onurcuğum zaten ona, yani sanatına hiç lafımız yok...
ben her zaman "üslup" konusuna takıntılıyımdır....
kişileri sevmeyebilir insanlar,
hatta nefret bile edebilirler...
ama saygı ve edeb dediğimiz kavramlar her zaman için, "karşılıklı" olmalı...
yani tek taraf saygı gösterecek diğer taraf yerden yere vuracak..
yok böyle bir şey...
özellikle sanatkar dediğimiz kişilerin bu üsluba riayet etmesi kanaatini taşıyorum...
şimdi ben de kendi çapımda bir sürü yerde bulundum etkinlik yaptım vesair... şimdi ya da ilerleyen yıllarda birilerini sözlerimle ezmeli miyim?... ya da sen bir süre sonra ezmeli misin?
gerekçen de, "ben bu işe yıllarımı verdim kardeşim" mi olmalı?
hayır...
adam yüz numaranın ne olduğunu bilmiyor olabilir...
gidip bir otele sorarsan eğer 100 numara neresi diye sana adres söyler elbette ki
soruyu kime soracağın çok önemli...
toplumu tahlil etmek böyle bir şey...
somya nedir bilir misin mesela? ihtimal çoğu kimse bilmiyordur...
eskiden tahtadan yapılan sonraları demirden yapılan dört ayaklı ve üstüne yün konulan, şimdinin eski model kanepeleri.... altına da leğenlerin içine konmuş çamaşırlar bulunurdu... şimdi ihtimal somyanın ne olduğunu bilmeyen birisine cahil muamelesi yapabilir miyim?
hayır tabii ki...
benim kriterim şudur: eğer saygı görmek istiyosan, öncelikle saygı göstereceksin... ben aynı zamanda bu camilerde görmüş olduğun oyma kabartma hat yazılarının ve desenlerinin ustasıyım... birkaç yerde de sergim oldu... bir ustam vardı uzun yıllar önce.. bana şöyle demişti; "sana bunları gösteriyorsam başını kaldırman için değil, eğmen için öğretiyorum"...
sanatçı, başını önüne eğen insandır dostum... kim olursa olsun, karşısındaki insanlara i... demeye hakkı yoktur... velev ki bu ara güler olsun... sanat da bir yere kadardır....
"ilim meclisine girdim kıldım talep,
dediler ilim ta gerilerde illa edep illa edep..."
muhabbetle...