Sokak Fotoğrafı Nedir, Ne Değildir.
Forumumuzda sokak fotoğrafı hakkında bir konu başlığı açılmasını Mert’ten şiddetle istemiştim. Hepimiz bir şekilde sokaklarda fotoğraf çekiyorduk ve bunları paylaşıyorduk. Beklediğim gibi canlı bir konu başlığı haline geldi sokak fotoğrafları. Ancak zamanla ben de dahil “sokak fotoğrafı” kavramından, felsefesinden biraz sapmış olduğumuzu farkettim. Başlıktaki bir çok fotoğraf gerçekten başarılı olsa da, sokak fotoğrafı kategorisine dahil edemeyeceğimiz türden. Bunlar sokak fotoğrafı kategorisinde paylaşılınca, bu alan üzerine yoğunlaşmak isteyen ama henüz bu felsefeyi tam kavrayamamış olan arkadaşlarımızı da yanlış yönlendirir olduk. Bu yüzden Aşağıdaki derlememde Cartier- Bresson ve Chris Weeks gibi bir çok usta sokak fotoğrafçısının okuduğum makalelerinden bana yararı dokunan ve aklımda kalan kısımlarını anlatmaya çalışacağım.
En iyi fotoğraflar yakalanmak için zorlanmadığında gelirler. An’lar ya olur ya da olmaz.
Buna rağmen başaramıyorsanız gözlem yeteneklerinizin pratiğe ve gelişmeye ihtiyacı vardır.
Sadece bunu anladıktan kuralların ya da kanunların olmadığını keşfedebilirsiniz.
Kendinizi bir kocakarı yerine koyun, dedikodu yapmayı seven bir kocakarı. Önünüzde olup biten olayları en iyi nereden duyabileceğinizi ve görebileceğinizi kestirmeye çalışın. Bir hayalet gibi olayın özünü fotoğraflayın ve bir casus gibi farkedilmeden oradan uzaklaşın.
İçinde benim de bulunduğum bir çok fotoğrafçı diğerleri arasında öne çıkmak için daha önce pek görülmemiş egzotik yerleri fotoğraflamayı seçerler. Bu başarı da getirir belki ama herkesin aşina olduğu yerlerdeki gizemleri yakalamak her zaman daha büyük gözlem, sabır ve ustalık gerektirir. Bilinen bir yerde bilinmeyeni fotoğraflamak insanlardan sadece takdir toplamaz, onların dikkatini çekip düşünmeye zorlar.
Gözlerinizi açın.
Yürüyüşe çıkın.
Tam sokaktaki kaosun içine.
Fotoğrafınızı bulun, sonra bir diğerini bulun. Sakın zorlamayın. Sadece her birimizin etrafında yazılan tarihi fotoğraflayın. Bu tam da yanınızda.
Eğer gripli makinalarınıza tele lensler takıp sokakta fotoğraf avlamaya çıkıyorsanız bu sayfayı kapatın ve gidip makro veya portre çekin. Onlar daha kolaydır.
Eğer elinizdeki bu devasa makinalarla kalabalığa karışmakta sorun yaşadıysanız bu dediklerim size tanıdık gelecektir. Etrafınızda gelişen bir annenin çocuğuna sarılması ya da bir grup gencin belki de evlendiği kilisenin yanında duran yaşlı bir adama kötü davrandığı olaylarını çekmek için...
Devasa kameranızı gözünüze dayarsınız.
Farkedilirsiniz.
O an’ı batırırsınız.
Tele lenslerle sokak fotoğrafı çekilmez. Eline uzun namlulu tüfeğini alıp ağaca tırmanmış herkes bir geyiği öldürebilir. Elinize bir bıçak alıp o geyiği öldürdüğünüzde işte o zaman insanları etkileyebilirsiniz. Sokak fotoğrafı da tam budur işte.
Sokak fotoğrafının rengi siyah beyazdır. Çünkü sokak fotoğrafında önemli olan insanların ne giydiğini yansıtmak değildir. Aksine fotoğrafı tüm maddiyattan sıyırıp insanların ruhlarını fotoğraflayabilmektir siyah beyaz.
Eğer Leica gibi bir rangefinder kullanmıyorsanız diğer gözünüzü de açık tutun fotoğraf çekerken. Fotoğraf makinanız fotoğrafını çektiğiniz anda aynasını kaldırarak o anı size göstermeyecektir. Diğer gözünüz açık değilse çektiğiniz fotoğrafı asla gerçekten göremeyeceksiniz.
Eğer bazıları gibi fotoğraf makinanızı çantanızda çekeceğiniz yere götürüp fotoğrafınızı çekip tekrar çantanıza sokuyorsanız, bu alan size göre değildir. Bu şekilde en fazla sizi doğum günü partisine çağıran dostlarınızın fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Fotoğraf çekmek istiyorsanız,
Makinanız zarar görecektir
Yere düşecektir
Çizilecektir.
Ama çantasında hem çizilmeden hem de fotoğraf çekmeden tertemizce yaşlanan bir makinadan çok daha iyi fotoğraflara sahip olmanızı sağlayacaktır zarar görmesinden korkmadığınız makinanız.
Sokak Fotoğrafı Hayattır.
Hayatın saf ve ham bir formudur
Şu anda olur
Geçmişte de olur
Ama bir anda olur.
Bu yüzden fotoğrafçı ekipmanını en iyi şekilde tanımak zorundadır. Hiç bir Otomatik mod fotoğrafı fotoğrafçının gördüğü gibi fotoğraflayamaz.
Bir sokak fotoğraçısı neredeyse fotoğraf makinasının diyafram ve enstantanesi o an’a göre hazırdır.
Hava güneşli mi?
Yoksa ben gölgede miyim?
Fotoğrafçı bütün bu durumlara göre gereken değerlere o an karar verebilmelidir. Bu nasıl mı olur?
Pratikle...
Yeteri kadar fotoğrafı yaktıktan sonra birisi o an’ı yakalamayı öğrenecektir. Belki de on yüz bin milyon fotoğraf sonra fotoğraf makinasının sizi kısıtlayan pozometresine bağlı kalmamayı başaracaksınız.
Çoğu portre ve mimari fotoğrafçısının sokak fotoğrafı çekmediğine dikkat etmişsinizdir. Portrelerde kurallar basittir. Belirli açı ve ışıklarla istenilen fotoğraf elde edilebilir. Ancak sokakta bu şansınız yoktur.
Genel pozlamayla çekeceğiniz bir fotoğrafta aradan sızan bir ışık modelinizi patlatacaktır. Ne yazıkki pozlamayı yanlış yerden almışsınızdır.
Devam edin
Öğreneceksiniz
Ve hepsi mantıklı gelecek.
Sıklıkla duyacaksınızdır “Gazeteci misin? Niye çekiyorsun burada?” gibi soruları
Sadece gülümseyin
Işığı düşünün
Ve fotoğraf çekmeyi.
Hata yapmaya çıkın,
Ve öğrenmeye.
İnsanları fotoğraflarken onlar bundan habersizler bu yaptığın yanlış diyenleri umursamayın. Emin olun onlar neden bunu dediklerini bile bilmiyorlar. Fotoğrafını çekeceğiniz insan sizi farkettikten sonra o fotoğraf bir sokak fotoğrafı değildir, o insanın hayata nasıl karıştığını gösteremez. Yapay bir portredir elinize geçen.
Tek yapmanız gereken insanlar hayatın geçip gitmesini izlerken, hayatı yakalayıp bir kareye hapsedip onu ölümsüzleştirmek.
İyi fotoğraflar...