benim de mi düşüncelerim olacaktı,
ben de mi böyle uykusuz kalacaktım.
sessiz, sedasız mı olacaktım böyle?
çok sevdiğim salatayı bile
aramaz mı olacaktım?
ben böyle mi olacaktım? / o.veli

melih cevdet der ki, oysa ki orhan veli "salatayı hiç sevmezdi, yemezdi bile"...
ama bu şiire baktığınız zaman orhan veli'nin salatayı çok sevdiğini düşünebilirsiniz.
benzer durumu, hemen hemen bütün şairlerin şiirlerinde görmek mümkün.

şiir gelişigüzel vurduğunuz topa, bu da mı gol değil; dediğiniz ya da diyeceğiniz bir şey değildir.
bir "imgeler yumağıdır" ve bu imgeler yumağı, içinde "cümle sanatı" barındıran "cümleler çeşididir"
ve bu cümleler çeşidi içinde bulundurmuş olduğu edebi sanatlarla, kendine "sanat dalları" içerisinde bir yer bulmuştur ve adına "şiir" denmiştir.

yahya kemal'in meşhur "süleymaniye'de bayram sabahı" isimli şiirini yazdığı sırada yahya kemal yurtdışındadır.
ihtimal, memleketini çok özlemiştir. ihtimal belki süleymaniye'de hiç bayram namazı kılmamıştır.
ama bunu yazdıran, bir memleket özlemi vardır.
buna yalan demekten daha ziyade, buna içinde yaşatmış olduğu özlemlerin alameti farikası diyebiliriz.
bu yüzden, şiir, "bir işarettir, farikadır, alamettir içinde barındırmış olduğu söz sanatları ile bir mucizedir" diyebiliriz.

aynı durum ahmet haşim şiirlerinde de vardır.
ahmet haşim şiirlerindeki kadınların bir çoğu hayal mahsulüdür.
aslında kadın da yoktur şiirlerinde.
bir aşk vardır
ve o aşk, "bir tanımdır, bir işarettir, bir alamettir"..

şiir ve şairlerin yalancılığı aslında 1400 sene öncesine dayanır...
yani bu sözün çıkış sebebi....
peygamber döneminde, peygambere karşı şiir yazan şairlerin hepsi yahudi idi...

"Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar. Baksana onlar her vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar. Ve onlar yapamayacakları şeyleri söylerler. Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah’ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.”

kur'anda böyle bir ayet geçmektedir doğru... fakat onların yalancılıkları, "doğruyu inkar" etmelerinden ileri gelmektedir. şair olmaları ya da şiir yazmaları sonucu kaynaklı değildir. bu noktayı iyi algılamak gerekir.

zira hz. âişe de şiir yazmaktadır.
peygamber şairi olarak bilinen hasan bin sabit de bu yahudilere karşı şiirler yazmıştır (peygamber hayatta iken)
hatta o kadar iyi şairdi ki,
çok iyi olarak bilinen iran şiirine karşı bile tabiri caizse postayı koymuştur.

iran'da yapılan bir şiir müsabakasında hile ile hasan bin sabit'in birinciliği elinden alınır.
elini kürsüye vurur ve oradaki şairlere,
ben sizin ananızdan da, babanızdan da, dedenizden de daha iyi şairim... der.

ki, o dönemde; şiir bildiğiniz en üst sanat dallarından birisiydi.
eğer iyi bir şairseniz, bir ömür boyu çok iyi bir hayat yaşayabilirdiniz.
siz sokakta yürürken insanlar size selam verir, kalabalıklar ikiye ayrılabilirdi...

şiir hakkında söylenecek çok şey var tabii...
ama benden bu kadar...

bu konuyu da, "nokta" ile bitireyim.