Bu soruyu duyunca, aklıma kullandığım analog makinalar geliyor. İlk makinam Rus malı Lubitel 2’de sadece diyafram, enstantane ve elle metre ayarı yapardık. Öyle her karede ISO ayarı ne mümkün, içine koyduğumuz 12 pozluk film rulosu bitsin diye beklerdik.
İkinci makinam Cosina’ydı. Lubitel 2 ile karşılaştırınca çok ileri makinaydı. Lensi değişebiliyordu. Ayarlar elle yapılıyordu ama telemetresi vardı. Vizörden bakınca sağ kenarda aşağı yukarı hareket eden bir iğneye bakıp pozlamanın doğru olup olmadığını anlayabiliyordum. 24 ve 36 pozluk filim takabiliyordum. Bir de tepe flaşı takma seçeneği vardı.
Sonra Canon A-1 aldım. O sıra sınıfının en üst seviye makinasıydı. Otomatik çekim ve diyafram ya da perde hızı öncelikli çekim seçeneği vardı. Pozlama telafisi vardı. Pozlamayı ön izleme ya da hafızaya alma seçeneği vardı. Double exposure seçeneği bile vardı. Hala her karede ISO seçmek, beyaz ayarı yapmak gibi lükslerimiz yoktu ama sahip olduklarımız çok güzel fotoğraflar çekmek için yeterliydi.
Diyaframı doğru açtıysan, perde kapanma hızını doğru seçtiysen, gerekiyorsa poz telafisi yaptıysan ve de doğru yere netlediysen, harika bir fotoğraf çekmemen için hiçbir neden yok.
Peki şu anda sahip olduğun makinanın eksiği ne? Artık en ucuz makinada bile çok güzel imkanlar var. Makinan, diyafram ve perde hızını kontrol etmene imkân veriyorsa, poz telafisi yapıyorsa; düşmediyse, kırılmadıysa; sensörü artık temizlenemeyecek kadar kirlenmediyse; sahip olduğun makina sana yeter. Elindeki makinayı tanıdıkça, her geçen gün çok daha iyi fotoğraflar çekersin. Otur oturduğun yerde! Daha pahalı makina daha iyi makina demek değildir. Forumlardaki dolduruşlara gelme! Paran çoksa bile, daha öncelikli şeylere harca!
BİR SONRAKİ MAKİNAN, ŞU AN SAHİP OLDUĞUN MAKİNADIR.