Çok güzel bir başlık olmuş kardeşim. Yazdıkların eski günleri hatırlattı banaLise yıllarındayken benden 2 yaş büyük bir abinin sayesinde bende fotoğrafçılığa önem vermeye başlamıştım. Kendisi okuldan sonra fotoğraf stüdyosunda çalışıyordu. Photoshop konusunda çok başarılıydı paylaştığı fotoğrafları gördükçe bende hırslanıyordum.
İlk fotoğraf makinemi 2010 yılının sonunda, Lise 3. sınıfta almıştım. Herhangi bir gelirim yoktu. Dün gibi hatırlarım 740 tl para biriktirmiştim. Bilindik bir ikinci el sitesinden Canon eos 400d ve 18 55 kit lens almıştım. Uzun süre o makineyi kullanmıştım. Çevrem bu kadar parayı fotoğraf makinesine verdiğimi duyunca ileri geri konuşmuştu ve hatta dalga geçenler bile olmuştu. Halen bu tiplere ayar olurum. 3 tane fotoğraf makinesi parasını cep telefonuna verip bir yıl sonra sıkılıp köşeye atanlar normal karşılanıyor çünkü.
Kargo ilçe postanesine ulaşmıştı. Okuldan kaçıp postaneye makineyi almaya gitmiştim![]()
![]()
Ardından makineyi kurcaladım, bol bol fotoğraf çekip pratik yaptım. Fotoğraf çekim tekniklerini, forumları takip ettim. 2011 yılının nisan ayında uzun pozlama ile bir gecede 30 kadar yıldırım fotoğrafı pozladım. Hemen hevesle sosyal paylaşım sitelerinde paylaşmıştım.
![]()
Ertesi gün okulda herkes beni konuşuyordu.
Hatta fotoğraf makinesine çok para verdim diye benimle dalga geçenler, yıldırım fotoğraflarını nasıl yakaladığımı sormaya başladılar
![]()
Çok güzel günlerdi. Yıldırım fotoğraflarını çekebilmek için makineyi balkon demirine sabitleyip, parmağım deklanşörde bulb modunda çekmiştim. O zaman bir tripodum bile yoktu. Şuan makinem ve farklı lenslerim var fakat fotoğraf çekmek için zamanım ve fırsatım yok. İstesem bir şekilde Mark IV bile alabilirim ama o eski heves ve heyecanı tekrardan kazanamam. Buradan şu sonucu çıkarıyorum; zor şartlar altında elde edilen şeylerin varlığı bile insana huzur ve mutluluk veriyormuş ve bu yüzden de kıymeti varmış.