Şimdiye kadar okuduğum, öğrendiğim sokak fotoğrafçılığı tekniklerini ve tiyolar ile kendi düşüncelerimi bir yazıda toplamak istedim. Yazıyı blog'umda okuyabilirsiniz. Yine de girmeye üşenenler için buraya da ekliyorum
Fotoğrafçılıkla ilgilenenlere ilk tavsiyem önce ne isterlerse fotoğraflamaları ve kendilerini kısıtlamamalarıdır. Kuş, böcek, kedi, insan, manzara, mimari v.b. ne hoşunuza gidiyorsa çekin. Bir noktadan sonra bir konuya daha yatkın olduğunuzu, daha zevkli baktığınızı görürseniz o konuda yoğunlaşın. Sizin zevkle çektiğiniz fotoğraf izleyici tarafından da daha güzel tepkiler aldığını fark edeceksiniz. Her fotoğrafçı, her konuyu çekemez. Bazılarımız nesneleri genel olarak algılarız, bazılarımız ise detaylara takılırız. Fotoğraflarımızı da gözümüz neye yatkınsa ona göre şekillendirmekte fayda vardır.
Ben de ilk başlarda kafama göre ne görürsem çekmeye çalışıyordum. Ama bir konuya yoğunlaşmanın fotoğraflarımın gelişimi için daha faydalı olduğunu kısa zamanda kavradım. En sevdiğim fotoğraf kareleri her zaman sokak fotoğrafları oldu. Bir şehrin kültürünü, insanlarını tanıtan sokak fotoğrafçılığı, belgesel fotoğrafa yakın dursa da önemli bir farkı vardır, o da içinde barındırdığı vahşi eğlence faktörü.
Ekipman:
Sokak fotoğrafçılığı belki de fotoğrafçılıktaki en özgür alan. Kameranız ve sizin dışınızda hiçbir alet edevata gerek yok. Tripodmuş, lens değiştirmekmiş, teknik bilgiymiş bunların hepsi boş. Sokağa kendinizi attığınız anda herhangi bir makine işinizi fazlası ile görecektir. Yeter ki gezin, gözlemleyin ve çekin.
Dediğim gibi sokak fotoğrafçılığında ekipman en son kafaya takmanız gereken şey. Ama yine de (“ama”dan önce söylenenleri dikkate almamak gerekir derler) eğer bir DSLR'ınız varsa hangi lensle sokak fotoğrafı çekmeliyim diye kendinize soracaksınız. Aslında macro dışında her lens işinizi görecektir, bu tamamen sizin stilinize ve beğeninize kalmış bir şey.
Ünlü sokak fotoğrafçılarını örnek almak gerekirse, dikkat çekmemek için her zaman yanlarında en ufak makineleri taşırlardı. Leica ile 35 ya da 50mm bir lens sokak fotoğrafçısının rüyasıdır. DSLR makinelerin en ucuz ama en eğlenceli lensi olan 50mm 1.8(nam-ı diğer nifty-fifty) ile işe başlayabilirsiniz.
Ben sokaktaki detayları yakalamayı sevdiğim için sabit lens ile çalışmaktansa 24-105'im ile gezmeyi daha çok seviyorum. Geniş bir aralık hızlı olmanız gerektiğinde sahneyi kaçırmamanızı sağlayacak ve işinizi kolaylaştıracaktır.
Bazı sokak fotoğrafçıları ise 70-200 gibi daha da tele objektiflere yönelmişlerdir. Ancak ülkemizdeki gibi dar sokaklarda çalışıyorsanız 70 200 sizi kısıtlar. Yine de zaman zaman bir yerde oturup dinleniyorken örneğin gözüme takılan bir göründüğü yerimden kalkmadan çekmemi sağladığı için 70 200'ün de tadı bir başkadır.
Teknik:
Sokak fotoğrafçılığının en güzel yanlarından biri de tekniği geri plana atmasıdır. Tam otomatik kullanmanızı yine de önermem ama onda bile yeterli sonuçları alabilirsiniz. Ben genelde f'i 5,6-8 gibi bir değerde tutarak iso'yu gün içinde en fazla 400 civarı bir rakama getirip AV(diyafram öncelikli) modunda çekime giderim. Eğer ışık yetersizse farklı değerler de denenebilir. Eğer bu tür tekniklere sahip değilseniz kameranızı p moduna getirip 400 iso ile de sokağa çıkabilirsiniz. Sonuçta teknik ile kendinizi yormayın ve ortama yoğunlaşın.
Sokak fotoğrafları anlık çekimlerdir ve konu bütünlüğü önemlidir. Netlik gibi burjuva fotoğrafçılık saçmalıklarını kafanızdan silin. Tamamen flu bir durum fotoğrafı yeri geldiğinde cam gibi ama bomboş bir fotoğraftan çok daha vurucudur.
Çekim:
Çok sevgili makineniz ile vurdunuz kendinizi yollara. Öncelikle yapmanız gereken kendinize bir rota çizmeniz. Kendinizi fazla yormadan gezebileceğiniz yerleri düşünün, ancak bir zaman ile kısıtlanmayın.
Daha ilk adımda o gün için müthiş bir kompozisyon yakalayabileceğiniz gibi son dakikaya kadar hiç içinize sinmeyen onlarca fotoğraf çekmiş de olabilirsiniz. Üzülmeyin, yılmayın, her sokakta farklı bir macera sizi bekliyor olacaktır.
Sokak fotoğrafçılığının tehlikeleri de vardır. Özellikle insanımızın sinirlerinin ne kadar çabuk gerildiğini düşünecek olursak dikkatli olmakta her zaman fayda var. Kendinizi gizlemeyi iyi bilmelisiniz. Bunun için öncelikle dikkat çekici kıyafetlerden kaçının. Eğer ortam da elveriyorsa koyu renkler giyinmek sizi birçok zorluktan kurtaracaktır. Yine de biri sizi fark edip çekme diyorsa çekmeyin. Gülümseyerek özür dileyin ve hemen oradan uzaklaşmayı deneyin.
Gizliliğin ön şartlarından biri de daha önce belirttiğim gibi küçük makineler ve lensler. İnsanları dev objektiflerle korkutmayın.
Fotoğraf çekmek için kimseden izin istemeyin. Sizin çektiğinizi bilirler ise o anın doğallığını bir daha yakalayamazsınız. Sokak fotoğrafçılığı anlık durumları gösterir. İzin alarak o anın büyüsünü bozmayın.
Bir diğer önemli gizli çekim tekniği ise sokak fotoğrafçılarının sıklıkla kullandığı belden çekimdir. Kadrajlamaya uğraşmadan makineyi sanki ayarlıyormuş gibi bel hizanızda tutarak etrafı çekin. Belki elliden fazla işe yaramaz fotoğraf ile eve dönebilirsiniz, ama elli birinci fotoğraf ise tam istediğiniz gibi olabilir.
Kalabalık fotoğrafçı grupları ile gezilere giderek sokak fotoğrafçısı olmayı düşünmeyin bile. İlk başlarda belki size yeni insanları tanımak için iyi gelecektir, ama konumuz sosyalleşmek değil fotoğraf çekmek. Fotoğraf da yirmi, otuz kişi ile beraber çekilmez. Odaklanmak için makineniz ile baş başa kalmalısınız, sokak fotoğrafçılığı benim gibi asosyal adamların işidir! En fazla iki üç arkadaş ile dolaşın. Yine de toplu çekim yapmayın, farklı yönlere gidin, aynı yerde durup fotoğraf çekmeyin.
Sokak fotoğrafçılığında sokaktaki insanlar kadar duvardaki yazılar, reklamlar, billboardlar, diğer canlılar da önemlidir. Nesnelerin birbirleri ile olan zıtlıklarını, aralarındaki kontrastı, içlerindeki mizahı yakalayın. Özellikle öndeki ve arkadaki nesnelerin kadrajdaki yerleşimine dikkat edin.
Sokak fotoğrafçısı beklemeyi bilmelidir. Karşınıza renkli bir duvar çıktı. Buradan bir bisikletli geçse ne güzel olur diye düşündünüz Karşısına geçin, kadrajınızı ayarlayın, birkaç deneme çekimi yapın ve bekleyin. Belki geçen bir bisikletli olmaz da bir kaykaycı olur ama inanın o fotoğraf beklediğinize değecektir.
Çekim sonrasına gelecek olursak, fotoğrafları bilgisayara attıktan sonra eğer renklerde bir belirginlik farklılık göze çarpmıyorsa siyah beyaz işlemeyi deneyin. Sokak fotoğrafları kameranın sokağa çıktığı andan itibaren çekildiğinden çoğunlukla siyah beyazdır ve gözümüz o şekilde algılamaya meyillidir. Böylece hem de etraftaki kargaşadan kurtulmuş daha sade bir görüntü elde etmiş olursunuz. Renkli sokak fotoğrafları ise genellikle renkli bir duvarın önünden geçen bir insan gibi durumlarda kullanılır. Fotoğrafı işlerken renkli ya da siyah beyaz seçiminizden sonra tek yapmanız gereken eğer kadrajdan memnun değilseniz kırpmaktır. Yeniden kadrajlamak her zaman sizi kurtaracak bir kolaylıktır, kullanmaktan korkmayın. Ufak dokunuşlar dışında daha fazla yapmanız gereken de pek bir şey yok. Unutmayın bilgisayar başında fotoğrafları düzenleyerek harcadığınız zaman sokakta fotoğraf çekerek harcadığınız zamandan fazla ise siz fotoğrafçı değilsiniz, olsanız olsanız fotoğraf işleme uzmanı olabilirsiniz.
İnternet gibi elinizde dev bir kedi varken onu okşamaktan korkmayın(Allahım sen bizi böyle benzetmelerden koru). Bol bol fotoğraf izleyin. Flickr, Deviantart gibi sitelerdeki amatör fotoğrafçıların fotoğraflarını buralardaki sokak fotoğrafçılığı gruplarını izleyin, kendi işlerinizi buralara koyun, insanların eleştirilerini dikkate alın.
Sokak fotoğrafçılığı günlük yaşamı farklı bir gözle görmemizi sağlar. Çekmesi de izlemesi de eğlencelidir. Size sonsuz bir özgürlük alanı sunar. Daha önce defalarca geçtiğiniz yolları yeniden keşfetmenize yol açar. Makinenizin ayarlarından korkmayın farklı teknikler deneyerek daha önce çekilmemiş kareleri yakalamaya çalışın.
Burada okuduklarınız hiçbiri yıkılmaz kurallar değil, hatta hiçbiri kural bile sayılmaz. Sadece yıllardır sokak fotoğrafı çekenlerin uyguladıkları taktikleri belki size yardımcı olur diyerek bir başlık altında toparlamak istedim. Umarım bu bilgilerin birilerine faydası olur.
Şimdi bütün bunları kafanızın bir köşesine gömerek kendinizi sokağa atın ve fotoğraf makinanızla eğlenin... Yeni bir yazıda görüşmek üzere.
Masis Üşenmez