Yazılanların hepsini tek tek dikkatle okudum. Çok doğru noktalara değinmişsiniz. Üzülerek ben de eklemek istiyorum ki; Ülkemizde sanat hak ettiği yere hiç gelemedi. Bu bence toplumun genetiğine işlemiş durumda. İstanbul mesela, jeopolitik ve tarihi bakımdan Dünya'nın en önemli noktalarından biri. Bunun farkında olmamıza rağmen çarpık yapılaşma ve birilerine rant sağlamak uğruna malesef bu güzide şehrimiz her geçen gün daha da kötü bir tabloya dönüşmeye devam ediyor. Şehrin tarihi dokusu beton yığınları arasında kaybolmuş durumda. Geçen yıl Roma ve Napoli'yi gezme fırsatı yakaladım. Bu şehirleri gezdiğimde bir Türk olarak yerin dibine girdim. Özellikle Roma o kadar iyi korunmuş ki, orada geçirdiğim süre içerisinde kendimi sinemaya çekilmiş eski Roma filmlerinin içinde sandım. Binaların dokusu, geniş caddeler, yeşil alanlar... Her şey önceden ustaca planlanmış ve öyle de devam ediyor. Bizler elimizdekilerin malesef kıymetini hiç bilmiyoruz. Google Earth'ten İstanbul'a bir kez bakın. Gördüğünüz tek şey iç içe girmiş kırmızı çatılı beton yığınları. Ne yeşil var, ne düzenli bir planlama. İtalya'da öyle sert kurallar var ki, herkes bu düzenlemelere paşa paşa uymak zorunda. Evlerinin dış cephesini bile belirlenen kurallara göre seçilen renk ile boyuyorlar. İşin temelinde bence "DİSİPLİN" var. Bizim milletimiz kural tanımaz, disiplin nedir bilmez, rahata alışıktır. Millet olarak önce kafamızı değiştirmeliyiz bence. Bakış açımızı... Yukarıda bir arkadaşın benzetmesi gibi: hayata 800mm objektif ile değil, 10mm bir objektif ile bakmalıyız. Görmediğimiz, daha doğrusu görmek istemediğimiz çok şey var. Ve tabii önyargılarımız... Bizi yiyip bitiren illet! Onu da bir daha dönmemek üzere hayatımızdan çıkartmalıyız.
Edit: Bir kez okudum şimdi de çok genel olarak bakmışım konuya. İşin temeline inmeye çalışmışım daha çok. Ama temeli sağlam yapmazsak üzerine kat çıkmamız malesef çok zor![]()