CanonTURK Foruma Hoş Geldiniz.
Sayfa 4 Toplam 4 Sayfadan BirinciBirinci ... 234
Toplam 70 adet sonuctan sayfa basi 61 ile 70 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #61
    Tahir Yildiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Administrator

    Status
    Offline
    İsim
    Tahir YILDIZ
    Makina:
    Nikon D600 + Canon 5D Mark III
    Üyelik tarihi
    15.July.2009
    Nereden
    Istanbul
    Yaş
    38
    Mesajlar
    3,674

    Standart

    Alıntı mtugtekin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    İki soru peki o karaya çıkıp maymun olan balık nasıl oldu onu bilim nasıl açıklayacak ?
    Tek hücrelilerden oluşuyor diye biliyorum, ortama adaptasyonla oluyor. Biylojide hepsini görmüştük ama unutmuşum.

    @yıldırımbeyazıt;

    Kaynak açıklamadığınız sürece bu bilgilerin hepsi havada kalacaktır.

    @canbazyusuf;

    Yusuf, tek kişiye yüklenmeyelim lütfen, herkes dilediğini düşünmekte özgür, bilgilerde kaynak verilmeli sadece.

    @selim abi;

    Çok güldüm dediklerine Ama düşünmemek doğru değil bence, hani sorgularız bir şey bulamayız ayrı, ama arada bir de düşünmek lazım











    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  2. #62
    mtugtekin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Murat TUĞTEKİN
    Üyelik tarihi
    14.November.2009
    Yaş
    52
    Mesajlar
    340

    Standart

    Yandı bitti kül oldu gibi olacak ama tek hücreli organizma nereden geldi. Havadaki partikülerden mi oluştu.
    Bu tartışma bitmez ama kimsenin kimseye hakaret etme lüksü yoktur.
    Şimdiden uyarayım kimse kimsenin kişilik haklarına hakaret etmesin. Seviyeyi kaybetmeyelim.










    Canon EOS 50D |Canon EF 70-200mm f/4 USM L | Canon 50mm f/1,8 II | Canon EF-S 18-55mm f/3.5-5.6 IS | Slik U8000 tripod | Lowepro flipside 200 |

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  3. #63
    yıldırım beyazıt
    Guest

    Standart

    bilgileri amerikalı bilim adamları derneğinden aldım.şu an amerikalı bilim adamları arasında çatışma var.ve sitede kimseye hakaret etmedim.malesef bizim okullarımızda hala bu hayali bilgiler gerçekmiş gibi okutuluyor.bu bilgiler bir siyasi üründür. domuz gribindde yanlış bilgiler gelmişti.ne kadarına güvenebiliriz.
    eğer ben evrim teorisinin gerçek olduğuna inansaydım balık yemezdim.balık kadar aklı olanlar yemesin.. balıklar bizim akrabamızsa ,insan hiç kendi dedesini yermi.gerçi çanakkale savaşında izlediğim yabancı askerlerle röportajlarda türklere esir düşmeyin sizi yiyebilirler diye söylemişler.ölün türklere esir düşmeyin sizi yerler demişler.bunu tv de seyretmiştim.bizde yamyamlık var herhalde balık akrabalarımızı yiyiyoruz.

    Evrim açısından benzer bir açmaz da canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan ve yaklaşık 3.5 milyar birimlik bir şifreleme sistemiyle canlının tüm bilgilerinin kodlu olduğu DNA molekülüdür. 1950'lerde elektron mikroskobunun icadıyla yapısı keşfedilen DNA, muhteşem bir plan ve tasarıma sahip dev bir moleküldür. Uzun yıllar evrim teorisine inanan Nobel ödüllü bilim adamı Francis Crick bile DNA'yı keşfettikten sonra, yaşamın kaynağının rastlantı ve tesadüfler olamayacağını şöyle itiraf etmek zorunda kalmıştır:
    Bugünkü mevcut bilgilerin ışığında dürüst bir adam ancak şunu söyleyebilir: Bir anlamda hayatın kökeni mucizevi bir şekilde ortaya çıkmıştır.
    Ülkemizdeki evrimcilerin en tanınmışlarından olan Prof. Dr. Ali Demirsoy da protein ve DNA'nın meydana gelmesi hakkında şu itirafı yapmaktadır:

    Esasında bir proteinin ve çekirdek asidinin (DNA-RNA) oluşma şansı tahminlerin çok ötesinde bir olasılıktır. Hatta belirli bir protein zincirinin ortaya çıkma şansı astronomik denecek kadar azdır.
    Ünlü Amerikalı mikrobiyolog Homer Jacobson ise canlılığın tesadüfen oluşumunun ne derece imkansız olduğunu şöyle ifade etmektedir:

    İlk canlı ortaya çıktığı zaman, üreme planlarının, çevreden madde ve enerji sağlamanın, büyüme sırasının ve bilgileri büyümeye çevirecek mekanizmaların tamamına ait emirlerin o anda birarada bulunmaları gerekmektedir. Bunların hepsinin kombinasyonu ise tesadüfen gerçekleşemez.

    Amber içinde bulunmuş 25 milyon yıllık termit fosilleri. Günümüzde yaşayan termitlerden tümüyle farksız.

    Darwinizm'in dünya çapındaki en önemli eleştirmenlerinden biri olan Berkeley Üniversitesi profesörü Philip Johnson, paleontolojinin ortaya koyduğu bu gerçeğin, Darwinizm'le olan açık çelişkisini şöyle açıklamaktadır:

    Prof.Philip Johnson,

    Darwinist teori, canlılığın bir tür "giderek genişleyen bir farklılık üçgeni" içinde geliştiğini öngörür. Buna göre canlılık, ilk canlı organizmadan ya da ilk havyan türünden başlayarak, giderek farklılaşmış ve biyolojik sınıflandırmanın daha yüksek kategorilerini oluşturmuş olmalıdır. Ama hayvan fosilleri bizlere bu üçgenin gerçekte başaşağı durduğunu göstermektedir: Filumlar henüz ilk anda hep birlikte vardır, sonra giderek sayıları azalır.

    Philip Johnson'ın belirttiği gibi, filumların kademeli olarak oluşması bir yana, tüm filumlar bir anda var olmuşlar, hatta ilerleyen dönemlerde bazılarının soyu tükenmiştir. Çok farklı canlıların bir anda ve kusursuz şekilde ortaya çıkmalarının anlamı ise, evrimci Futuyma'nın da kabul ettiği gibi, yaratılıştır.

    Darwinin evrim teorisine göre ise canlılar başlangıçta çok azdırlar. ve gittikçe sayı ve türleri çoğalmaktadır.oysa araştırmalar tam bunun tersini göstermektedir.bazı canlı türleri yok olmuş ve yok olma tehdidi olan canlı türleri vardır.

    tanzanya leatoli,de bulunan 3.6 milyon yıllık insan ayak izleri

    İnsana ait kalıntıların en eskisi, ünlü fosil bilimci Mary Leakey tarafından 1977 yılında Tanzanya'nın Laetoli bölgesinde bulunmuş "ayak izleri" dir.

    Bu kalıntılar bilim dünyasında büyük yankı uyandırmıştı. Yapılan çalışmalar bu ayak izlerinin, 3.6 milyon yıllık bir tabakada yer aldığını gösteriyordu. İzleri inceleyen Russell Tuttle şunları yazmıştı:

    Bu izler, çıplak ayaklı bir Homo sapiens (insan) tarafından bırakılmış olmalıdır. Yapılan tüm morfolojik incelemeler, bu izleri bırakan canlının ayağının, modern insanlarınkilerden farklı olmadığını göstermekte
    Yapılan araştırmalarla, ayak izlerinin sahipleri de tanımlanabildi. 10 yaşında modern bir insanın 20 tane ve daha küçük bir insanın 27 tane fosilleşmiş ayak izi mevcuttu. Mary Leakey'in bulduğu izleri inceleyen Don Johanson ve Tim White gibi ünlü paleoantropologlar da bu sonucu teyidettiler. White bu fikrini şu sözlerle açıklıyordu:

    Hiç kuşkunuz olmasın. Bunlar günümüz insanının ayak izlerinden tamamen farksız. Eğer bu izler bugün bir California plajında olsalardı ve bir çocuğa bunların ne olduğu sorulsaydı, hiç tereddüt etmeden burada bir insanın yürüdüğünü söylerdi. Bunları, kumsalda yer alan diğer yüzlerce insan ayak izinden ayırt edemezdi. Dahası siz de ayırt edemezdiniz,
    Söz konusu ayak izleri evrimci bilim adamları arasında önemli bir tartışmayı başlattı. Çünkü bu izlerin bir insana ait olduğunu kabul etmeleri, maymundan insana doğru çizdikleri hayali sıralamalarının artık savunulamaz hale gelmesi anlamına gelecekti. bu izlerin insana ait açıklamasından sonra devreye evrimciler girdi.Laetoli'de bulunan izlerin maymunumsu bir canlıya ait olması gerektiğini iddia ettiler.

    1.7 milyon yıllık taş kulube
    Bu iddiayı savunmaya çalışan evrimcilerden biri olan Russell Tuttle şunları yazıyordu:

    Sonuçta, Laetoli bölgesindeki 3.6 milyon yıllık ayak izleri bugünkü günümüz insan ayak izlerine çok benzemektedir. Bulgu, bu izleri bırakan canlıların bizden daha kötü ya da farklı yürüyen bir canlı olduğunu göstermemektedir. Eğer bu izler bu kadar eski olmasalardı, bunların da bizim gibi bir homo (insan) tarafından bırakıldıklarını hiç tartışmasız kabul edebilirdik... Ama yaş sorunu nedeniyle, bu izlerin Lucy fosili ile aynı türe, yani Australopithecus Afarensis (Evrimcilerin yarı insan-yarı maymun olarak göstermeye çalıştıkları, gerçekte soyu tükenmiş bir maymun türü) türüne ait bir canlı tarafından bırakıldığı varsayımını kabul etmek durumundayız dediler.

    Evrimciler 20. yüzyılın başından itibaren, kaybolmuş bir insan ırkı olan Neandertalleri "yarı maymun" canlılar olarak gösterdiler. Ancak 80'li yıllardan itibaren, bu efsane çökmeye başladı. Hem fosiller üzerindeki incelemeler hem de Neandertal kültürüne ait izler, bu insanların "yarı maymun" olmadıklarını gösterdi. Örneğin bulunan 26 bin yıllık iğne, Neandertallerin terzilik yeteneğine sahip medeni insanlar olduğunu belgeledi. Bunun bir sonucu olarak, National Geographic gibi evrimci yayınlar artık Neandertalleri "medeni" insanlar olarak göstermek zorunda kalıyor.











  4. #64
    mtugtekin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Murat TUĞTEKİN
    Üyelik tarihi
    14.November.2009
    Yaş
    52
    Mesajlar
    340

    Standart

    @yıldırım beyazıt. Yanlış anlmışsınız ben size hakaret ettiniz demedim. Bilakis gayet ılımlı yazmışsınız. Sözüm size değil.










    Canon EOS 50D |Canon EF 70-200mm f/4 USM L | Canon 50mm f/1,8 II | Canon EF-S 18-55mm f/3.5-5.6 IS | Slik U8000 tripod | Lowepro flipside 200 |

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  5. #65
    yıldırım beyazıt
    Guest

    Standart

    Darwin ne genetik, ne biyomatematik, ne de mikrobiyoloji biliyordu. Bu bilim dalları Darwin'in yaşadığı dönemde var olmadığından zaten bunları bilmesine de imkan yoktu. O, sahip olduğu imkanlar ile değişik hayvanları kesmiş, iskeletlerindeki benzerliklerden yola çıkarak bilimsel olmayan hayal mahsulü çıkarımlar yapmıştı. Genetik,biyomatematik,mikrobiyolojibilim dalları henüz ortaya çıkmadığından hücre hakkında bir çalışma yapmasına imkan yoktu.

    Evrimcilerin sığınağı mutasyonlar
    Evrimciler, ilkel türlerin gelişmesinin ve farklı yeni türlerin meydana gelmesinin mutasyonlar sonucunda gerçekleştiğini öne sürdüler.

    Mutasyon canlının DNA'sında dış etkilerle (kimyasal maddeler, X ışınları, radyasyon) meydana gelebilecek değişikliklerdir. Fakat bu değişiklikler hiçbir zaman yeni bir türün oluşumuna imkan vermez; çünkü mutasyonlar genetik bilgide meydana gelen eksilme veya yer değiştirmelerdir. Yoksa genetik bilgiye yeni birşeyler ekleyemezler. Her canlının genetik bilgisinde kendi türüne ait bilgiler kaydedilmiştir. Dolayısıyla genetik değişiklik (mutasyon) o canlı türünde var olan organ ve yapıların sayı, renk ve biçimi üzerinde kısıtlı değişiklikler yapar. Canlıya hiçbir şekilde yeni bir organ veya özellik kazandıramaz.

    DNA vücut hakkında içerdiği bilgi ve bu bilgiyi saklamasındaki tasarımla son derece gelişmiş bir yapıya sahiptir. Bu kadar gelişmiş bir sisteme yapılacak bir dış müdahale doğal olarak sistemi tahrip eder. Karmaşık mekanizmalı bir alete yapılacak rastgele bir değişim aleti daha gelişmiş bir yapıya getirmez, aksine bozar. Veya diğer bir örnekle, bir deprem bir şehiri imar etmez, yıkar; tıpkı mutasyonun DNA üzerindeki etkisi gibi.

    Bir organizmanın DNA'sında bir değişikliğin olması hemen her zaman onun için zararlıdır; bir başka deyişle yaşamını sürdürebilme kapasitesinde azalmaya yol açar. Bir benzetme yapalım; Shakespeare'in oyunlarına rastgele eklenen cümlelerin onları daha iyi yapması pek olası değildir. Temelinde DNA değişiklikleri ister mutasyonla, ister bizim dışarıdan bilerek eklediğimiz yabancı genlerle olsun, yaşamı sürdürebilme ihtimalini azaltma özelliklerinden dolayı zararlıdır.

    Bu konuda dikkat çekilmesi gereken bir başka nokta da, mutasyonların sonraki nesile aktarılması için yalnızca üreme hücrelerinde meydana gelmesi gerektiğidir. Vücudun herhangi bir hücresinde veya organında meydana gelen değişim bir sonraki nesile aktarılmaz. Örneğin bir kadın parmağını kaybedecek olsa, bebeği kaybetmeyecek, eksik bir parmakla doğmayacaktır. Bin nesil boyunca her doğan maymuna iki ayak üzerinde yürümek öğretilse bin birinci nesil doğduğunda bu özellik yeni nesile geçmiş olmayacaktır. Yine bir başka örnek olarak; bir türün sol kolunu on nesil boyunca kesseniz, on birinci nesil yine kollu olarak doğacaktır, kolun yok olması gibi birşey söz konusu olamayacaktır.

    Mutasyonlar hiçbir şekilde canlılardaki çeşitliliğin nedeni olamazlar. DNA'daki mükemmel dizilim ancak özel bir yaratılışın sonucudur.Farzedelim ortada faydalı bir mutasyon olsun. Her faydalı mutasyona karşı binlerce zararlı mutasyon olacak, genel etki türlerin ölmesine veya dejenere olmasına yol açacaktı. Bugün dünya ufak tefek mutasyona uğramış binlerce cins hilkat garibesi ile dolu olmalıydı. İnsanların kimi üç gözlü, kimi iki burunlu olarak yaşamalı, kediniz beş bacaklı yavrular doğurmalıydı. Ama mutasyonlar zararlı oldukları gibi aynı zamanda son derece nadirdirler; işte bu yüzden hayatta hiçbir yerleri yoktur.

    Proteinsiz bir yaşam mümkün değildir. Çünkü proteinler hem vücudun temel yapıtaşlarıdır hem de insan yaşamında son derece hayati öneme sahip olan enzim ve hormonların yapılarını oluştururlar.Proteinlerin yapısında 20 farklı cins amino asit yeralır. Aslında doğadaki bu yirmi çeşit amino asitin farklı sayılarda ve dizilişlerde sıralanmasından sonsuz çeşitlilikte farklı protein türü meydana gelebilir. Proteinleri bir zincire benzetirsek, amino asitler bu zincirin halkalarıdır. Canlı varlıklarda bulunan protein türlerinin içerdikleri amino asit sayısı 100 ile 3000 arasında değişir. Bir proteini meydana getiren dizilimlerde, amino asitlerden birinin rastgele çıkarılması, eklenmesi ya da sırasının değiştirilmesi genelde proteinin tamamen işe yaramaz, hatta zararlı hale gelmesine neden olur.

    Evrimin önde gelen savunucularından Rus bilgini A. I. Oparin, “Origin of Life” (Hayatın Kökeni) isimli kitabında proteinlerin tesadüfen oluşmasının mümkün olamayacağını şöyle anlatmaktadır
    Her biri belirli şekillerde ve kendisine has bir tazda dizilmiş bulunan binlerce karbon, hidrojen, oksijen ve azot atomu içeren bu maddelerin en basiti bile son derece kompleks bir yapıya sahiptir. Proteinlerin yapısını inceleyenler için bu maddelerin kendiliklerinden bir araya gelmiş olmaları, Romalı şair Virgil'in ünlü “Aeneid” şiirinin etrafa saçılmış harflerden rastgele meydana gelmiş olması kadar ihtimal dışı gözükmektedir:

    Türkiye'nin tanınmış bilim adamlarından evrimci Prof. Dr. Nevzat Baban, protein oluşumunda matematiksel olarak tesadüfün imkansızlığını şu şekilde belirtmektedir:
    Molekül ağırlığı 34.000 olan, bileşiminde 288 amino asit bulunan ve 12 farklı amino asitten yapılmış teorik bir protein molekülünün 10 üzeri 300 farklı yapısı bulunabileceği hesaplanmıştır. Bu farklı şekillerden birer molekülün bir araya gelmesiyle meydana gelecek kitlenin ağırlığı 10 üzeri 280 gramdır. Halbuki dünyamızın tüm kütlesinin sadece 10 üzeri 27 gram olduğu düşünülecek olursa.... Yapısında, proteinlerin bileşiminde bulunabilen 20 amino asit türünden hepsinin yer aldığı 61 amino asitten yapılmış polipeptidin izomer sayısı 5x10 üzeri 79 olduğu hesaplanır... buna göre de kainattaki her atom başına yukarıda yapısını açıkladığımız 61 amino asitten oluşmuş polipeptid molekülünün izomerinden 6 tanesinin düşeceği anlaşılır.

    Baban'ın da ifade ettiği gibi, 61 amino asitten oluşan küçük bir proteinin halkalarının rastgele dizilişleri sonucunda ortaya çıkacak varyasyonları oluşturmaya evrendeki toplam atom sayısı yetersiz kalmaktadır. Kaldı ki, ortalama bir protein molekülü 61 değil, 400 amino asitten meydana gelir. Bunun bir diğer anlamı da şudur: Evrendeki bütün atomlar her işi bırakıp yalnızca bu proteini oluşturmak için durmadan rastgele birleşseler, evrenin varoluşundan bu yana geçen milyarlarca sene ve evrendeki tüm atomların sayısı bir protein molekülünün “tesadüfen” oluşabilme ihtimali için yetersizdir.Kısacası, 400 amino asitten oluşan ortalama bir protein molekülünün tesadüfen meydana gelmesi, tek kelimeyle, imkansızdır.Bir tanesinin bile tesadüfen oluşması imkansız olan bu proteinlerden ortalama bir milyon tanesinin tesadüfen uygun bir şekilde biraraya gelip eksiksiz bir insan hücresini meydana getirmesi ise, milyarlarca kez daha imkansızdır.

    Hücre zarı hücrenin çevresini sınırlayan bir örtüdür. Ama görevi sadece hücreyi sarıp kuşatmak değildir. Bu zar, hem komşu hücrelerle iletişimi ve bağlantıyı sağlar, hem de en önemlisi, hücreye giriş çıkışı çok sıkı bir şekilde denetler. O kadar incedir ki sıradan mikroskopla değil ancak elektron mikroskobuyla ayırt edilebilir. Yapısının çift taraflı yağ tabakası ve tabaka üzerinde yer yer bulunan proteinlerden oluştuğu tesbit edilmiştir. Sadece canlı özelliği göstermekle kalmayıp bu zar, sahip olduğu üstün karar verme yeteneği, hafızası ve gösterdiği akıl yüzünden hücrenin beyni olarak kabul edilir.

    Bazı kimseler de bütün olayı beyne bağlayıp, işte emirleri veren bir beyin var, herşeyi o idare ediyor, gibi bir çıkarım yaparak kendilerince bütün olayların açıklamasını yakaladıklarını zannederler. Bu basit mantıkla büyük bir sırrı çözdüğüne inanan kişi, gerisini artık düşünmeye gerek duymaz. O an için rahatlamıştır. Kendisini rahatsız eden vicdanını bir süre için bastırmıştır. Daha fazla kurcalarsa yine içinden çıkamayacağı sorularla karşılaşacağını anlar: Beyin denen bu organ da aynı hücrelerden meydana gelmiyor mu? Beynin verdiği emirleri beyindeki bu mikroskobik yağ ve protein yığınları mı kararlaştırıyor? Eğer öyleyse beynin hangi hücreleri emir veriyor? Yoksa bir kısmı biraraya gelip ortak kararlar mı alıyorlar? Bu akılsız, şuursuz hücreler biraraya gelince birdenbire, haber alma, karar verme, emir verme gibi soyut kavramları nereden öğreniyorlar ve kusursuzca uygulamaya başlıyorlar?..

    İnsan daha tek bir hücre halindeyken ve ortada beyin diye birşey yokken, bu hücrenin bölünmesini, bölünen hücrelerin farklılaşmasını, aralarındaki akıl almaz koordinasyonu hangi beyin yönetiyor? Annesinin beyni mi? Oysa annenin kanı bile bebeğinkiyle karışmıyor... Diyelim yine kanaati gelmedi. Peki, dış döllenme yoluyla, daha tek bir hücre halindeyken gelişimine kavanozda başlayan bir tüp bebek,emirleri hangi beyinden alıyor. Ya da tavuğun üstüne oturup ısıttığı döllenmiş bir yumurta, minik bir civciv olana kadar hangi beyin tarafından yönetiliyor? Tek bir hücreden civcivi ya da insan yavrusunu beyniyle birlikte yaratan başka bir gizli beyin mi var.

    Evrimciler ister istemez kendi yaratılışını, varlığını ve yaşamının devamını trilyonlarca hücreye, hatta bunları da oluşturan moleküllere ve atomlara bağlamaktadır ya da diğer deyimle bütün bunların sayısı kadar ilahlar edinmiştir.
    Yukarıda anlattığımız kusursuz koordinasyonu sağlayan ve kaynağını görünürde hiçbir yerde bulamadığımız emirlere gelince, bu emirlerin nereden ve niçin geldiği bir ayette şöyle bildirilmektedir:

    Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)










    Konu yıldırım beyazıt tarafından (21.March.2010 Saat 12:28 ) değiştirilmiştir.

  6. #66
    yıldırım beyazıt
    Guest

    Standart

    46. yaşındayım.1978 ylından beri teknik ve bilimsel yazıları takip etmekteyim.yurt dışında b.müh. 2.sınıfında okuyan bir oğlum var.bilim ve tarihe ilgiliyim. yararlandığım kaynaklar

    1- John Farndon ve Angela Koo, Human Body Factfinder, Miles Kelly Publishing Ltd., İngiltere, 1999, s. 63
    2- Bilim ve Teknik Dergisi, şubat 1998, sf.61
    3- R. von Bredow, GEO, Kasım 1997
    4- Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, Harper&Row, Publishers, New York: s.108
    5- Guyton and Hall, Text Book of Medical Physiology, 9. Basım, s.432
    6- Bilim ve Teknik Dergisi, şubat 1998, sf. 62
    7- The Circulatory System, Regina Avraham, The Encylopedia of Health, Chelsea House Publishers, Bölüm 4, s. 49
    8- Prof. Dr. Ahmet Noyan, Yaşamda ve Hekimlikte Fizyoloji, 10. Baskı, Meteksan A.Ş., Mart 1998, s.670-673
    9- The Circulatory System, Regina Avraham, The Encylopedia of Health, s. 50
    10- Arthur C. Guyton, Text Book of Medical Physiology, W.B. Saunders Company, 7th Edition, s. 75
    11- Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Meteksan Yayınları, Ankara, 1995, s. 420
    12- Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, s. 416-420
    13- Eldra Pearl Solomon, Introduction to Human Anatomy and Physiology, 1.st edition, W.B. Saunders Comp., Philadelphia, Pennsylvania, 1992, s.148
    14- Bilim ve Teknik Dergisi, şubat 1998,sf.66-67
    15- Michael Behe, Darwin's Black Box, New York: Free Press, 1996, s.79-97

    16-David Tilman, "Causes, consequences and ethics of biodiversity", Nature, vol. 405, 11 Mayıs 2000, s. 208-211.
    17- E.O. Wilson, "Introduction", s. 1, Marjorie L. Reaka-Kudla, Don E. Wilson, Edward O. Wilson (editors), Biodiversity II, Joseph Henry Press, Washington D.C., 1997.
    18-- Encyclopedia Britannica 2001 Deluxe Edition CD, "The importance of the biosphere".
    19-Edward O. Wilson, Doğanın Gizli Bahçesi, TÜBİ TAK Popüler Bilim Kitapları, Çev: Aslı Biçen, 2000, s. 142, 157-158.
    20-Thomas E. Lovejoy, "Biodiversity: What Is It?", s. 7, Marjorie L. Reaka-Kudla, Don E. Wilson, Edward O. Wilson (editors), Biodiversity II, Joseph Henry Press, Washington D.C., 1997.
    21- Q.D. Wheeler, J. Cracraft, "Taxonomic Preparedness: Are We Ready to Meet the Biodiversity Challenge", s. 436, Marjorie L. Reaka-Kudla, Don E. Wilson, Edward O. Wilson (editors), Biodiversity II, Joseph Henry Press, Washington D.C., 1997.
    22- Taylor H. Ricketts, "Conservation Biology and Biodiversity", Encyclopedia of Life Sciences, 2001, ğ.els. net.
    23-- Alessandro Minelli, "Diversity of Life", Encyclopedia of Life Sciences, 2000, ğ.els.net.
    24- M. Encarta Encyclopedia 2001 Deluxe Edition CD, "Biodiversity".
    25- Encyclopedia Britannica 2001 Deluxe Edition CD, "Evolution".
    26- E.O. Wilson, "The Current State of Biological Diversity", s. 14, E.O. Wilson, F.M. Peter (editors), Biodiversity, National Academy Press, Washington D.C., 1988.
    27- E.O. Wilson, "Introduction", s. 2, Marjorie L. Reaka-Kudla, Don E. Wilson, Edward O. Wilson (editors), Biodiversity II, Joseph Henry Press, Washington D.C., 1997.
    28-Andy Purvis, Andy Hector, "Getting the measure of biodiversity", Nature, vol. 405, 11 Mayıs 2000, s. 212-219.
    29- Taylor H. Ricketts, "Conservation Biology and Biodiversity", Encyclopedia of Life Sciences, 2001, ğ.els. net; V.H. Heywood, Global Biodiversity Assessment, Cambridge, United Nations Environment Programme, 1995.
    30-Alessandro Minelli, "Diversity of Life", Encyclopedia of Life Sciences, 2000, ğ.els.net.
    31- N. Myers, R.A. Mittermeier, C.G. Mittermeier, G.A.B. Da Fonseca, J. Kent, "Biodiversity hotspots for conservation priorities", Nature, vol. 403, 24 Şubat 2000, s. 853-858.
    32-The Species 2000 Organisation, "About Species 2000", http://ğ.sp2000.org/aboutsp2000.html.
    33- Species 2000, Indexing the World's Known Species, http://ğ.sp2000.org/.
    34- Andrew Lawler, "Up for the Count?", Science, Vol. 294, 26 Ekim 2001, s. 769-770.
    35- "What is IBOY?", http://ğ.nrel.colostate.edu /IBOY/what.html.
    36-"Scientists Launch The International Biodiversity Observation Year (IBOY) To Raise Awareness Of Biodiversity", Science Daily Magazine, 2001, http://ğ.sciencedaily.com/releases /2001/01/010103072716.htm
    37-All Species Foundation, 2002, http://ğ.all- species.org/.
    38- Andrew Lawler, "Up for the Count?", Science, Vol. 294, 26 Ekim 2001, s. 769-770.
    39- E.O. Wilson, "Introduction", s. 2, Marjorie L. Reaka-Kudla, Don E. Wilson, Edward O. Wilson (editors), Biodiversity II, Joseph Henry Press, Washington D.C., 1997.
    40-Peter H. Raven, "Our Diminishing Tropical Forests", s. 119, E.O. Wilson, F.M. Peter (editors), Biodiversity, National Academy Press, Washington D.C., 1988
    .41- Alessandro Minelli, "Diversity of Life", Encyclopedia of Life Sciences, 2000, ğ.els.net.
    42-"Skeletons In The Closet: One Fifth Of Species Names May Be Invalid", Science Daily Magazine, 14/11/2001, http ://ğ.sciencedaily.com/releases/2001/11/011114071056.htm.
    43-"How Many Species Are There?", World Resources Institute, 2001, http://ğ.wri.org/wri/biodiv/b02-gbs.html.
    44- Norman Myers, "The Rich Diversity of Biodiversity Issues", s. 125, Marjorie L. Reaka-Kudla, Don E. Wilson, Edward O. Wilson (editors), Biodiversity II, Joseph Henry Press, Washington D.C., 1997.
    45- Nigel E. Stork, "Measuring Global Biodiversity and Its Decline", s. 41, 61, Marjorie L. Reaka-Kudla, Don E. Wilson, Edward O. Wilson (editors), Biodiversity II, Joseph Henry Press, Washington D.C., 1997.
    46- Ayşe Turak, "Doğaya Sıcak Bakmak", Bilim ve Teknik, Aralık 2000, s. 63.
    47-Biyolojik Çeşitlilik Haritası, National Geographic Maps, Ekim 2001.
    48- M. Encarta Encyclopedia 2001 Deluxe Edition CD, "Biodiversity".
    49- Edward O. Wilson, Doğanın Gizli Bahçesi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Çev: Aslı Biçen, 2000, s. 182- 183.
    50-John Whitfield, "All Creatures Great and Small", Nature, vol. 413, 27 Eylül 2001, s. 344.
    51-"Biosphere 2 Center Background", Columbia University, 2002, http://ğ.bio2.edu/history.htm.
    52-Joel E. Cohen, David Tilman, "Biosphere 2 and Biodiversity-The Lessons So Far", Science, Vol. 274, No. 5290, 15 Kasım 1996, s. 150-1151.
    53- G.C. Daily, S. Alexander, P.R. Ehrlich, L. Goulder, J. Lubchenco, P.A. Matson, H.A. Mooney, S. Postel, S.H. Schneider, D. Tilman, G.M. Woodwell, "Ecosystem Services: Benefits Supplied to Human Societies by Natural Ecosystems", 2002, http://esa.sdsc.edu/daily.htm.











  7. #67
    tanerunlu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CT İstanbul

    Status
    Offline
    İsim
    Taner Ünlü
    Makina:
    Canon EOS 50D Fujifilm X-E2
    Üyelik tarihi
    01.January.2010
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,711

    Standart

    Arkadaşlar açık konuşayım bu başlık altındak tüm yazılanları okuyamadım. Vaktim olmadı. Ama darwin in evrim teorisinden dine her şey söylenmiş diye görüyorum.

    Her şeyi bilimle açıklamak insanoğlunun yaptığı hem en büyük hata hem de en büyük doğrudur.

    Bilime göre gözle görüp elle tutamadığımız şey yoktur denebilir. Ama biz neden Tanrıya, Meleklere ya da ruhlara inanırız. Aslında onlar yoktur demeye gelir bu. Şunu bilin ki bir yaratıcı var, bizim onun melekleri diye adlandırdığımız varlıklar onun isteklerini yerine getiren varlıklardır. Bizi de yaratmasının nedeni sevgidir.

    Maymundan gelme denen şeyler tamamen palavradır. Benzerliklerimiz olabilir ama bu soyumuzun maymunlara dayandığı tezini kanıtlamaz.

    Yaratıcı yoktur diyemeyiz. Bilimde bir şeyi tersten açıklama mantığı da vardır. Yani aksi yönleri çürüterek doğru yöne ulaşma. Şimdi Tanrı yok desek peki bu kadar tesadüf nasıl oldu da bu ağaçlar, gökyüzü, toprak, su, neden oluştu. Kocaman bir patlama sonucu(big bang) koca bir kumsalda küçücük bir kum tanesi olan dünya nasıl oldu da bu kadar hayatı barındırıyor. Milyarlarca gezegen içerisinde nasıl bir tesadüftür ki bu dünyaya denk geldi. Neden mars değil.

    Çünkü nedeni var. Önümüzde her şey var. Bize sadece o nimetlerden faydalanarak doğru dürüst yaşamak kalıyor. Yeni bir sevgi oluşturmak kalıyor ki Tanrı da ona kendinden bir parça verebilsin. O sevgiyi büyütmek gerek ki daha büyük bir sevgi olsun.

    Sorgulamak güzel ama körü körüne sonuçlara bağlı kalmak ve onu sorgulamamak kötü bir yöntem. Kur-an ı Kerim ilk sözü Oku dur. Bu sadece onu değil diğer kitapları da oku demektir.

    Çok şeyi bir anda bahsedince karmakarışık gibi görünürler ama parçaları ayrı ayrı görür ve bütünde birleştirebilirseniz demek istediklerimi daha iyi anlayabilirsiniz.

    Darwin teorisine gelirsek;
    ilk başta neanderthal yani homo erectus varmış ve bir anda bu homo erectus buzul çağından sonra haritadan silinmiş ve bir anda ondan daha güçsüz çelimsiz olan homo sapiens ortaya çıkmış. Nasıl olmuş da bu dayanıklı beden buzul çağını atlatamamış da günümüz insanı bu raddeye gelebilmiştir.

    Neyse, Önerilen kitaplar arasında Dan Brown da vardı. Onun son yıllarda yazdığı kitapların neredeyse tüm içeriğini o daha o kitapları yazmadan önce biz biliyorduk. Biz derken Turizm Rehberliği bölümünde okuyan öğrenciler.
    Hıristiyanlık tarihinden, İslamiyet Tarihine; Sanat Tarihinden, Mitolojiye, Anadolu Uygarlıklarından Dünya Uygarlıklarına, dünyanın oluşumundan hıristiyanların ikonalarına birçok konuda bilgi sahibi oluyorduk. Bu bana ve arkadaşlarıma öyle bir vizyon kattı ki neyin ne olduğunu anlamaya doğru dürüst başlayabildik.

    Bu sorunun asıl cevabı kendi içimizde. Tamam biz varız da neden varız değil asıl soru. Biz neden varızı geçtim peki ben neden varım bu dünya da demeliyiz ve başta da dediğim gibi bize sunulan nimetlerden kimseyi üzmeyecek şekilde faydalanarak kendi yaşamımızı mantık, ahlak, ve akıl sınırları içerisinde doğru dürüst yaşamak için varız. Darwin yazdı diye değil, makara, muhabbet için değil, bunlar için varız.

    neden varız değil Neden varım ve bu hayatta neler yapabilirim daha doğru bir soru olur. Soru soruyu devam ettirir. Soru sordukça ve cevapları buldukça kendimizi geliştirebiliriz. Felsefede de yöntem budur. Eski zamanalrda filozoflara sorduğunuzda bir soruyu size cevap soru olarak geri dönerdi fakat soruyla cevap almanıza karşın kendiniz sorduğunuz sorunun cevabını verirdiniz. En mantıklı açıklamasını yapmak yerine soru sorarak düşünmesini sağlamak ve cevabı araştırmasını sağlamaktır.


    Sorulan soru çok kısa olmasına rağmen açıklaması gerçekten çok uzundur. Benim yazdığım bu açıklamanın sadece bir ipucu olabilir ya da koca bir kitapta sadece bir satırını teşkil eder.

    Cevabını çok okuyarak ancak kendimize kendimiz anlatabileceğimiz bir soru sormuşsun Tahir. Çok güzel bir soru ama buraya yazılamayacak kadar da uzun. Düşünerek ve karşılıklı konuşarak anlatılsa bir saatlik yazacağımız şeyi bir dakikada anlatabiliriz. O yüzden bir dahaki buluşmanızda bu soruyu kendinize bir daha sorun ki oturup konuşabilesiniz.


    Belki bir fiozof olsaydı yanımızda Neden varız?, İnsanlar neden var? sorusuna
    İnsanlar var ve bunun bir nedeni var. Peki senin yaşama nedenin ne? diye sorabilirdi. Yaşama nedeni= gaye,+amaç+hedef+vs.vs.

    Benden şimdilik bu kadar. Yazabileceklerim de gecenin bir vakti bu kadar çıkıyor. Saat 12 yi geçeli çok oldu











    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  8. #68
    Tahir Yildiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Administrator

    Status
    Offline
    İsim
    Tahir YILDIZ
    Makina:
    Nikon D600 + Canon 5D Mark III
    Üyelik tarihi
    15.July.2009
    Nereden
    Istanbul
    Yaş
    38
    Mesajlar
    3,674

    Standart

    Taner söylediğin bir çok şeye katılmıyorum ama bu başlık biraz benim sorumdan saptığı için devam ettirmek de gelmiyor içimden.











    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  9. #69
    tanerunlu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CT İstanbul

    Status
    Offline
    İsim
    Taner Ünlü
    Makina:
    Canon EOS 50D Fujifilm X-E2
    Üyelik tarihi
    01.January.2010
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    2,711

    Standart

    Tahir sen de kendince haklısın.
    Aynı frekansta olmamamız doğal. Farklı eğitimler aldık, farklı alanlarda ilerliyoruz, farklı kişiliklere sahibiz. Kısaca farklıyız. Aynı frekanstan değil farklı frekanslardan yayın yapan radyolar olarak düşün tüm insanları.
    Mitoloji ile din birbirine o kadar yakınlar ki ayırmaya kalktığımızda sorunlar yaşanıyor. Din ile açıklamak en doğrusu. Çünkü aynı zamanda bu mitolojiye yani az da olsa yorumlamayı biliyorsak tarihe dayanıyor.

    Bilimle açıklamaya çalıştığımızda eksiklerle dolu bir çok kaynak mevcut. Bilim insanın neden var olduğunu değil neyden var olduğunu açıklamaya çalışıyor. Umarım anlatabilmişimdir.

    Bundan iki üç yıl önce bir haber okudum. Bir vida ile vidanın girebileceği pulun hiçbir canlı müdehalesi olmaksaızın birleşmesinin 40 milyar yıl sonunda olabileceği olasık hesaplarında hesaplanmış. Peki özüne indiğinde insanın varlığında çok daha öenli olan hücre bileşenlerinin bir araya gelmesi için sence kaç milyar yıl geçmesi gerekiyor.

    Bunun gibi bir çok şey mevcut fakat burada yazılacak kadar ne kimsenin zamanı var ne de gücü. Belki binlerce kitap okumuş olsam bir açıklama getirebilir en azından kendine cevap verebilmeni kolaylaştırırdım ama onun için bi kırk yıl lazım.











    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  10. #70
    savage24 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Ferdi Demircan
    Makina:
    CANON 60D
    Üyelik tarihi
    25.July.2009
    Nereden
    Karabük
    Yaş
    44
    Mesajlar
    589

    Standart

    Alıntı canbazyusuf Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    @yıldırım beyazıt;
    Tamam yıldırım bey evrim saçmalıktır. Darwin ve onun hatalarını düzelterek bu teoriyi geliştirmeye çalışan bilim adamları boşuna çabalamaktadır.

    Tanrı(ya da her neye inanıyorsanız) herşeyi yapmıştır ve en yöneten o'dur. İşi gücü olmadığı için küçük bir çocuk gibi bunlarla uğraşmaktadır. Ve bence en fazla size çaba harcamış çünkü sizin onu savunmanıza ihtiyacı var sanırım

    Eğer çok temel bir bilim yasasına(Hiçbirşey yoktan var edilemez ve var olan birşey yok edilemez)itimat ediyorsanız lütfen beyninizi biraz zorlayın ve düşünün????

    Bu sizin tanrınız nasıl ve neyden var oldu?Belki sizin tanrı deyip korktuğunuz o varlık evreni oluşturan tek bir tanecikti Herşey ondan oluştu ve sizin tanrınızda hepiniz benim parçamsınız demekte

    Lütfen forumu o değerli bilgilerinizle anlamamızın çok zor olduğu bir yere dönüştürmeyin... Siz bişeyleri söylemeden de insanlar okuyarak aydınlanabilir kanaatindeyim.

    Siz burda kaybedeceğiniz zamanı gidip tanrınıza size huri vermesi için yalvararak geçirin!

    Bu son cvp ımdı.(Kesinlikle kendimi tutucam artk
    İyi akşamlar.
    Bence bu tarz yaklaşımlar din ile bilimin arasına açar. O yüzden saygı sınırlarına dikkat etmeli. İnanca ya da bilime saldırmak ya da dalga geçmek yerine birbirimizi anlamaya çalışmalıyız











    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

Bu Konu için Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •