CanonTURK Foruma Hoş Geldiniz.
Sayfa 3 Toplam 4 Sayfadan BirinciBirinci 1234 SonuncuSonuncu
Toplam 70 adet sonuctan sayfa basi 41 ile 60 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #41
    mtugtekin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Murat TUĞTEKİN
    Üyelik tarihi
    14.November.2009
    Yaş
    52
    Mesajlar
    340

    Standart

    Ben size bilim yapsın dedim siz yapın demedim. Bu öncelikle herşeyden önce sizin mesajları doğru dürüst okumanız gerektiğini gösterir.
    Kişilere saygusulık etmemek için incili tevratı okumadan evvel öncelikle mesajları güzel okuyun.

    Bugüne kadar okuduğunuz dini kitapları roman okur gibi değil bilim tezlerini okur gibi okuyunda oradan da tez çıkartırsınız.

    Bilim bilmesede açıklamaya çalışırsa o zaman açıklayın bakalım canlılar nasıl olmuş. Ama açıklarken dikkat edinde komik olmayın.










    Canon EOS 50D |Canon EF 70-200mm f/4 USM L | Canon 50mm f/1,8 II | Canon EF-S 18-55mm f/3.5-5.6 IS | Slik U8000 tripod | Lowepro flipside 200 |

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  2. #42
    canbazyusuf - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    YUSUF CANBAZ
    Makina:
    Olympus OM-D E-M1
    Üyelik tarihi
    25.November.2009
    Nereden
    Hatay
    Yaş
    37
    Mesajlar
    140

    Standart

    @savage24
    Bende aynen size katılıyorum bir yaratanın var olup olmadığını asla ispatlayamayız.

    Hayır kesinlikle evrim teorisi bir inanç değildir. İnsanların hatasıda bilim ile inancı karıştırmaktır. Ewt ben dinlere inanmamayı seçtim çünkü kesinlikle ve kesinlikle ispatlanamaz. Dikkat edersiniz evrime inanmak diye bir kalıp kullanmadım ya da evrime inanmayı seçtim diye bir kalıp.

    NOT: Sadece savage adlı kullanıcı beni yanlış anladığı için cvp yazma ihtiyacı duydum...

    @herkese
    Evrim teorisini birileri ile tartışmadan önce en azından aşağıdaki kitaplardan en az 3-4 tanesini okumanızı tavsiye ederim.
    ***Üçlü Sarmal --- Richard LEWONTIN
    ***İkili Sarmal --- James D. Watson
    ***Gen Bencildir --- Richard DAWKINS
    ***Darwin ve Sonrası --- Stephen Jay GOULD
    ***Kör Saatçi --- Richard DAWKINS
    ***Hayvan Zihni --- James L. GOULD & Carol Grant GOULD
    ***Modern İnsanın Kökeni --- Roger Lewin
    ***Ataların Hikayesi Yaşamın Kökenine Yolculuk --- Richard DAWKINS
    ***Yeni Başlayanlar için Darwin --- Jonathan MILLER
    ***Resimli Evren Atlası --- Ntv Yayınları
    ***Biyoloji Budur --- Ernst MAYR
    yada benzer bilimsel kitaplar...

    Herkese iyi akşamlar...











  3. #43
    yıldırım beyazıt
    Guest

    Standart

    insan neden var.bu insana sorulmadan yapılan bir işlemdir.kimse bize dünyaya gelirken sormadı.bu dünyaya gelmek istiyormusun diye.gene ölürkende sormuyor yaşamak istiyormusun diye.
    bu konuda bildiklerimi yazsam sitenin tamamı yetersiz kalır.bir zamanlar tasavvufu en ince ayrıntısına kadar incelemiş darwin ve diğerlerini okumuştum.
    darwin in teorisi iyüzyıllar önce romalılara dayanmaktadır. oluşan herşey herşey gelişi güzel tesadüfen olmuştur.mesala bisikleti bir kenara koyun günün birinde üstü açık bir cabrio tipi araba olabilir tesadüfen.bu darwin teorisine göre bisikletin birgün araba olması mümkündür.
    bakalım bu dünyanın evrenin oluşumu konusunda bilim adamları neler söylüyor.
    Stephen Hawking
    “Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi.”

    "Biz astronomik standartlar göz önüne alındığında, çok fazla özen gösterilmiş, kollanmış ve şefkat gösterilmiş bir grup yaratıklarız... Eğer evren şu anki en hassas kesinliğinde yapılmış olmasaydı hiçbir zaman var olamazdık. Benim görüşüme göre mevcut şartlar, evrenin insanın içinde yaşaması için yaratıldığını gösteriyor".
    Prof. John O'Keefe, NASA'da astronomi uzmanı

    “Kanıtları inceleyen herhangi bir bilim adamı kendisini şu sonuca varmaktan alıkoyamaz: Yıldızların içinde meydana getirdikleri sonuçlar göz önüne alındığında nükleer fiziğin kanunları kasıtlı olarak tasarlanmışlardır.”
    Prof. Fred Hoyle
    19.yüzyılda başlayan meteyalist düşünce ve darwin düşünceleri 20.yüzyılda iflas etmiş.ve bilim adamlarının ortak görüşü 20.yuzyılın en büyük buluşu evrenin ve dünyanın yaratılımış olmasıdır.

    Eğer Güneş Sistemi içinde bir yolculuk yapacak olursanız, oldukça ilginç bir tablo ile karşılaşırsınız. Yolculuğa sistemin en dışından başladığınızı varsayalım. İlk karşılaşacağınız gezegen Pluton'dur. Bu küçük gök cismi, oldukça "soğuk" bir yerdir. Yaklaşık - 238°C kadar!.. Bu dondurucu soğukluk içinde gezegenin çok ince bir atmosferi vardır. Ancak atmosfer, sadece, eliptik bir yörüngeye sahip olan gezegenin Güneş'e yakın olduğu dönemlerde gaz halindedir. Diğer zamanlarda atmosfer bir buz kütlesi haline döşünür. Kısaca Pluton, ölü bir buz yığınıdır.

    Güneş Sistemi'nin merkezine biraz daha ilerlediğinizde, Neptün'le karşılaşırsınız. Bu gezegen de oldukça "soğuk"tur: Yüzey sıcaklığı -218°C civarındadır. Hidrojen, helyum ve metan gazlarından oluşan atmosferi insan için zehirlidir. Dahası gezegenin yüzeyinde, hızları saatte 2000 km'ye varan korkunç fırtınalar eser.

    Merkeze doğru biraz daha ilerleyince Uranüs'e varırsınız. Uranüs yapısında yüksek oranda kaya ve buz bulunduran bir "gaz gezegen"dir. Atmosfer sıcaklığı -214°C civarındadır. Hidrojen, helyum ve metan içeren atmosfer yaşama kesinlikle uygun değildir.

    Yolculuğu devam ettiğinizde Satürn'e varırsınız. Güneş Sistemi'nin bu ikinci büyük gezegeni, etrafındaki halkalarla tanınır. Bu halkalar gaz, buz ve kaya parçalarından oluşmaktadır. Asıl ilginç olan Satürn'ün yapısıdır. Gezegen tam anlamıyla bir gaz gezegendir; kütlesi % 75 oranında hidrojen ve % 25 oranında helyumdan oluşur. Yoğunluğu suyun yoğunluğundan bile düşüktür. Bu nedenle, eğer Satürn'e bir uzay gemisi indirmek isterseniz, bunu yüzebilir bir "şişme bot" olarak tasarlamanız gerekir. Isı yine korkunç derecede düşüktür: -178°C.

    Biraz daha ilerlediğinizde Güneş Sistemi'nin en büyük gezegeni olan Jüpiter'e varırsınız. Kütlesi Dünya'nın 318 katı olan Jüpiter de bir gaz gezegendir. Jüpiter gezegeninin atmosferi, yüzeyi ve iç yapısı arasında ayrım yapmak güç olduğundan "atmosfer sıcaklığı" gibi bir kavramı ifade etmek de aynı oranda zordur. Ancak, gezegenin atmosferi sayılabilecek üst kısımlarındaki ısı -143°C'dir. Jüpiter üzerinde bulunan büyük kırmızı renkli lekenin varlığı, Dünya'daki gözlemciler tarafından yaklaşık 300 yıldır bilinmektedir. Bu kırmızı lekenin, içine iki Dünya alacak kadar büyük olan bir fırtınadan başka birşey olmadığı ise çağımızda anlaşılmıştır. Kısaca Jüpiter, üzerinde hiç kara parçası bulunmayan, delici bir soğuğun hüküm sürdüğü, üzerinde yüzlerce yıl süren korkunç fırtınaların yaşandığı, manyetik alanı ile her canlıyı anında öldürecek korkunç, ürpertici bir gezegendir.

    jüpiter'den sonra Mars gelir. Mars'ın atmosferi yoğun karbondioksit içeren zehirli bir karışımdır. Gezegenin üzerinde hiç su yoktur. Yüzeyde büyük göktaşlarının çarpmasıyla meydana gelen dev kraterler dikkat çeker. Çok kuvvetli rüzgarlar ve aylarca süren kum fırtınaları hüküm sürer. Isı – 53°C civarındadır. Hakkında yapılan tüm spekülasyonlara rağmen, Mars ölü bir gezegendir.

    Mars'tan sonra karşımıza çıkan mavi gezegeni şimdilik bir kenara bırakalım. Bir sonra varacağımız gezegen Venüs'tür. Venüs'te, daha önce rastladığımız dondurucu soğukların aksine, yakıcı bir sıcaklık hüküm sürer. Isı yüzeyde yaklaşık 450°C'ye kadar ulaşır. Bu, kurşunu bile eritmeye yetecek bir ısıdır. Venüs'ün bir diğer korkunç özelliği, yoğun bir karbondioksit tabakasından oluşan ağır atmosferidir. Atmosfer basıncı, yüzeyde 90 atmosferi bulur. Bu, Dünya'da denizin 1 km derinliğindeki basınca eş değerdir. Venüs'ün atmosferinde ayrıca kilometrelerce kalınlığa sahip sülfürik asit katmanları bulunmaktadır. Bu yüzden gezegene sürekli öldürücü asit yağmurları yağar. Cehennemi andıran böyle bir ortamda, hiçbir canlı yaşayamaz.

    Hala Güneş'e doğru ilerlemeye devam ederseniz, sistemin en başındaki Merkür gezegenine ulaşırsınız. Merkür'ün en ilginç özelliği, kendi etrafında olağanüstü derecede yavaş dönmesidir. Kendi etrafındaki dönüş hızı, neredeyse Güneş'in etrafında yaptığı dönüş kadar yavaştır. Öyle ki Merkür Güneş etrafında iki kez döndüğünde, kendi etrafında sadece üç kez dönmüş olur. Yani iki yılı, üç gününe eşittir. Gece ile gündüzün bu kadar uzun sürmesi, gezegenin bir yüzünü kızartırken, öteki yüzünü ise dondurur. Bu nedenle gece ile gündüz arasındaki ısı farkı yaklaşık 1000°C'yi bulmaktadır. Elbette böyle bir ortam, hiçbir canlıyı barındıramaz.

    Ancak az önce değinip geçtiğimiz mavi gezegen, işte o diğerlerinden çok farklıdır. Çünkü atmosferinden yeryüzü şekillerine, ısısından manyetik alanına, elementlerinden Güneş'e olan mesafesine kadar, her türlü dengesiyle, tamamen yaşam için özel olarak yaratılmıştır. dünya insan için yaratılmış ve gerekli yaşam koşulları hassa şekilde sağlanmıştır.hiçbir şey gelişi güzel ve tesadüfen değildir.

    Ancak bilimsel bir temeli olmamasına rağmen, adaptasyon fikri çoğu kişiyi etkiler. Özellikle de burada anlatacağımız konu açısından. Bu kişiler, kendilerine Dünya'nın yaşam için özel bir gezegen olduğu anlatıldığında, hemen "bu tür bir gezegenin şartlarında böyle bir yaşam çıkmış, başka gezegenlerde ise başka türlü yaşamlar gelişebilir" gibi bir düşünceye kapılırlar. Örneğin Dünya üzerinde bizim gibi insanlar yaşarken, Pluton gibi bir gezegenin üzerinde de, -238°C derecede terleyen, oksijen yerine helyum soluyan ya da su yerine sülfürik asit içen küçük yeşil adamların yaşayabileceğini düşünürler. Hollywood stüdyolarında çevrilen ve bu hayali küçük yeşil adamları resmeden birtakım bilim-kurgu filmleri de, bu kişilerin hayal güçlerini besler.Oysa bu hayal gücünün temelinde cehalet yatmaktadır.
    Bu yüzden, ne Dünya'nın ne de bir başka gezegenin üzerinde - 238°C derecede terleyen, oksijen yerine helyum soluyan ya da su yerine sülfürik asit içen küçük yeşil adamların yaşaması mümkün değildir. Hayat, ancak çok özel ve belirli şartların yerine getirildiği bir ortamda var olabilir. Bir başka deyişle, canlılar, ancak kendileri için özel olarak tasarlanmış bir mekanda yaşayabilir.

    Başta söylediğimiz gibi,dünya, işte bu özel olarak tasarlanmış mekandır.Ve insanlar için özel olarak tasarlanmıştır.

    peki insanı diğer canlılardan farklı kılan nedir.bu konuyu metaeryalist düşünceyle açıklarsak insan maddedir.sıradan bir hayvandır.ruhu yoktur.

    fakat insanı islami düşünce ile açıklarsak.bu konuda insanın birçok farklı meziyetleri vardır.bu konuda şöyle bir şey anlatalım.melekler insanlar kadar meziyet sahibi değildir.günahsız varlıklar olmasına rağmen.islami düşünceye göre insan yaşarken eylemini yapar ve o eylem değerlendirmeye tabi tutulur.birine yaptığı iyilik,güleryüzlü olması çevresine hareketleri gibi.
    örneğin anlatılır.adamın biri kabede ağlayarak dua ediyormuş.herkes ona imreniyormuş.melekler onun amelini almış göğe yükseltmişler.fakat Yaradan tarafından reddedilmiş.reddedilme sebebi samimi olmaması dünyalık için ağlamsı olmuş.melekler bunu anlayamamış.
    gene hac için para biriktiren bir kişi bu parayı ihtiyaç sahibine verince bu davranışı yaratıcı tarafından çok beğenilmiş hem yardım sevabı hem hac sevabı verilmiş.burda kişinin iç dünyası ve burda yaşadıkları ortaya çıkıyor.
    insan kısmi olarak maddi bir varlıksada manevi tarafı vardır.burda,yani insanın yaradılışında maddiyat maneviyata dönüşüyor.kişiler iç dünyalarında neler yaşıyor.bunları dışardan anlamak oldukça zor.neticede dünyaya gelirken sorulmadı ölürkende sorulmayacak.herkes içindekini dışarı vuracak.ya eziyet edenlerden olacak.yada merhamet edenlerden.
    bu konuyu oldukça kısa tutmaya çalıştım.kusura bakmayın.











  4. #44
    yıldırım beyazıt
    Guest

    Standart

    Sonsuz dengeye, sonsuz güzelliğe, sonsuz sanata sahip olan evren ve içindekiler de kuşkusuz yaratılmış, yapılmıştır. Akıl ve vicdan sahibi her insan, bunu kolaylıkla farkedebilir ve tüm varlıkların bir Yaratıcı'nın eseri olduğunu rahatlıkla kavrayabilir. bu bilim adamları tarafından 20.yüzyılın en büyük buluşu olarak açıklanmıştır.

    Yapması gereken tek şey, toplumun düşüncesini perde arkasından yönlendiren ve insanları Allah'ı inkar etmeye sürükleyen bazı güçlerin telkinlerine, ya da kendi bencil istek ve tutkularına göre değil, vicdan ve aklına göre düşünmesidir.


    İnsan, sonsuz büyüklükteki bir evrende yaşamaktadır. Gözünü açtığı andan itibaren milyarlarca ayrıntı ve denge üzerine kurulu olan bir dünyayla karşı karşıyadır. hiç birşey tesadüf ve gelişi güzel değildir.Aynı zamanda bu dünya üzerinde yaşamasını sağlayan, ona sayısız zevk ve mutluluk tattırabilecek bir bedene sahiptir. Bu bedenin mükemmel özellikleri sayesinde dışındaki dünyayı görebilir, duyabilir, tadabilir.
    Bu nedenle, hayatın, evrenin ve doğanın kaynağının ne olduğunu anlamak her insan için şarttır. Belki insanların büyük bir bölümü bu konu üzerinde düşünmeden, yalnızca küçük hesaplar peşinde koşarak, örneğin yalnızca yiyeceği yemeği ya da kazanacağı parayı düşünerek yaşar. Ancak hayatın anlamını düşünmeden, yalnızca bu tür geçici ve günlük konular üzerinde düşünerek yaşanan bir hayat, anlamsız bir hayattır. Çünkü insan ölümlüdür ve yemek, para, cinsellik gibi konuların hepsi ölümle birlikte önemsiz hale gelecektir. Ömrünü yalnızca bu tür konularla harcamış ve hayatın anlamı üzerinde düşünmeden yaşayıp-ölmüş olan bir insan ise, bir anlamda hayvanlara benzer bir hayat sürmüş olur.
    Bu nedenle, insan onuruna yakışan tavır düşünmektir. Düşünmek; "Ben kimim?", "nasıl var oldum?", "içinde yaşadığım evren nasıl var oldu", "hayatımın amacı nedir?", "yaşamımı ve bana zevk veren milyonlarca farklı güzelliği kime borçluyum?" gibi sorular sormakla olur.
    evet insan vazifeleri olan sorumlulukları olan bir varlıktır.kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkalarına yapmamalıdır.herkesin özel hakları vardır.birbirlerine karşı olan haklarına dikkat etmek durumundadır.yaratıcıya ve yaratılanlara saygılı olmak durumundadır.bir resmin bile tesadüf olmayacağını kabul eden zihniyet nasıl oluyorda milyarlarca pamuk ipliğine bağlı olayın insanların yaşaması için gerçekleştiğini kabul etmiyor anlamak mümkün değil.Yaradan biz insanı heva ve heves olsun diye boşuna yaratmadık demektedir.











  5. #45
    savage24 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Ferdi Demircan
    Makina:
    CANON 60D
    Üyelik tarihi
    25.July.2009
    Nereden
    Karabük
    Yaş
    45
    Mesajlar
    589

    Standart

    Alıntı canbazyusuf Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    @savage24
    Bende aynen size katılıyorum bir yaratanın var olup olmadığını asla ispatlayamayız.

    Hayır kesinlikle evrim teorisi bir inanç değildir. İnsanların hatasıda bilim ile inancı karıştırmaktır. Ewt ben dinlere inanmamayı seçtim çünkü kesinlikle ve kesinlikle ispatlanamaz. Dikkat edersiniz evrime inanmak diye bir kalıp kullanmadım ya da evrime inanmayı seçtim diye bir kalıp.

    NOT: Sadece savage adlı kullanıcı beni yanlış anladığı için cvp yazma ihtiyacı duydum...
    Zaten bilimin derdi Bir yaratanı ispatlamak değildir ki. bilim pozitif ( pozitivizm) temeller üzerine kurulmuştur. Bu yüzden deneylenemeyenleri araştırmaktan kaçınır. Evet insanların hatasının bilme ile inanmayı karıştırdıkları kesin. Bazı bilim adamları da bunu karıştırıyor. Evrime sanki bir inanç gibi bakıp insanlar üzerinde bir baskı oluşturuyorlar. Her şeyi evrimle açıklıyorlar. Evrime karşı çıkanları da dini bilime karıştırmakla suçluyorlar. Bence en tehlikelisi bilimi ilahlaştırmak. Ben bütün bunları o yüzden yazdım. Bilim her şey değil. Her şey de bilimsel değil. Bilim her şeyi açıklayamaz. Açıklanacak her konuda bilimsel olmayabilir. İşte bu yüzden felsefe, sanat ve din var. bu yüzden bu bilgi dallarını da es geçmemek gereklidir. ( Not: Ben sizi yanlış anlamadım. Çünkü bilgileriniz konusunda hüküm vermedim. Soru sordum. )











    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  6. #46
    artag - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Alper GÜLDEMET
    Makina:
    Canon 5D mk 3
    Üyelik tarihi
    09.December.2009
    Nereden
    ankara
    Mesajlar
    256

    Standart

    @canbazyusuf;

    ".............................
    Termodinamik maddeler her zaman düzensizliğe gider demektedir. Zaten herşey düzene girerse(kusursuzlaşırsa) zaman ve madde hareketi kalmaz. Bu en önemli fizik teorilerindendir(bknz discovery sitesindeki makaleler)."

    demişsiniz.

    birincisi burda kimse bir şey kanıtlamak gibi derdim yok, zamanımda yok, zaten buna kapasitem yetmez, sizin bildikleriniz yanında benimkiler denizde kum tanesi gibi kalabilir.

    ama şunu belitmem lazım:
    benim yazdıklarım arasında düzen ve/veya düzensizlikle ilgili hiç bir şey yok; sadece insanlık mükemmele gider demişim; sanırım doğru okumadınız ya da yanlış anladınız. Doğadaki herhangi bir şeyin mükemmele gitmesi onun düzene gitmesini göstermez; bilakis tam tersi de olabilir.
    homoerectus insanı 60cm boyunda bizim beynimizin 1/3üne sahipken bugünkü durum apaçık ortadadır. Yüksek teknoloji binaların yapılması şehirlerin bir düzene girdiğini mi gösterir?

    Düzen ve mükemmelliyet, aynı süreçte, aynı şartlarda olmak zorunda değildir.

    sevgiler










    Konu artag tarafından (16.March.2010 Saat 08:03 ) değiştirilmiştir.

  7. #47
    armanthor - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CT İstanbul Anadolu Yakası Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Güçlü Çetinkol
    Makina:
    6D, 500, A2E,
    Üyelik tarihi
    22.September.2009
    Nereden
    İstanbul - Üsküdar
    Mesajlar
    538

    Standart

    bu konudaki en iyi cevap bence şu :

    "42"


    inanmayan otostopçunun galaksi rehberi kitabını okusun

    şaka bi yana öyle bi soru sormuşun ki Tahir, bu sorunun bir tek cevabı yok, olmaması da gerek bence, her insanın kendi cevabını araması gerek yaşamı boyunca, aksini düşünemiyorum.











  8. #48
    yıldırım beyazıt
    Guest

    Standart

    bu evrim ile insanın gelişimi ile yazı yazmak şart oldu.zamanım yok.hafta sonu yazarım.bunların bilimi nasıl çarpıttığını bir kaç bulunan kemiğe 3 farklı bilim adamının 3 farklı resim yaptığını aslında bir resimde benim yapmam lazımdı ya.evrim ile ilgili geçiş süreci ile ilgili hiçbir kanıt olmadığını hafta sonu yazarım.

    zaten darwin yakınlarından birine yazdığı mektupta şöyle yazıyor.devamlılık arzeden konuları çözemiyorum. kafam karışıyor.zor problemleri yapamıyorum.herneyse hafta sonu darwin ve evrim ilgili yazacağım.zaten 20.yuzyılda darwin tezi çürütülmüştür.sadece hayal mahsulüdür.
    başta söylediğim gibi insanın var oluş sebebi kendi isteği dışındadır.insan maddeyi maneviyata dönüştürmek üzere tasarlanmıştır.bu diğer canlılarda olmayan bir özelliktir.bu insanı değerli kılar.aksi olursa maddenin maddeye dönüşmesi durumunda ise bunu yapan değerini yitirir.
    fakat çalışıp para kazanırız bu maddedir. bunu ailemizle payaşırız.aldığımız bir ekmek bile niyetimizle maneviyata dönüşür.bu dönüşümde niyet çok önemlidir.










    Konu yıldırım beyazıt tarafından (17.March.2010 Saat 22:38 ) değiştirilmiştir.

  9. #49
    Tahir Yildiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Administrator

    Status
    Offline
    İsim
    Tahir YILDIZ
    Makina:
    Nikon D600 + Canon 5D Mark III
    Üyelik tarihi
    15.July.2009
    Nereden
    Istanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    3,674

    Standart

    @yıldırım beyazıt;

    Bilgileri kaynaklarını vererek de yazarsanız daha iyi olur kanısındayım, şu şunu demiş demektense kaynağı verirseniz çok daha iyi ve kanıtlayıcı olur, bu konuda bir çok özel mesaj aldım çünkü... Yanlış bilgi verildiğine dair. Yanlış anlamayın lütfen.











    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  10. #50
    yıldırım beyazıt
    Guest

    Standart

    şu an darwinile ilgili yazmadım.hafta sonu kaynaklarıyla yazarım bu hayal mahsulu teoriyi.fakat dünya ve diğer gezegenler ile ilgili bilgileri herkes zaten biliyor.sadece yaşam şartları dünya için tasarlanmıştır.darwin ve evrim teorinin yanlışlarını zamanım yok hafta sonu göstericeğim.











  11. #51
    canbazyusuf - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    YUSUF CANBAZ
    Makina:
    Olympus OM-D E-M1
    Üyelik tarihi
    25.November.2009
    Nereden
    Hatay
    Yaş
    37
    Mesajlar
    140

    Standart

    @yıldırım beyazıt;
    Tamam yıldırım bey evrim saçmalıktır. Darwin ve onun hatalarını düzelterek bu teoriyi geliştirmeye çalışan bilim adamları boşuna çabalamaktadır.

    Tanrı(ya da her neye inanıyorsanız) herşeyi yapmıştır ve en yöneten o'dur. İşi gücü olmadığı için küçük bir çocuk gibi bunlarla uğraşmaktadır. Ve bence en fazla size çaba harcamış çünkü sizin onu savunmanıza ihtiyacı var sanırım

    Eğer çok temel bir bilim yasasına(Hiçbirşey yoktan var edilemez ve var olan birşey yok edilemez)itimat ediyorsanız lütfen beyninizi biraz zorlayın ve düşünün????

    Bu sizin tanrınız nasıl ve neyden var oldu?Belki sizin tanrı deyip korktuğunuz o varlık evreni oluşturan tek bir tanecikti Herşey ondan oluştu ve sizin tanrınızda hepiniz benim parçamsınız demekte

    Lütfen forumu o değerli bilgilerinizle anlamamızın çok zor olduğu bir yere dönüştürmeyin... Siz bişeyleri söylemeden de insanlar okuyarak aydınlanabilir kanaatindeyim.

    Siz burda kaybedeceğiniz zamanı gidip tanrınıza size huri vermesi için yalvararak geçirin!

    Bu son cvp ımdı.(Kesinlikle kendimi tutucam artk
    İyi akşamlar.











  12. #52
    Selim Karakus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Senior Member

    Status
    Offline
    İsim
    Selim Karakuş
    Makina:
    Canon
    Üyelik tarihi
    08.December.2009
    Nereden
    Isparta
    Yaş
    44
    Mesajlar
    1,358

    Standart

    Evrim konusundaki tartışma bitmez ancak şunu söylemek istiyorum. Özellikle Batı toplumu bilimin öncülüğünü yapmaya başladığından beri din ile bilim arasında bir sürü tartışma çıkmıştır. İki taraf da kendine göre argümanlarla tartışmayı biçimlendirmiştir. Şu var ki maalesef bizim buralarda uzun zamandır bilimsel bir üretim yok denecek kadar azdır. Bu tartışmalara dahil olan müslüman toplumları da sanki kendi tartışmalarıymış gibi bu tartışmada taraf olmuştur. Bu taraf olma sürecinde de kilisenin argümanlarını benimsemiş, yıllar boyu kilise tarafından ortaya atılan düşünceleri birnevi tercume etmiştir.
    Şunu demek istiyorum, bir müslüman olarak, bu evrim tartışması benim tartışmam değildir. Bilim birşeyi kanıtlarsa bunu kabul ederim.
    Diğer yandan da inanç mantık işi değildir. İnanırsınız ya da inanmazsınız. Ayrıca bilim de bir inanç sistemi değildir ve kendini inancın yerine koymaya çalışırsa, nesnelliğini kaybeder.

    Şöyle bir baktım da bir sürü yargı cümlesi yazmışım, ancak bu konularda eskiden çok tartışırdık, bunlar da benim naçizane düşüncelerim.











  13. #53
    canbazyusuf - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    YUSUF CANBAZ
    Makina:
    Olympus OM-D E-M1
    Üyelik tarihi
    25.November.2009
    Nereden
    Hatay
    Yaş
    37
    Mesajlar
    140

    Standart

    @karakuss
    Çok teşekkür ederim ne güzel açıklamışsınız.
    Ama nedense bazı arkadaşlar bilimsel kanıtlara itimat etmemektedir.
    Çok sevdiğim bir söz vardır. Ünlü bir evrim biyologu şöyle demektedir;
    Bizim evrim teorisini ispatlamamız insanların tanrıya inancını değiştirecek ya da tanrnın olmadığını kanıtlayacak değildir. Bizim evrimi kanıtlama çabamız dini yok etme çabamız olarak algılanmamalıdır. Çünkü bilim hiçbir zaman dinin yerini alamaz. İkisi çok farklı kulvarlardadır.











  14. #54
    yıldırım beyazıt
    Guest

    Standart

    canbaz kardeşim niye sinirleniyorsunki sana bulduğu maymun kemiği ile ile avustralyalı bir yerlinin kemiğini karşılaştırak ki bunun bilimsel olrak ispat edilmesi mümkün değildir.bunlarınresimlerini buraya koyacaktım.zaten kemiklerin yumuşak dokuları zarar görmüştür.biri maymun kemiği diğeri yerli kemiğidir.bundan önce evrim ile ilgili ara geçiş ile ilgili hiç bir fosil bulunanamıştır.bunu fosil atlasından bakabilirsiniz.bundan sonrada ara geçiş ile ilgili bulunamayacaktır.bak darwininiz nler yapmış
    IRKÇILIĞIN KÖKENLERİ VE DARWIN'İN EVRİM TEORİSİ
    19. yüzyıl, Avrupalı "beyaz adam"ın diğer kıta ve medeniyetlere hızla yayıldığı bir dönemdi. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere, Avrupalı devletler Güney Asya'nın önemli bir bölümünü, Afrika'nın neredeyse tümünü ve Latin Amerika'nın bir kısmını kolonileştirmekle uğraşıyorlardı. Kuzey Amerika'da ise "beyaz adam"ın Kızılderili katliamı sürüyordu. ABD, üzerine kurulduğu coğrafyanın yerlilerini öldürerek Batı'ya doğru genişliyordu.

    Kısacası, o dönemde, yani 19. yüzyılın ikinci yarısında, dünya en acı biçimiyle emperyalizmi yaşıyordu. Batı, ulaştığı teknolojiyi kullanarak diğer medeniyetleri yağmalıyordu.Ancak Batı, hemen her işgalinin yaptığı gibi, yaptıklarına meşruiyet sağlayacak bir açıklama bulmak zorunda hissediyordu kendini. Afrika'da ya da Kuzey Amerika'daki yerlileri rahatlıkla öldürebiliyor, yurtlarından sürüp topraklarına el koyabiliyorlardı. Ama tarih yaptıklarını yazacaktı ve tüm bunları meşru hale getirecek bir açıklama bulamazlarsa, o tarihe birer yağmacı olarak geçeceklerini biliyorlardı.Peki emperyalizme meşruiyet sağlamak için ne gibi bir açıklama bulunabilirdi?

    Emperyalistlerin Hezeyanı: "Avrupalı Olmayanlar Bir Tür Hayvandır"

    Aslında bu soru henüz 16. yüzyılın başında gündeme gelmiş ve açıklamasını da beraberinde getirmişti. Kristof Kolomb'un 1492'deki keşfinden sonra, İspanyolların Amerika'yı sömürgeleştirmesi sırasında ortaya atılan bir açıklamaydı bu. Oldukça da basit bir mantığa dayanıyordu: Yerliler gerçek birer insan değil, gelişmiş bir hayvan türüydüler.

    Bu iddia, ilk kez Kristof Kolomb ve adamları tarafından ortaya atılmış, sonra da Güney Amerika'nın kolonileştirilmesi işini üstlenen İspanyol "conquistador"lar (işgalciler) tarafından savunulmuştu. Ancak altın, şöhret ve toprak peşinde koşan bu yağmacılara karşı, Katolik Kilisesi tavır koymuştu. Bunun en ünlü örneği, Chiapas piskoposu Bartolome de Las Casas'ın, Kolomb ile birlikte Yeni Dünya'ya ayak basan kolonicilerin "yerliler bir tür hayvandır" iddiasına karşılık, yerlilerin "gerçek birer insan" olduğunu savunmasıydı. Bu nedenle Las Casas "yerlilerin havarisi" olarak anılmaya başlamıştı. Daha sonra, 1537'de, Papa III. Paul de, yayınladığı Sublimis Deus adlı fermanında sömürgeci vahşetini lanetlemiş, Kızılderililer'in gerçek insanlar (veros homines) olduklarını, onları köle düzeyine indirgemek küstahlığını gösterenlere rağmen, iman sahibi olma yeteneğine haiz insanlar olduklarını ilan etmişti.

    Ancak 18. ve 19. yüzyıldaki materyalist ve din karşıtı fikirlerle birlikte Kilise, "dünyevi" konulardaki otoritesini tümüyle yitirdi. Bu nedenle Kilise, 19. yüzyıl sömürgeciliğine karşı çıkıp da sömürülen insanların da gerçek birer insan (veros homines) olduklarını söyleyemedi. Söylediyse de etkisi olmadı. Emperyalizm, yerlileri sömürmeye ve buna meşruiyet sağlamak için onları "bir tür hayvan" saymaya kararlıydı.

    Darwin'e Göre "Kayırılmış Irk"

    Tüm canlıların tesadüflerin ürünü olduğunu, insanın da maymun benzeri canlılardan evrimleştiğini iddia eden Darwin'in evrim teorisi, işte bu noktada emperyalizme büyük bir fırsat sundu. Çünkü bu teoriyle birlikte, sömürülen yerlilerin "bir tür hayvan" oldukları düşüncesine "bilimsel" bir dayanak göstermek mümkün hale gelmiş oluyordu. Teorinin bilimsel bir dayanağı yoktu (hiç bir zaman da olmayacaktı), ama gerekli zamanda gerekli siyasi güçlere hizmet edebilirdi.faşistlere ve koministlere

    Darwin, insanların yarı-maymun atalardan evrimleşerek bugünkü durumlarına geldiklerini ileri sürüyordu. Dahası, "Türlerin Kökeni: Doğal Seleksiyon ve Yaşam Mücadelesinde Kayırılmış Irkların Korunması Yoluyla" isimli kitabının başlığında da vurgulandığı gibi, bu evrim süreci içinde "doğa tarafından kayırılmış ırklar" olduğu iddia ediliyordu. Darwin'e göre insanların arasındaki kayırılmış ırk, "beyaz adam"dı. Kızılderililer, Afrikalılar ve diğer her türlü yerli halk ise, evrim sürecinde geri kalmış ırkları oluşturuyorlardı. Birer insan bile değillerdi. Ve insanların maymunları ya da diğer hayvanları "ehlileştirmeleri" ve kullanmaları nasıl meşruysa, bu geri ırkları "ehlileştirmeleri", onları köle olarak kullanmaları ve topraklarına el koymaları da o kadar meşruydu. Hatta, beyaz adam, kendi "ileri" kültürünü bu "geri" ırklara taşımakla, onların evrimine yardımcı olmak gibi bir iyilik bile yapıyordu.

    Sosyal Darwinizm'in Kurucusu: Darwin'in Kendisi

    Darwin'in evrim kuramının toplumlara uygulanması ile gelişen bu teori, "Sosyal Darwinizm" olarak adlandırıldı ve hem emperyalizmin en büyük "meşruiyet" argümanı hem de ırkçılığın en büyük dayanağı haline geldi. Hintli Antropolog Vidyarthi bu konuda şöyle der:

    "Darwin'in ortaya attığı 'en güçlülerin hayatta kalması' düşüncesi, insanoğlunun kültürel bir evrim sürecinden geçtiğine ve en üst kademenin Beyaz Adam'ın medeniyeti olduğuna inanan sosyal bilimciler tarafından coşkuyla karşılandı. Bunun bir sonucu olarak, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki Batılı bilim adamlarının çok büyük bir kısmı ırkçılığı şiddetle benimsediler."


    Sosyal Darwinizm'in en büyük öncüsü de Darwin'in kendisiydi. Descent of Man (İnsanın Türeyişi) adlı kitabında, "insan ırkları arası eşitsizliğin apaçıklığı" hakkında bir çok çıkarım yapıyordu. 1871'de çıktığı uzun gezide gördüğü Tierre del Fuego'lu yerlileri tanımlarken de ırkçı önyargılarını açıkça ortaya dökmüştü. Yerlileri "çırılçıplak, boyalara batmış, yabanıl hayvanlar gibi ne yakalayabilirlerse yiyen, yönetimsiz, kendi kabileleri dışındakilere acımasız, düşmanlarına işkenceden zevk alan, kanlı kurbanlar sunan, çocuklarını öldüren, karılarına köle gibi davranan, ağır batıl inançlarla dolu" insanlar olarak tasvir etmişti. Oysa aynı bölgeyi ondan on yıl önce gezen W. P. Snow, aynı yerlileri "güzel, güçlü çocuklarına düşkün, bazı özgün elsanatlarına sahip olan, bazı eşyalarda özel mülkiyeti tanıyan, en yaşlı bir kaç kadının otoritesini kabul etmiş" insanlar olarak anlatmıştı. Darwin'in bu insanları abartılı biçimde aşağılaması, onları "evrim sürecinde geri kalmış bir ırk" olarak tanımlayabilme isteğinden kaynaklanıyordu.

    Darwin'in Türk Düşmanlığı

    Darwinizm'in 19. yüzyıl ırkçı emperyalizme verdiği desteğin önemli bir örneği, Darwin'in Türk Milleti için kullandığı ifadelerdi.

    Darwin'in Türk Milleti hakkındaki yorumları, 1888 yılında yayınlanan "The Life and Letters of Charles Darwin" adlı kitapta yayınlandı. Burada Darwin, doğal seleksiyonun "geri ırkları" eleyerek medeniyetin gelişmesine katkıda bulunduğunu öne sürüyor ve sonra da Türk Milleti hakkında aynen şunları söylüyordu:

    "Düşünün ki, birkaç yüzyıl önce Avrupa, Türkler tarafından işgal edildiğinde, Avrupa milletleri ne kadar büyük risk altında kalmıştı, ama artık bugün Avrupa'nın Türkler tarafından işgali bize ne kadar gülünç geliyor. Avrupa ırkları olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde Türk barbarlığına karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı ırkların çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından elimine edileceğini (yok edileceğini) görüyorum."


    Darwin'in bu hezeyanı, İngiltere'nin Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkma politikasına destek vermek için yazılmış bir propaganda malzemesiydi. Nitekim bu propaganda malzemesi etkili oldu. Darwin'in "Türk Milleti yakında yok olacaktır, bu evrimin kanunudur" anlamına gelen sözü, İngilizlerin Türk düşmanı propaganda kampanyalarına sözde bilimsel bir destek verdi. İngiliz Başbakanı Willam E. Gladstone'un, "Türkler insanlığın insan olmayan numuneleridir. Medeniyetimizin bekası için onları Asya steplerine geri sürmeli veya Anadolu'da yok etmeliyiz" şeklindeki sözü, Darwinin teorisiyle Avrupa emperyalizmi arasındaki uyumun bir ifadesiydi.











  15. #55
    canbazyusuf - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    YUSUF CANBAZ
    Makina:
    Olympus OM-D E-M1
    Üyelik tarihi
    25.November.2009
    Nereden
    Hatay
    Yaş
    37
    Mesajlar
    140

    Standart

    Size sadece üzülüyorum...
    Çünkü dünyadan bir haber bundan 50 yıl önceki bilgiler ile konuşuyorsunuz. Ben darwin yüzde yüz doğru bir teori ortaya attı demedim(bilimsel birçok boşluk vardı) zaten bir sürü hatası ve açıklayamadığı konular vardı hatta bunları kendi bile görebiliyordu ama 150 yıl içinde bu yanlışlar birçok bilim insanı tarafından düzeltildi ve şu anda hayatın başlangıcı ile ilgili daha mantıklı ve elinde elle tutulur bilgiler olan bir teori olmadığı için(yaratılış bilimsel birşey değildir çünkü inanç hiçbir zaman bir bilim olamaz herkes istediğine inanır ve bunu ispatlamak zorunda değildir) bu teori hala günceldir ve gün geçtikçe kanıtlanmaya yakınlaşmaktadır.
    Umarım sizin gibi bilimsel gündemi 50 yıl geriden takip edenler bu ülkenin ilerlemesini daha fazla engelliyemez.
    Homo (cins) - Vikipedi
    Bakın yukardaki linkte homo sapiens(modern insan) 'İn aynı cinsinden(homo) olan diğer insansıların listesi ve bunların birbirinden farkları var.
    Lütfen güncel makale ve bildirileri takip edin!!!!!!
    Herkese iyi akşamlar.

    NOT:Hatta ordaki homo eractus lardan biri antalya karain mağarasında bulundu ve bizzat gördüm.











  16. #56
    gorkemkeser - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    görkem keser
    Makina:
    canon eos 450 d
    Üyelik tarihi
    02.February.2010
    Nereden
    istanbul
    Yaş
    38
    Mesajlar
    772

    Standart

    belki yokuz. var olduğumuzda bu kadar emin olmayalım. belki bütün bunlar başka bir dünyada çok gelişmiş olan bir varlığın bilinci. )) bu sorunun bir cevabı yok. din açısından bakarsanız test. bilimsel açıdan bakarsanız o da biryere kadar açıklıyor daha fazlasına geldiğinde yeterli değil. insan düşünmeden duramıyor ama malesef bir mucize olmadığı takdirde bu sorununun cevabını vermek imkansız.










    Canon EOS 450D | Canon EF-S 18-55mm f/3.5-5.6 II | Canon 50mm f1.8 II | Canon EF 75-300mm f/4-5.6 III USM

  17. #57
    yıldırım beyazıt
    Guest

    Standart

    evrimciler tarafından insanın atası olduğu iddia edilen ilk fosil balık

    evrimciler ilk olarakı balıkların karaya çıkrak maymunlara dönüştüğünü.sonra bunların insana dönüştüğünü söylerler. zaten adı üstünde evrim teorisi.
    sizce karaya çıkan balık ne olur.ölürmü dediniz. yok öyle olmaz karaya çıkan balık maymun olur.sonra o maymunda evrim geçirerek insan olur.
    işte büyük ,büyük,büyük dedeniz.


    Balıklar karaya çıkmamışlardır...
    Evrimciler bir zamanlar sudan karaya geçiş hikayesine delil olarak Coelacanth isimli balığın fosillerini delil gösterirlerdi. Coelacanth o dönemde balıklar ve amfibiyenler arasında yaşamış bir ara canlı zannedildi. Ancak 1938’de Hint Okyanusu’nda Coelacanth'ın "canlı" bir örneği bulundu. Ardından günümüze kadar 200’den fazla örneği yakalandı. Canlı Coelacanth’lar üzerindeki incelemeler, bunun kusursuz yapıda bir balık olduğunu, daha önce fosilleri üzerinde yapılan yorumların tamamen hatalı olduğunu ortaya koydu.

    Canlılık tesadüfen meydana gelemez...
    Proteinler hem canlı hücrelerinin yapıtaşlarını oluşturan hem de hücre içinde çok çeşitli görevler üstlenen kompleks moleküllerdir. Ortalama bir protein molekülünün tesadüflerle ortaya çıkma ihtimali hesaplandığında “10 üzeri 950’de 1” gibi insanın hayal gücünün ötesinde bir rakam çıkmaktadır. Bu sayı matematiksel olarak pratikte “0 ihtimal” anlamına gelir.

    Doğal seleksiyon evrime yol açmaz…
    Doğal seleksiyon, güçlü ve çevre şartlarına uygun yapıdaki canlıların hayatta kalışını ifade eder. Ancak bu durum yeni türler ortaya çıkarmaz. Örneğin yırtıcı hayvanların tehdidi altında olan bir zebra sürüsü içinde, hızlı kaçabilen zebralar hayatta kalacak, zebra sürüsü zamanla daha hızlı koşabilen zebralardan meydana gelecektir. Ancak bu süreç sınırlıdır ve zebraları bir başka canlı türüne dönüştürmeyecektir. Çünkü zebraların iskelet kas yapısı ve fizyolojisi DNA’larında kayıtlıdır ve yırtıcılarla olan mücadele bu bilgiyi değiştiremez, zebraya yeni genetik bilgi kazandıramaz.

    İnsanın hayali evrimi için öne sürülen tüm kafatası fosilleri sahtedir...
    Sahte evrime delil olarak öne sürülen fosillerin tümü ya maymuna ya da insana aittir. Bu canlıların hiçbiri ara form özelliği göstermemektedir. Darwinistlerin fosiller üzerinde yaptıkları kategorilendirmeler, soyu tükenmiş maymun ya da insan fosillerini ve bu fosiller üzerinde yapılmış spekülasyonları temel alır. Gerçekte, Australopitecus ve Homo habilis olarak sınıflandırılan canlıların tümü soyu tükenmiş maymun, Homo erectus ve Homo Neandertalensis olarak sınıflandırılan canlıların tümü de soyu tükenmiş insandır.

    Evrim tarihi sahtekarlıklarla doludur...
    Darwinistler, tek bir tane bile ara fosil olmadığı gerçeğini ilan etmek yerine, çözümü sahte fosiller üretmekte bulmuşlardır. Tüm insanlığı aldatabilmek için bu sahte fosilleri, dünyanın en büyük müzelerinde sergilemişlerdir. İnsan kafatasına orangutan çenesinin yapıştırılmasıyla oluşturulmuş ve British Museum’da 40 yıl sergilenmiş Piltdown Adamı, tek bir domuz dişinden ailesi resmedilen Nebraska adamı, farklı canlıların kemiklerinin birbirine yapıştırılmasıyla oluşturulmuş olan ve National Geographic Müzesinde sergilenen sahte tüylü dinozor Archaeoraptor, Haeckel’in sahte embriyo çizimleri, ağaç kütüğüne tutkalla yapıştırılan sanayi devrimi kelebekleri, farklı dönemlerde farklı yerlerde yaşamış birbiriyle ilgisiz canlıların bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş olan ve hala İngiltere Doğa Tarihi müzesinde sergilenen sahte atın evrimi senaryosu bunlardan en ünlüleridir.

    Hücrenin Kompleksliği Darwin’in Evrim Teorisine Büyük Bir Darbedir...
    Hücre, Darwin’in yaşadığı dönemde hayal edemeyeceği kadar kompleks ve mükemmel yapıda bir mucizedir. Hücrenin içinde enerji üreten santrallerden, protein üreten fabrikalara, hammaddeleri taşıyan kargo sisteminden DNA'yı tercüme eden şifre çözücülere, haberleşme sistemine kadar birçok yapı, kusursuz bir organizasyon içinde sürekli faaliyet halindedir ve henüz bunların çok az bir kısmı anlaşılabilmiştir. Tek bir hücreyi oluşturan yüzlerce proteinden tek bir tanesinin bile tesadüfen oluşamayacağı gerçeği dikkate alındığında, Darwinistlerin hayali ilk hücre iddialarının bir aldatmacadan oluştuğu daha iyi anlaşılmaktadır.

    Maddenin yalnızca görüntüsü ile muhatap olduğumuz gerçeği Darwinist felsefeyi ortadan kaldırır...
    Yüzyılımızda bilimsel olarak da kanıtlanmış olan gerçek, maddenin dışarıdaki aslı ile hiçbir zaman muhatap olmadığımız gerçeğidir. Bize yalnızca duyularımız vesilesiyle elektrik sinyalleri ulaşır ve beynimizde bizim için oluşan görüntü bu elektrik sinyallerinden ibarettir. Fakat bizler, son derece renkli, hareketli, canlı, üç boyutlu ve kusursuz netlikte olan görüntüler görür, mükemmel netlikte sesler duyar, kusursuz bir dış dünya algılarız. Fakat bunlar yalnızca birer algıdan ibarettir. Bütün bunları algılayan, gören, düşünen, anlayan, idrak eden, sevinen, neşelenen, özleyen ise Allah’ın insana bahşettiği ruhtur. Bu büyük gerçek, her şeyin maddeden ibaret olduğu iddiasında olan materyalist ve Darwinist mantığı tümüyle ortadan kaldırmıştır.










    Konu yıldırım beyazıt tarafından (18.March.2010 Saat 22:10 ) değiştirilmiştir.

  18. #58
    Selim Karakus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Senior Member

    Status
    Offline
    İsim
    Selim Karakuş
    Makina:
    Canon
    Üyelik tarihi
    08.December.2009
    Nereden
    Isparta
    Yaş
    44
    Mesajlar
    1,358

    Standart

    Arkadaşlar, daha önce dediğim gibi bu tartışma bitmez, burada da sonuca ulaştıramazsınız.

    Tahirin sorusuna gelince, üniversite yıllarında felsefe okur, bu tip şeylere kafa yorardım. Şimdi ise Aşk-ı Memnu da Adnan ne zaman Bihteri basacak diye merak eder oldum. nerden nereye. düşünmenin keyfini unutturuyor hayat. Sahi, Adnan da ne saf adammış











  19. #59
    mtugtekin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Murat TUĞTEKİN
    Üyelik tarihi
    14.November.2009
    Yaş
    52
    Mesajlar
    340

    Standart

    Yahu hakikaten boş boş laflar baktıkça kendimi gülmekten alamıyorum.
    Balık karaya çıkmış, maymun olmuş, insan olmuş.
    İki soru peki o karaya çıkıp maymun olan balık nasıl oldu onu bilim nasıl açıklayacak ?
    Ülkemiz evrim teorisine inanmayıp saçmalayan zavallı bizler yüzünden mi kalkınamyor.
    Ülkenin ileri gitmesi için bir bu eksikti vah sizin halinize.










    Canon EOS 50D |Canon EF 70-200mm f/4 USM L | Canon 50mm f/1,8 II | Canon EF-S 18-55mm f/3.5-5.6 IS | Slik U8000 tripod | Lowepro flipside 200 |

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  20. #60
    canbazyusuf - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    YUSUF CANBAZ
    Makina:
    Olympus OM-D E-M1
    Üyelik tarihi
    25.November.2009
    Nereden
    Hatay
    Yaş
    37
    Mesajlar
    140

    Standart

    @yıldırımbeyazıt
    Umarım o kanıtlamaya çallıştığınız tanrınız sizin zeka seviyeniz ve yorumlama yeteneğiniz içinde bişeyler düşünmüştür. O kadar insansı maymunu insana çevirdikten sonra sizi bırakması gerçekten üzücü...
    Saçma salak şeylerle insanları oyalamayın lütfen nerden kopyalayıp yağıştırıyorsanız o sitedeki sığ beyinlilerle arkadaşlığınıza devam edin lütfen burayı zehirlemeyin!!!











Bu Konu için Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •