Merhaba. Taner Bey ve Vefa Bey'in izah ettiği konulara bence muhakkak kulak verin. Henüz 4 aydır fotoğraf çeken biri olarak pek haddime değil böyle önemli önerilerden ve fotoğrafı bilenlerden sonra fikir beyan etmek..
Ancak;
1) Benimle aynı kursa devam eden 3-4 yıllık D-SLR deneyimi olan bazı arkadaşlardan daha fazla istediğim görüntüleri alabiliyorum. Bu tümüyle Vefa Bey'in açıkladığı üzere işin zanaat boyutuna kafa yormakla, yapılan işi benimsemekle alâkalı. Sabit Kalfagil, Özer Kanburoğlu gibi üstadların kitaplarının yanı sıra Scott Kelby gibi sağlam tüyolarla günlük kullanımda çok önemli pratik deneyimleri paylaşan ticari amaçla yazan kişilerin yayınlarını anlayarak okuyunuz bence..
2) Gandhi sözcüklerin değerini daha iyi özümsemek için haftada bir gün "konuşma orucu" tutmuş hayatının bir döneminde. Bu anlamda denildiği gibi anın ve denklanşöre basmanın değeri daha iyi kavransın diye analogla başlanabilir. Fakat roman yazmaya geniş monitörlü bir bilgisayar yerine mekanik daktilo ile başlamak gerekmez elbette. İmkanlar dahilinde, bütçeyi aşmayacak bir D-SLR ile başlamak daha rasyonel bana göre. Elbette bu işte kararlıysanız. Bir maymun iştahlılık söz konusu değilse, gerçekten hayata vizörden de bakabilmenin değerine ikna olmuş iseniz..
3) Flickr ve sair ortamlarda küçümsenen 18-55 Kit lensle çekilmiş fotoğrafları seyrediniz. Işık, göz ve teknik bilgisi var ise öyle ölümsüzleşmiş anlara imza atılabilir ki.. Yerinizde olsam 550 D - 600 D gibi kaliteli bir amatör makine ile ve bu işe başlarsanız er geç edineceğiniz 50mm 1.8 ile başlardım. Biri kendime biri anne-babama hediye iki adet 550 D aldım. Çift tekerlek olmaması, üst ekran taşımaması, gövdesinin hafif yağmurlu vs. ortamlarda güven vermemesi gibi konular dışında bence müthiş bir alet. "Neden şununla başlamadım?" demedim asla.
Allah'a şükür çok daha iyilerini alabilecek imkanım var. Ama gereksinim duymuyorum şu an için. Daha ustalaşıp, işi öğrenince ve fiyatları gözümdeki kıymetine eşlenince FF bilhassa Mark II düşünüyorum. Fakat 550 Dmi de muhafaza etmeyi planlıyorum. İkinci gövde olarak. Zira seyahatlerde, fotoğraf gezilerinde lens takıp çıkarmak zul geliyor bazen. An kaçabiliyor. Biri tak gez biri de seyahatin temasına göre tele yahut süper geniş açı iki gövde taşımak şahane olur hobi peşindeki ve gezmeyi seven insana diye düşünüyorum..
4) Elinde bendeki ekipmanın çok daha mali yönden kıymetsizi aletlerle asla benim çekemeyeceğim fotoğrafları yakalayan, hayranlıkla seyredilesi fotoğraflar çeken yetenekli, kompozisyon/ışık/renk bilgisi olan ve teknik hünere sahip dostlar var. Aynı şekilde servet değerinde ekipmanıyla benim beğenmediğim fotoğrafları çekenler de var. Kimseyle hattâ kendisiyle bile rekabet peşinde olmamalı bence sanat yahut hobi peşinde koşan insan. Mutluluk duyacağı, ebedileştirmek istediği kareleri kendisi, ailesi ve paylaşmak istediği insanlar için yakalamak peşinde olmak yeterlidir. Hayatın stresine, kirine karşın bir sığınak benim için fotoğraf. Dünyanın en güzel fotoğraflarını dahi çekebilirsiniz. Bu işten para kazanmayacaksanız ve böyle bir hedefiniz yoksa başka bir kariyeriniz başka bir mesleğiniz varsa bence "hangi ekipman" vs. diye bile stres yaşamayın. Bilgi hemen hemen bedava kadar ucuz. Önce öğrenmeye, rastlantısal değil istemli olarak güzel fotoğraf çekmenin yollarını aramaya başlayın.
Çevrenizdeki doğa parçalarının, mevsimlerin/günlerin mutad yahut sıra dışı zamanlarını gözlemlemek dahi bu bilgilere ulaşmanın yöntemleri arasında. Fotoğrafa başlayan adam sabah güne dahi farklı ve vizörden bakmaya meğilli bir gözle uyanıyorBu müthiş bir duygu..
Tercihleriniz ne olursa olsun, hayırlar/güzellikler getirsin. Selamlar, saygılar..