Herkese iyi akşamlar...
Uzun zamandır aklımda olan fakat sınavlar yüzünden bir türlü yapamadığım bu paylaşımı gerçekleştirmeyi şu an uygun gördüm. Yazdıklarımda makro dünyasının tanınmış üstadlarından alıntılara, hesaplamalara ve kişisel tecrübe ve tavsiyelerime yer vereceğim.Eğer takıldığnız bir kısım olursa direkt olarak kendilerine(makro üstadlarına) sorabilirim sizin adınıza eğer bilmediğim bir şey ise... Başlıyoruz Ama daha önce belirtmek isterim ki BUNLAR TAMAMİYLE KİŞİSELDİR.KONUYU DAHA GÜZEL YAPACAK HER TÜRLÜ YORUMUNUZU EKSİK ETMEYİN...
1. Ekipman:
a.Makro Lensler:
Piyasada dolanan bir çok makro objektif mevcut bildiğimiz üzere. Bunların başında ve hayallerimin sahibi Canon MP-E65mm geliyor elbette Bu lens 1:1 makronun ötesine geçen ve alternatifi olmayan tek makro lens. Kullanımı gerçekten büyük bir beceri isteyen ve bu beceriyi verebildiğiniz takdirde bırakın sinek kafasını gözüne kadar çekebileceğiniz emsalsiz bir lens. Fiyatı 1200 dolar civarında bulunabiliyor.Çok ciddi şekilde aydınlatma isteyen bir bir lens. Bunun içinde yine Canon'un ürettiği MT-24 Twin Flaş geliyor. Fakat flaş da maşallah lens kadar pahalı 900dolar gibi bir fiyatı var. Sonuç olarak tam olarak çalışmak istiyorsak 2000 doları gözden çıkmamız gerekiyor elbette... Son olarak bu lens ile 5 katı büyütme elde edebiliyoruz bu da elde çekimi neredeyse imkansız kılıyor... Diğer lensler ise bir sıralar sıklıkla kullandığım Canon 100mm USM Makro. Bu lensin alternatifleri ise Sigma 105mm ve Tamron 90mm. 100mm fiyatı ikinci elde 900lira iken 105mm 700liraya 90mm 650liraya bulunabiliyor. Bu da aynı şekilde demek oluyor ki Canon 100mm elbette optik olarak gerçekten kendini farkettiriyor. Diğer makro lensler ise Canon 180mm,100mm,60mm ve 50mm... Sigma ise 180mm,105mm,70mm ve 50mm. Tamron 180mm 150mm ve 90mm... ve bu lenslerin hepsi (canon 50mm hariç!) 1:1 yakınlaştırma sağlar ve eğer bir lens 1:1 makro değilse gerçek makro lens değildir...Ayrıca odak mesafesi arttıkça arkaplan bulanıklığı da artar...
b.Alternatif Makro:
Alternatif makrodan kastımız elbette ki ters bağlama uzatma ya da körük kullanımıdır. Normal olarak makro olmayan bir lensimizi yukardaki 3 işlemi uygulayarak makro lens haline dönüştürebiliriz.
i.Ters bağlama:
En yaygın makrolardan birisidir. Elimizdeki lensi gövdeye ters bağlayarak makro mercek görevini üstlendirmiş oluruz... Burda dikkat edilmesi gereken 2 şey vardır:
1-Diyafram
2-Büyütme Oranı
1-Diyafram:
Eğer elimizdeki lens eski lenslerden değilse bu lenslerin diyafram kontrolü makine üzerinden yapılır ve lensi ters söktüğümüzde diyafram her zaman en açık ayarda kalır(örneğin 2.8 4 gibi) Fakat makro da net alan derinliği çok çok çok azdır. Bu yüzden de daha kısık diyaframlar tercih edilir.Mesela 8-16 arası genellikle kullanılan değerlerdir F değeri için. Eğer elimizdeki lens manuel yani eski kasa lenslerden ise bunu lens üzerinden değiştirdiğimiz için sorun teşkil etmez. Eğer yeni lenslerden ise bunu şu şekilde yapıyoruz: Önce istediğimiz diyafram değerini seçiyoruz. Daha sonra "Alan Derinliği Önizleme Tuşu" na BASILI TUTARAK! lensi gövdeden ayırıyoruz. Bu şekilde lens istediğimiz F değerinde sabit kalmış oluyor.(Alan Derinliği Önizleme Tuşu'nu kullanma kılavuzundan ya da google'dan bulabilirsiniz... Canonlarda lensi değiştirmek için bastığımız tuşun altında ufacık bir siyah düğme.)
2-Büyütme Oranı:
Bunu hesaplamak için elimizdeki lensi alıyoruz bakıyoruz. Mesela 50mm bir lensi ters bağlayacağız. Büyütme oranı 50/50den 1:1 oranında. 18-55i ters bağlayacaksak eğer, büyütme oranı 18mmde iken lens 50/18 3:1 büyütme verir bize. Eğer 55mmde kullanacaksak 50/55 0.9:1 gibi bir oran verir.Kısaca 50/ X şeklinde bulabiliyoruz. Bu yüzden tele lensler (55-250 gibi 70-300 ya da 70-200 gibi) ters bağlamak için uygun seçenekler değildir. En uygun seçenekler geniş açı lenslerdir ve prime olursa lens optik kaliteden dolayı daha keskin fotolar verir bize. Misal benim kullandığım Tokina 28mm gibi ya da 18-55in 18i gibi veyahut 16mm gibi... Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise bu noktada, büyütme oranının da değişeceğidir. Size uygun olan aralığı seçmek sonradan edeceğiniz küfürlerin önüne büyük ölçüde geçecektir =)
ii. Körük ve Uzatma Tüpleri:
Optik olarak herhangi bir içeriği olmadığından TEORİK OLARAK! görüntü kaybına yol açmazlar... Fiyatları körük için 120 lira tüp için 25liradır. İkisi de prensipte aynı işe yarar fakat aradaki farkı yaratan körükte istedğimiz yakınlaştırmayı körüğü hareket ettirerek sağlarken tüpte söküp takma ile uğraşırız. Bu da hem zaman kaybına yol açar hem de istediğimiz kare çoktan gitmiş olabilir. Çalışma mantığı ise; lens ile gövde arasındaki mesafeyi artırarak odak mesafesini azaltmasıdır.Ne kadar büyütme elde edeceğimizi ise kullanılan tüp uzunluğu/ lens mmsi örneğin 100mm tüp kullandık diyelim ve ucuna da 50mm lens taktık. Büyütme oranımız 100/50 2:1 olacaktır. Yani 2 katı büyütme verecektir. Dikkat edilmesi gereken diğer bir etken eğer bu tüp ya da körüğü bir makro lens ile kullanıyorsak büyütme oranını eklememiz gerekir. Örneğin 100mm uzatma tüpü takılı 100mmlik lens 100/100 +1 yani 2:1 olacaktır.
iii.Close-Up Filtreler:
Belki de en ucuz yöntemdir. 20lira gibi bir fiyattan bulunabilir. Her lens ile kullanılabilen bu filtreler UV ya da C-PL filtreler gibi direkt olarak lense takılır.1sne de takıp çıkarabilirsiniz hatta üzerinde de durabilir farketmez. YALNIZ!!! İşin içine farklı bir optik daha girdiğinden görüntü kaybına neden olur. Görüntü uygulanan tekniğe göre çamur gibi bile olabilir. (bizzat biliyorum=) ) Fakat eğer makroya sevdalı olup olmadığınızı bilmiyorsanız ve karar aşamasında iseniz veyahut bütçeniz yok ise en uygun seçenektir. Bu close-up ların şimdiye kadar gördüğüm en başarılısı RAYNOX-DCR250 idi. Fakat fiyatı 140-200 arası değişiyor malesef...
2. Odaklanma:
Belki de makronun en zor yeri burası. Çünkü o kadar ufak bir alanda çalışıyorsunuz ki netlik yakalamak imkansızlaşıyor! Odaklanma üç şekilde halloluyor. Birincisi vücudunuzu ileri geri yaparak netliği bulmaya çalışmak.Yalnız bu o kadar zor ki esen anlık bir rüzgar böceğin kıpırdaması ya da deklanşöre basarken elinizin titremesi makine titremesi bütün emeğinizi mahvediyor =) Biraz alışkanlık biraz şans...İkincisi üçayak ile kullanılan özel makro kafalar...Bunlarda da mantık aynı aslında siz gitmiyorsunuz da makine gidip geliyor sadece. Üçüncüsü ise en güzeli =) Siz beklersiniz o gelir odağa oturur ama trilyon da bir olur olur herhalde böyle bir şey
3.Işık Kullanımı ve Yönetimi:
Eğer makro çalışmak istiyorsak ve sabit objeler üzerinde çalışmıyorsak (ki çalışıyorken bile şart bence) mutlaka sağlam bir ışık kaynağı lazım bize. Bu muhtemelen flaş oluyor. Kullanma sebebimiz ise diyaframın epey kısık olmasından dolayı ışık yetersizliği ve flaşın anı "dondurması". Bunun için 3 çeşit flaş var. Birincisi normal tepe flaşı (430EXII gibi YN560 gibi SB800 gibi(salladım var mı böyle bir flaş nikonda?)) Bu flaşlar hem çok güçlü bizim için hem de objektifin üzerine eğilemediği için resmin yarısı karanlık çıkıyor. Fakat kullanmak istiyorsak yine de google'dan "DIY FLASH DIFFUSER" diye mutlaka aramanızı tavsiye ederim kola kutusu ile bile mükemmel sonuçlar alınabiliyor ufak bir modifiye ile. İkincisi ring flaşlar. Bu flaşlar objektifin önünde olduğu için nereye doğrultursak oraya patlıyor ve soft oldukları için fazla bir diffuser(ışığı yumuşatmak için kullanılan aparat) istemiyor ama ben yine de kullanıyorum... Son flaş türü ise Twin Flaşlar... Yine döndük dolandık türünün en süper örneği MT-24e geldik =) Konuş konuş bitmez bu flaş arkadaş google yapıp hayranlıkla izleyebilir ve bilgi sahibi olabilirsiniz....
Makro da dikkat etmemiz gereken en önemli şeylerden birisi de ışığı doğru kullanmaktır. Özellikle öğle vakti yapılan çekimlerde güneş çok ışıldadığı için resimlerimiz patlak çıkar. Bunun önüne geçmek için öğle vaktinde resim çekmiyoruz bu kadar basit Şaka bir yana, başka bir şey şu an için bilmiyorum. Işığın daha soft(yumuşak) geldiği 08-11 ve 15-19 arası tercih edilmelidir. Işığın çok olması her zaman avantaj getirmez =)
4.Börtü- Böcük Çekimi:
Bir tanesi de yok ki adam gibi dursun yerinde! Ölü değilse ya da benim bazı modellerim gibi bir anlık kızgınlığa kurban gitmiş değilse Bu konuda en güzel bilgileri İngiltere'den Brain V. verdi sağolsun... Dilim döndüğünce Türkçe olarak çeviriyorum:
- Böcek üzerine düşen ışığı asla engellemeyin!
- Mümkün olduğunca onunla aynı seviyeye gelin.(daha düşük bile olabilir.)
- Yavaşça yaklaşın ve yaklaşırken resim çekmye başlayın.(Ki böcek sese ve ışığa alışsın. Pır diye kaçmasın)
- Şansınız varsa eğer, böcek bir şeyle meşgul olabilir. Mesela temizlik, yemek, çiftleşme gibi. Bu gibi durumlarda sizi pek de adam yerine koymaz. Ve istifini bile bozmaz. =)
- Daha ufak böcekler sizi daha az umursar.
-Eğer korkup kaçarlarsa bi süre bekleyin geri döneceklerdir.
-Bir çiçek kenarına oturun ve böceğin size gelmesini bekleyin.(3.madde odak başlığındaki... zor..)
-Rüzgarlı havalarda fotoğraflamak zor olsa da böceklere daha fazla yaklaşabilirsiniz...
-Sabah erken saatlerde çekime çıkın. (Sabah 6da ODTÜ ormanındayım mesela bugün ) Çünkü böcekler soğuk kanlı oldukları için hareket edemezler fazla ve istediğimizi elde etmek daha kolay olur. Ayrıca sabak çiğ ve yağmur damlaları da güzel kareler ile sonuçlanabilir...
Peki bu mahlukatlar ki her biri birbirinden muhteşem nasıl olacak da bulunacak ya da fotoğraflanacak eğer uslu durmuyorlarsa? Bu konuda yine Brain diyor ki:
- Kandırın! Demek istediğim onlara yemek su vererek stabil en azından daha az hareketli olmalarını sağlayabiliriz. Mesela bal, reçel gibi tatlı şeyleri löpür löpür yiyorlar ve sen 50tane bile flaş patlatsan umursamıyorlar. Mutualist yaşam tarzı işte =)
-Tuzağa düşürün ve hapsedin! Mesela bir türlü durduramıyorsunuz hayvan çok panikledi flaş patlayınca. Hemen sigara paketinindeki sigaralı başka cebe atıp ya da yanımızda bulundurduğumuz herhangi bir kutuya böceği hapsediyoruz. Daha sonra üzerinde çalışılmak üzere... Ama size tavsiyem ASLA AMA ASLA ÖLDÜRMEYİN! Onun da bir canı olduğunu unutmayın... Sonra benim gibi vicdan azabı çekersiniz Ayrıca siz öldürünce estetiği de bozuluyor. Tek gözü olmayan bi sinek çekeceğinize hiç çekmeyin daha iyi...
5. Kamera Ayarları:
Mecburen kameramızı önceden ayarlamamız gerekiyor. Çünkü çekeceğimiz kelebek örümcek sinek her an kaçma potansiyeline sahip ve tek bir hakkımız olacak muhtemelen... Bunun için flaş senkronunu göze alarak 1/200 perde hızında 8-16 arası bir diyaframda ve ISO200 gibi bir değerde kullanmak etkili sonuç verecektir. En azından ben öyle kullanıyorum. Bunu zaten bir süre sonra kendiniz bileceksiniz en iyisi sizin için hangisi olduğunu
6. Kompozisyon:
Konu makro olunca ve doğa makrocusu isek yapacağımız çalışmaların %99u zaten internette mevcut oluyor malesef =) Bunun için öyle bir çekim yapmalıyız ki diğerlerinden bir adım öne çıkmalı bizimki. Bu sizin kişisel yaratıcılığınıza bakan bir konu. Fakat ufak bir tüyo: Böcek fotoları her zaman yandan daha çok rağbet görüyor. Tepesine çökmüş gibi olan çekimler ise daha az...
7. İşleme:
Keyfimiz nasıl çekiyorsa gözümüze nasıl hoş geliyorsa fotoğrafı öyle işliyoruz. Klasik bir method olsa zaten herkes aynı fotolarla gelirdi =) Kişisel yetenek, bilgi ve zevkle alakalı tamamen. Fakat tavsiyem her zaman RAW halde çekim yapmanız JPEG yerine.Sebebini google'dan bulabilirsiniz uzun bir konu...
Fakat işleme deyince sadece renkler falan gelmesin aklınıza FOCUS STACKING diye bir meret var ki makronun neredeyse vazgeçilmezlerindendir kendisi Sebebi, çektiğimiz fotoğrafta her yer net olamiyor malesef F22 bile olsa bu yüzden aynı resmin farklı netlik bölgeleri ile çekilmiş hallerini photoshop ya da benzer fotoğraf işleme programlarıyla birleştiriyoruz yani program yapıyor bizim yerimize... Sonuç olarak da her yeri net olan fotomuz hazır oluyor Dikkat edilmesi gereken şey ise kadrajın aşağı yukarı aynı olması. Yani aynı fotoğrafı çekmemiz her defasında fakat net alan farklı olacak şekilde... Yine google'dan Focus Stacking diye aratılıp video ve görsellere ulaşılabilir...
.................................................. .................................................. .........
.................................................. .................................................. .........
.................................................. .................................................. .........
.................................................. .................................................. .........
Amma yazmışım umarım sıkılmadan okumuşsunuzdur =) Bunlar ŞİMDİYE KADARKİ bilgilerimin bir kısmı. Her başlık için sorularınızı sorabilirsiniz elden geldiğince yardımcı olurum. Ya da olması için birini bulurum. Aklıma gelmeyen yerler ya da atlatıdığım yerler olabilir kusura bakmayın...
SONUÇ OLARAK, makroyu seviyorsanız ve kaliteli şeyler istiyorsanız (ama gerçek bir kaliteden bahsediyoruz burda) biraz kesenin ucunu açmaktan başka çare yok malesef ( Hele bir de öğrenci iseniz ben gibi 100mm ötesine geçemezsiniz :P Ayrıca ciddi şekilde bel ağrılarına hazır olun Deneyince ne demek istediğimi anlayacaksınız... Ve pantolon yırtıklarına üstün başın çamur olmasına vs vs vs... Soğutmayayım şimdi Kısacası ÇOK zahmetli bir iş fakat ben çok keyif alıyorum ve emeklerimin neticesini görebildiğim en iyi alanlardan bir tanesi. Tabiki içimdeki sevda ise bambaşka... Yazımı okuyan herkesten sadece benim için bir şey dilemesini istiyorum bunu da çok görmeyin... "Allah'ım Ömer Alp MP-E65mm ve MT-24 Twin Flaşına kavuşsun artık öğrenci haliyle" şeklinde dua ederseniz benim için yazdığım her şeye değer =)
Ve bitti =) Geçmiş olsun...
Bu tekniklerle çekilmiş fotoları görmek isterseniz alttaki linkten portfolyoma bakabilirsiniz
http://www.canonturk.com/vbulletin/k...aflari-14.html
PS: Yazıyı dün yazmıştım başka bir yere istek üzerine. Copy/Paste yaptım. İçinde düne dair şeyler bulabilirsiniz yadırgamayınız...