Selam,

Konu başlığını okuyunca aklıma Aziz Nesin hikayeleri geldi. Bizim kerameti kendinden menkul bazı işgüzar insanlarımız vardır. Gördüğü her durum karşısında konudan kendisine vazife çıkartan bu tür kişiler ortaya atılıp o bilindik sözü sarfetmekten çekinmezler.

- Yassah kardeşim… Çekemezsin..!

İyi de neden yasak..? Kim ve neden koydu bu yasağı..? İşte orası tam bir muamma. Kimin neyi neden yasakladığının bile bilinmediği bir durumda birileri ortaya atlayıp o bilindik sözü söylemekten çekinmez. Bu durum karşısında yapılacak iki şey vardır. Birincisi size bu sözü sarfeden kişiyle herhangi bir tartışma ya da sürtüşmeye girmeden bulunduğunuz yerden hemen uzaklaşırsınız. İkincisi ise biraz daha dirençli gibi görünmenizi sağlamasına karşın risklerini de beraberinde getirir.

- Ne yasağı kardeşim. Kim koydu bu yasağı..?

Karşı çıkış ve direnç noktasını işaret eden bu sözler sonrasında gelecek tepkiyi de göğüslemeniz gerekir. Karşınıza dikilen ve bu türden abuk sözleri sarfeden kişi sizin elinizde bulunan donanımın değerini bilmez hatta bilmek durumunda da değildir. Siz o makinayı ve lensi ne tür özveriler sonrası kaça aldığınız o kişiyi ilgilendirmez. Ortalama bir makina ve lensin 3 - 4 bin TL olduğu düşünüldüğünde gelebilecek zararın karşılanması noktasında karşınızda herhangi bir muhatap bulamazsınız. Bir dönem gazetecilerin ellerinden alınan fotoğraf makinalarının yere atılıp kırılması gibi.

Sizin en basit yaklaşımla hobi olarak ele aldığınız veya sanatsal bakış açısına sahip olarak konuya yaklaşma düşüncesinde olduğunuzun karşınızdaki kişi tarafından algılanıyor olması ve size değer verilip mantıksal açıklamanın yapılıp sizin ilgili yerden uzaklaştırılmanızı beklemeniz ise hayal olabilir. En basit yaklaşımla siz makinanızdan olabilirsiniz. Bu tür bir durumla kimsenin karşılaşmak istemediğini düşünüyorum.

Ülkemizde ve dünyada fotoğraf sanatına bakış açısı ne yazık ki hala istenilen noktaya gelemedi. Aslında adına sanat denen kavramın henüz tam anlamıyla algılanamadığını düşünüyorum. Tiyatro oyuncusu iseniz eğlendirici, fotoğrafçı iseniz genel anlamda gazeteci olduğunuz düşünülür. Elinizde fotoğraf makinasını gören insanların size merak içerisinde baktığını anlamanız için etrafınızı biraz süzmeniz yeterlidir. Üstelik insanların o güne kadar görmedikleri türden bir lens ile geziyorsanız zaten potansiyel merak unsuru olmuşsunuz demektir.

İnsanların düşüncesinde genel kabul görmüş fotoğrafçı kavramı düğünde, resmi törenlerde, davetlerde vb. yerlerde ellerinde fotoğraf makinasıyla dolaşan ve her gördüğünü çeken kişidir. Hatta pek çok insan o kişinin yerinde olmak ister. Eline devasa makinayı alan kişi elini kolunu sallaya sallaya ortalarda dolaşır hatta validen, kaymakamdan veya kürsüde konuşma yapan bir komutandan izin alma gereği bile duymadan deklanşöre basar… Onu izleyen kişiler de o an şunu düşünür.

- Adama bak bee, koskoca valiyi - kaymakamı - komutanı dank diye çekiyor… Kim ulan bu.

Oysa ki bizler kafamıza estiğinde sokakları arşınlayan, gözümüze takıldığında binanın sütunundaki estetiği yakalayan, ilgimizi çektiğinde köşede oturan ayşe teğzenin duruşundan ilham kapan, gökte uçan turnanın kanadını, yerde dolaşan kedinin kuyruğunu takip eden, önümüze bakmak yerine gözümüzün gördüğü yere bakmayı yeğleyen kişileriz. Yani biz diğer sıradan insanların aklı ve bakışının dışında kişileriz.

Farklılık öncelikle ilgi uyandırır, sonrasında uyanan ilgi akla hemen kişinin yaşadığından gördüğü o durumu tetikler. Adına merak denen durum işte bu anlamda kediyi de öldürür.

Bu konunun genel boyutu. Bunun yanında bir de özel durumlar karşısında ortaya çıkan ilgili alanlar ve binalar sorunu var ki bu da genellikle pek çok ülkede sorun olmaya devam ediyor. Elinize aldığınız fotoğraf makinasıyla askeri bir alanın veya polis merkezinin hatta devlet binalarının bulunduğu yerlerden öyle rahat bir şekilde geçemezsiniz. Ben burada geçmekten söz ediyorum bir de objektifi ilgili yerlere doğrulttuğunuzu düşünün. Anında birileri çıkar ve size o bilindik sözü tekrarlar. Bu anlamda fotoğraf sanatçısı hemen hiç bir ülkede özgür değildir. Oysa ki o binalar hakkında bugün bilgi alabileceğiniz pek çok kaynağa internet üzerinden kolay bir şekilde ulaşabilirsiniz. İlgili binaları üç boyutlu incelemek varken kim gider de fotoğrafını çekmek ister..? Bu da ayrı bir konu.

Genel tehdit oluşturabileceği varsayımından hareketle elinde fotoğraf makinasını gören bazı görevli ya da görevsiz işgüzarların salt sanatsal bakış açısı veya hobisi gereği yakalayabileceği güzel bir pozu arayan sanatçıya olur olmaz yaklaşımlarda bulunmasının sınırlarının ne yazık ki henüz çizilmediğini izlediğimiz örnek videoda ve bu başlık altında yaşadıklarını kaleme alan arkadaşların yazılarında çok güzel gördük. Bu durum karşısında İngiltere'deki fotoğraf sanatçılarını sonuna kadar destekliyor, ben de onlar gibi şu sözleri haykırıyorum.

- I'm a Photographer, not a Terrorist…

Saygılar...