bir kirlilik oluşuyor ve 'fotoğraf' değersizleşiyor. Sizce 'fotoğraf' ve 'fotoğrafçı' kavramları yeniden tanımlanmalı?
4) Geleceğin 'fotoğraf'ı sizce nasıl?
5) Fotoğraf sanatındaki teknolojik gelişmeler photoshop'u yarattı. Şimdi de photoshop, fotoğrafı yaratıyor. Siz photoshop konusunda ne düşünüyorsunuz?
6) iPhonograpy'i yeni bir tür olarak kabul ediyor musunuz?
GÜLTEKİN TETİK:
Tetik kimdir?* 1959 yılında Çanakkale'de doğdu.
* 1982 yılında Marmara Üniversitesi Basın Yayın Y.O. Radyo TV Bölümü'nden mezun oldu.
* Profesyonel fotoğrafçılığının yanı sıra yönetmen, görüntü yönetmeni, yapımcı olarak da çalışmalarını sürdürmekte.
--- GULTEKIN TETIK ----
1) Tabii ki fotoğrafçı diyebiliriz ama çektiği fotoğraflar işe yarar mı veya sanatsal bir işlevi vardır diyebilir miyiz, hayır. Bir de son zamanlarda wedding story tarzı fotoğrafçılık trend olunca sahtekarlar ortaya çıktı.
Geçenlerde bir fotoğrafçı arkadaşım Facebook'da yakaladı ve teşhir ettik. Bir Rus fotoğrafçının sitesinden çaldığı kaliteli fotoğrafları kendisininmiş gibi göstermiş. Facebook ve web sitesinde kullanıyor. Facebook'da farkedilince kaldırdı ama internette hala duruyor. Hatta web sitesi bile çalıntı bir yerden. Photoshop'ta imzaları silmiş. Bakın bu işe de yarıyor photoshop.
2) 32 yıldır fotoğraf çekiyorum ve 10 yıldır eğitim veriyorum. Öncelikle teknik öğrenen herkes doğru fotoğraflar çekebilir ama fotoğraf mekanik bir şey değil sadece. Bu nedenle deneyim dışında sezgi, yetenek, ruh gerektiği gibi en önemlisi gözün estetik eğitilmiş olması çok önemli.
Nasıl bakacağını bilmek ve objelerin üzerindeki ışığı görebilmek, o göze ve yeteneğe sahip olmak mutlaka çok önemli. Benden mezun olan her öğrenci mutlaka fotoğraf çekmeyi öğreniyor ama her biri farklı kalitede sonuçlar üretiyor. Hatta bazen 'Hocam kurstan sonra artık fazla fotoğraf çekemiyorum' diyorlar. Bende 'işte öğrenme budur' diyorum.
'Fotoğraf' mı 'resim' mi?
3) Bu işin ölçermetresi yok, kimseyi de otorite ilan edemeyiz. İş kendisini gösterir zaten. Dijital fotoğraf geldiğinde mecburen photoshop öğrendim. Çünkü dijital fotoğraf doğası gereği mutlaka temel photoshop işlemlerinden geçmek zorunda.
Mesela profesyonel işler için RAW dosyalarını TIFF'e dönüştürmek keskinlik ve kontrast ayarları için mutlaka gerekli. Ama şimdi amatör fotoğrafçılar photoshop'u kullanarak amacını aşan abartılı manipülasyon yapıyor. Hatta başka fotoğraflardan görüntü alıp ekliyorlar ve resimsi fotograflar, kolajlar ortaya çıkıyor.
Buna fotoğraf değil başka bir isim vermek gerekiyor. Yeni açacağım sergimde ben de bu tekniği farklı kullanacağım mesela. Tual üzerine bastırdığım fotoğraflarımın bazı yerlerine resim yapacağım. 'Fotoğraf'a hep 'resim' der ya çoğu insan. Buna gönderme de yapmak istiyorum.
4) Ne olacağı teknolojik gelişmelere bağlı ama tahmin edecek olursak artık 3 boyutlu olacağı kesin. Ama sanat yapmak yine deneyim, estetik, bakış ve hayalgücüne bağlı olacak her zaman. Teknik çok önemli değil aslında.
5) Belirttiğim gibi zorunlu ama abartılmaması gerekiyor.
6) Ben etsem de etmesem de zaten literatüre girmiş bile. Ama fotoğrafta ister cep telefonu isterse de çok pahalı bir makina ile çekin, farkeden sadece kullanım tekniği olur. Asıl önemli olan neyi, nereden, hangi kadrajla, hangi ışıkla, hangi estetik bakış doğrultusunda çektiğiniz. Sonuç önemli yani...
SERRA AKCAN:
Akcan kimdir?* 1974 yılında İstanbul'da doğdu.
* 1997-1999 yılları arasında Boston'da New England School of Photography'de Profesyonel Fotoğrafçılık Programı'na katıldı.
* 1999'dan beri İstanbul'da serbest fotoğrafçı olarak çalışıyor ve belgesel projeler üretmeye devam ediyor.
Serra Akcan
1) 'Fotoğraf sanat mıdır, değil midir?' diye tartışılırdı. Şimdi ise 'her fotoğraf çeken fotoğrafçı mı?' Elinize kalem ve kağıt aldığınızda yazarsınız; alışveriş listesi, günlük, mektup, haber, makale, şiir, roman... Bunların bazısı sizi yazar yapar. Elimizdeki aracı nasıl kullandığımız önemli, o aracın dilini nasıl oluşturduğumuz. Bence herkes yazabilir, yazmalıdır da. Herkes fotoğraf çekebilir, çekmelidir de. Ama herkes yazar ya da fotoğrafçı olmaz.
Kendinize ister 'fotoğraf sanatçısı' ister 'fotoğrafçı' deyin, sonuçta ortaya koyduğunuz çalışma, söz, ürün sizin ne olduğunuzu söyler. Bir yandan fotoğraf çekmek için illa fotoğrafçı olmaya da gerek yok. Kalem ve kağıt ne ise fotoğraf makinesi de o benim için. Fotoğraf aracılığı ile anlatıyorum derdimi. Bunu meslek olarak yaptığım için fotoğrafçıyım diyorum.
2) Tabii ki var. Teknik olarak dijital makineler ve photoshop'tan sonra fotoğraf çekmek kolaylaştı ve değişti. Eskiden işi filmde bitirmek zorundaydınız. Filmler pahalıydı, çok fazla harcamamak ve istediğiniz fotoğrafı almak için işin tekniğini iyi bilmek gerekiyordu. Işığı beklemek, doğru anı beklemek zorundaydınız.
Şimdi her şey hızlı. Çek, bak, olmadıysa sil, tekrar çek. O da olmadıysa photoshop'ta halledersin. Teknoloji çağının getirdiği bu. İyi ve kötü yanları var. Çektiğin fotoğrafı hemen internete yükleyip paylaşabiliyorsun. Eskiden birkaç gün sonra fotoğrafına ulaşabiliyordun, beklemek sıkıntılıydı. Ama heyecanı vardı.
Bir de fotoğrafını yayınlayacak mecra bulman zordu. Şimdi herkes kendi mecrasını oluşturuyor. İyisiyle kötüsüyle bunu kabul etmek durumundayız. Kabul edilemeyecek şey ise işin etik kısmı. Fotoğraf çekmek bir hobi ya da meslek olabilir ama bunun bir sorumluluğu olduğunu da bilmek gerekiyor. Her şeyin fotoğrafı çekilebilir. Çektiğimiz fotoğrafın neye hizmet edeceğini bilmemiz, önceden düşünmemiz gerekir.
Sadece deklanşöre basmak yeterli değil!
Bir kere onu paylaşıma açtınız mı o sizin fotoğrafınız olmaktan çıkar. Doğa, manzara fotoğraflarını bir kenara koyarsak, eğer insanların fotoğrafını çekiyorsak bu fotoğrafçının olduğu kadar onların da fotoğrafıdır. Bilmeden onlara zarar veriyor da olabiliriz. Neyi, nasıl, ne için fotoğraflıyoruz? Fotoğraf çekmek sadece doğru yerde, doğru zamanda deklanşöre basmak değil. Bu sorulara da kafa yormak aslında. Fotoğraf çeken çoğu insanın atladığı bir mesele bu.
3) Görüntünün hızlıca alındığı ve yaygınlaştırıldığı bir dönem yaşıyoruz. Bu işe başladığımda dijital fotoğraf makineleri ve internet kullanımı yeni yaygınlaşıyordu. Şimdi herkes bunlara rahatça ulaşıyor ve kullanıyor. Artık daha çok insan fotoğraf çekiyor. Bu hem iyi hem kötü.
Mesela birinin cep telefonuyla çektiği görüntüler bir haber fotoğrafı olabiliyor. Bir foto muhabirinin her zaman her yerde olması mümkün değil. Fotoğrafı çeken sayesinde habere ulaşıyoruz fakat bunu sürekli devam etmesi ve tercih edilir duruma gelmesi foto muhabirlerini ve mesleği zora sokar.
Tabii ki kimsenin kimseye 'fotoğraf çekme' demeye hakkı yok. Ama fotoğraf çekmenin gerekliliklerini, bilgisini ve etiğini bilmek gerekiyor. Bunun dışında benim için fotoğraf tek başına değersiz bir şey. Onu değerli kılan fotoğrafçının çekerken, izleyenin bakarken yaşadıklarıdır. Kalıcı olan da budur. Bence bu kavramları yeniden tanımlamaya gerek yok. Sonuçta fotoğrafın da fotoğrafçının da bir sürü çeşidi var. Anı fotoğrafı, reklam, moda fotoğrafçısı, portre, belgesel vs. Bunlara yenileri eklenebilir.
4) Günlük hayatımız reklam panoları, gazeteler, televizyon haberleri, internet vs. görsellerle dolu. Kimsenin durup tek tek fotoğraflara bakmaya vakti yok. Bir geçiş dönemi gibi geliyor bana bu. İlerlemiyorsun değil, olduğun yerde dönüp duruyorsun.
Daha çok fotoğraf çekiyorsun, daha çok yayıyorsun, durmadan üretiyorsun. Daha fazla insan var fotoğraf çeken, daha çok fotoğrafa bakıyorsun. Sorun bütün bunların bilinçsizce devam etmesi. Sanırım herkesin neden fotoğraf çektiğini ya da neden fotoğraflara baktığını durup düşünmesi gerek. Herkesin cevabı ayrı olacaktır ve bu cevaplar geleceğin fotoğrafını/ fotoğraflarını anlatacaktır.
Benim için fotoğraf bir dil. Bugün yaşadıklarımı, gördüklerimi, düşündüklerimi, olmasını ya da olmamasını istediklerimi anlattığım bir dil. Kullandığım araç değişiyor, gelişiyor. Bu konuda muhafazakar davranmamaya ya da yenilikler içinde kaybolmamaya özen göstererek dilime katkısı olduğu kadarını öğreniyorum.
5) Photoshop'u az biliyor ve az uyguluyorum. Dijital fotoğraflarda photoshop müdahalesi mecburiyet. İşlemlerim siyah beyaz baskı yaptığım dönemlerde, karanlık odada yaptığım müdahalelerden öteye gitmiyor. Photoshop'un yarattığı/baştan yarattığı fotoğraflar ise bana samimi gelmiyor. Çağımızın fotoğrafı da bu sanırım. Her şey mükemmel görünsün, çizgiler lekeler iyi görünmüyorsa yok edilsin. Daha etkileyici daha çarpıcı olsun, gerçeklikten uzak, hoş ama yalancı fotoğraflar gibi geliyor.
6) Fotoğraf bir odanın içinde başladı. Fotoğrafçı fotoğraf makinesinin içindeydi, olanakları kısıtlıydı. 170 sene sonra iPhonograpy ile tanışıyoruz. Elimizde bütün olanaklarımız var fakat o kadar kalıcı işler üretemiyoruz. iPhonograpy yeni bir tür olabilir. Yukarıda da dediğimiz gibi kullandığımız araç çağımıza uyum sağlayarak değişiyor, gelişiyor. Neden onu tercih ettiğimizi bilmemiz ve bunu sadece estetiğe dayandırmadan bilinçli olarak kullanmamız gerekiyor.
FARUK AKBAŞ:
Akbaş kimdir?* 1959 yılında Mersin'de doğdu.
* Muğla İşletmecilik Yüksek Okulu mezunu.
* Yerli ve yabancı firmalar için yaptığı çekimleri çeşitli ülkelerde sürdüren Akbaş, yaşam ve doğa konusunda yoğunlaşmıştır.
Faruk Akbas - Turkey Photography...
1) Yanıt zaten soruda belli. Fotoğrafın zorluğu kolaylığından kaynaklanıyor. Parayı bastırıp malzemeyi alırsanız otomatik olarak fotoğrafçı oluyorsunuz. Bir yandan da rant durumu var. Malzeme satan, fotoğraf öğreten, tur yapan...
Geçenlerde İstanbul'dan Apolyont Gölü'ne bir fotoğraf turu düzenlenmiş. 2 otobüs dolusu fotoğrafçı köyde ve gölde çekimler yapacak. Buna Kocaeli'den kalkan bir fotoğrafçı otobüsü daha eklenmiş. Düşünebiliyor musunuz, belki köyde o kadar insan yok. Ekim ayının son günlerinde Yedigöller'e giderseniz şelale fotoğrafı çekmek için sıraya girmeniz gerekiyor.
3) Aslında çok sayıda fotoğraf üretilmesi güzel bir şey. Bu kadar çok insanın güzellik kaygısının yaşama da yansıdığını düşünün. Tabii burada etik değerleri unutmamak gerek.
Photoshop nereye kadar?
Yukarıdaki otobüs safarileri örneğinde olduğu gibi. Avlanmayı bir yana bırakıp, güzel ve doğru şeyler üretmeyi hedefledikçe sayı ne kadar çok artarsa o kadar yararlı olduğunu kabul etmeliyiz. Bizim gibi sanat yoksunu ülkelerde bu daha da önemli. Baksanıza ülkeye, bu kadar güzel bir doğanın üzerine kurulup gün geçtikçe daha çok çirkinleştirmiyor muyuz?
4) Korkarım ama gelecekte fotoğraf yerini daha farklı anlatım biçimlerine bırakabilir. Yaşam gibi iletişim ve sanat araçları da teknoloji ilerledikçe payına düşeni alıyor.
5) Ufak tefek ışık ve temizlik gibi düzeltmeler dışında photoshop ürünü işleri bir türlü sevemedim. Fotoğrafın en güçlü yanı olan gerçeklik özelliği üzerinde yükselmemiz gereken bir değer.
Alıntı: Hey!.. Sen bir fotoğrafçı değilsin... CNNTurk.com