CanonTURK Foruma Hoş Geldiniz.
Toplam 9 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 9 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1
    vonalı
    Guest

    Standart Çanakkale şehitlerini anma günü..

    değerli arkadaşlar,bugün vatanımızın bu günlere gelmesinde atalarımızın verdiği yokluklar savaşının galibiyetinin 96.ncı yılı.Bu günü buruk bir sevinçle kutlamaktayız.Vatan savunmasında emeği geçen çoluk çocuk,yaşlı,kadın erkek demeden,gözünü kırpmadan cepheye giden ve her anı kahramanlıklarla dolu büyük milletimizin onurlu insanlarına ALLAHTAN rahmet diliyorum.Bu vatanı onlardan aldık inşallah onlara layık bir şekilde sürekliliğini sağlamaya devam edeceğiz.











  • #2
    ermanatasoy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CanonTURK İstanbul Avrupa Yakası Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Erman Atasoy
    Makina:
    Canon 7D
    Üyelik tarihi
    29.April.2010
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    1,469

    Standart

    Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”

    M. Kemal ATATÜRK













  • #3
    vonalı
    Guest

    Standart

    Alıntı ermanatasoy Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”

    M. Kemal ATATÜRK

    doğru söze ne hacet...











  • #4
    Samhain - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CT İstanbul Anadolu Yakası Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    murat özel
    Makina:
    canon eos 60D
    Üyelik tarihi
    14.July.2010
    Nereden
    istanbul
    Yaş
    36
    Mesajlar
    601

    Standart

    İmkanları olan herkesin gidip görmesi gereken ve bugunlere gelirken ne zorluklar çektiklerimizi görmek lazımdır.Resimlerle görmüştüm ancak birebir görmek oradaki yerleri görmek çok çok farklı.










    canon eos 60D /Canon 70-200 F/4 IS USM L/ 18-55 IS / Helios 44M-58 f2 / Canon 100mm f/2.8 USM/ Canon 50mm f/1.8 II /3pod /
    Caselogic XNSLR-7&/canon430 ex II

  • #5
    Kartal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CanonTURK Ankara Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Mustafa Kartal
    Makina:
    canon 450d
    Üyelik tarihi
    11.July.2010
    Nereden
    Ankara
    Mesajlar
    244

    Standart

    ...ruhları şad olsun...










    . . .

  • #6
    bykada - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CanonTURK Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Fatih KIRCALI
    Makina:
    CANON EOS 500D
    Üyelik tarihi
    03.December.2010
    Nereden
    İzmir
    Mesajlar
    155

    Standart

    Ruhları Şad olsun ...
    Fakat neden müfredatta hala buralara zorunlu bir ziyaret yok onuda düşünmeden edemiyorum

    Atatürk diyor ki ...

    Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.

    Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.


    Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.


    Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.


    Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.


    Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.


    Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.


    Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.


    Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.


    Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.


    Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

    Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.

    Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

    Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.

    Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

    Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.

    Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

    Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.

    Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.

    Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

    Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.

    İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

    Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

    Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

    Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

    Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.

    Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.

    Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.

    Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

    Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

    Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.

    Mualimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.

    Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.

    Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

    Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.

    Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.

    Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir










    500D / Canon EF-S 18-55mm f/3.5-5.6 IS / Sigma 70-300mm APO DG

  • #7
    vonalı
    Guest

    Standart

    Alıntı bykada Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Ruhları Şad olsun ...
    Fakat neden müfredatta hala buralara zorunlu bir ziyaret yok onuda düşünmeden edemiyorum

    Atatürk diyor ki ...

    Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.

    Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.


    Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.


    Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.


    Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.


    Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.


    Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.


    Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.


    Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.


    Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.


    Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

    Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.

    Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

    Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.

    Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

    Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.

    Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

    Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.

    Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.

    Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

    Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.

    İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

    Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

    Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

    Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

    Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.

    Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.

    Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.

    Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

    Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

    Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.

    Mualimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.

    Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.

    Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

    Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.

    Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.

    Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir
    adamlar yeni zelandadan gelip atalarına sahip çıkıyor ,bizde durum tam tersi











  • #8
    impala_1967 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CanonTURK Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Ali İkizler
    Makina:
    canon 60d
    Üyelik tarihi
    19.September.2010
    Nereden
    Konya , Antalya
    Yaş
    36
    Mesajlar
    637

    Standart

    Allah bu ülkenin kötülüğünü düşünenleri kendi kazdığı kuyuya düşürsün inşallah ...Allah atalarımızdan razı olsun ve de bizleri onlara laik bir nesil eylesin










    CANON 60D, EOS 300, 350D

    TAMRON 17-50 F:2.8 VC
    50mm 1.8
    tokina 28mm rmc f:2.8
    18-55 IS
    Digipod tripod
    Naneu sahara 217f sırt çantası

  • #9
    CT İstanbul Avrupa Yakası Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Songül Karaarslan
    Makina:
    EOS 40D =)
    Üyelik tarihi
    30.April.2010
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    468

    Standart

    Yaşamayı, Tanıklık etmeyi istediğim tek dönemdir bu yıllar ve kadın olduğum için üzüldüğüm tek andır asla asker olamayacak olmak...


    İlk yapılması gereken budur bugün diye düşünüyorum... Bu memleketin en çok ihtiyaç duyduğu şey söze Atatürk le başlamaktır bence...

    - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -- -
    Emir subayı siperler arasında dolaşan Ömer Çavuşa rastlayıp sordu:
    “Vaziyet nasıl Ömer Çavuş?”
    “Tabur subaylarımızdan kimse kalmadı” dedi Ömer Çavuş.
    Sonra bir an duraklayıp yutkundu. Gözleri dolu doluydu. Dedi ki:
    “Erlerimizden de pek kimse kalmadı.” Ve hüzünle öne yıktığı başını kaldırdı:
    “Ama sağlam İngiliz de bırakmadık.”
    Ömer Çavuşun “Siperler hep elinizde mi?” sorusuna verdiği cevap bütün Çanakkale’yi anlatıyordu:
    “Yusuf Efendi siperlerinin üç mangalık bir kısmında düşman var. Çünkü efendim orada sağ kalan erimiz yoktur.”

    İşte buydu Çanakkale’de vatan savunması. Son askerde ölmeden düşmana siper verilmezdi….

    - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -- -




    Yaralı asker, can havliyle çantasındaki defterden bir sayfa kopardı. 100 metre ileride patlayan topları, süngülenen askerleri göremeyecek kadar umutsuzdu belkide…

    Elindeki kağıt parçasına bir şeyler karaladı.
    Belki bir mektup sevdiğine yazılan yada anaya duyduğu, sılaya duyduğu özlem bilinmez…

    Yazdı, yazdı, yazdı…
    Yazılan kişiden çok sonralara ulaşan bir mektuptu bu…
    Biliyor muydu acaba?
    Yazdıklarının bugünlere bizlere kadar ulaşacağını biliyor muydu?
    Eğer bilseydi daha neler yazar, nasıl anlatırdı yaşadıklarını.


    Dert yanar mıydı? Uğruna ölümü göze aldığı vatanı için çektiği çileden bahseder ve şikayet eder miydi?
    Nasıl öldü acaba?
    Ölüm onu ne halde buldu? Seneler sonralara ulaşan o güzel ve vatan sevgisiyle dolu sözlerin bulunduğu mektubun
    arasından elleriyle çizdiği, kana bulanmış bir at resmi çıktı…(Çanakkale’de ki müzede sergileniyor)
    Arkadaşlarının kanına bulanmış, her yerini humma sarmış bir bedene ait ellerle çizildi belkide….
    Bir vatanın, bir geleceğin, şu anki varlığımızın nedeni olan bir neferdi o.
    Ve artık tüm diğerleri gibi ölümsüzlük denince akla gelen bir isim oldu…






    Adı: Mehmet
    - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -- -



    Aynı vatanda yaşadılar uzun süre. Anzaklar ve Türkler. Savaşa kadar dostça, dostluktan öte belkide kardeşçe paylaştılar aynı toprakları.
    Onlar savaşırken bile dosttu aslında birbirlerine…

    Yaralanmıştı Anzak askeri…
    Bir Türk nasıl olurda bırakırdı onu çatışmanın ortasında ve savunmasızca.
    Herkes gibi tek düşmanları savaş, bunun için tek nedenleri ise vatan sevdasıydı. İman gibi göğüslerinde taşıdıkları…
    Hiç düşünmeden aldı dostunu kucağına ve kurşunların arasında dim-dik götürdü onu, eskiden beraber yaşadıkları vatan parçasına.

    Aynı vatanda yaşadılar uzun süre. Anzaklar ve Türkler. Savaşa kadar dostça, dostluktan öte belkide kardeşçe paylaştılar aynı toprakları.
    Onlar savaşırken bile dosttu aslında birbirlerine…





    Karşılıksız kalmazdı iyilikler. Beraber yaşarken öğrenmişlerdi birbirlerine yardım etmeyi.

    Bir asker, Türk askeri, düşmanda olsa bırakılmazdı.
    Matarasının kapağını açtı.
    Çok az suyu çok fazla savaşı vardı.
    Hiç düşünmedi ve matarasının kapağına koyduğu suyu yaralı Türk askerine uzattı.

    Ve nihayet savaşa düşman olan iki insanın silinemez dostluğu ölümsüzleştirildi…..




    - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -- -
    18 Mart 1915

    O gün 150 top, düşman donanmasının 506 topunu çaresiz bıraktı. Akşam saatlerinde “Yenilmez Armada”
    Çanakkale Boğazı’ndan kaçarken bir Fransız, iki İngiliz zırhlısı denizin dibinde yatıyordu.

    Havranlı Koca Seyit’in 276 kiloluk mermiyi kucaklayıp namluya sürmesi, Erenköy koyu’na dökülen 26 mayının
    düşman gemilerindeki felaketli patlayışları, kaybettiği gözleri için “Üzülme kumandanım, göreceklerini gördüler”
    diyen Ömer, Çanakkale Boğazı’nın sonsuza kadar gururla seyredeceği tablolar oldu……

    - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -- -

    Nakiye hanım…
    Üç şehit anası…
    Geleceğe hediye edilen bu vatana üç şehit vermiş Nakiye hanım.
    Aynı savaşta aynı vatan uğruna üç şehit…
    İki oğlu ve bir damadı yitip gitmiş neresi olduğunu bilmediği cephelerde…
    Hiç teessüf etmemiş.
    Anası onları emzirirken “ya gazi, ya şehit” dermiş babaları.

    Büyük oğlu, Hüseyin’in ölüm haberini aldığı günü anlattı bir askere.
    Gururlu ve dimdik başıyla canı yanarak.

    “Böyle bir yaz akşamıydı. Hüseyinciğimi sormaya gitmiştim. Bir zabit deftere
    baktıktan sonra ‘yakında gelecek’ dedi. Sonra çıkıyordum. Bir nefer yanıma sokuldu.
    ‘Hüseyin Ağa bizim kavuşamadığımız rütbeye kavuştu. Şehit oldu’ dedi.
    Ağlamadım. Zaten babası bana onlar memede iken ‘ya gazi ya şehit’ diye süt
    verdirirdi.”


    Damadı gönüllü gitmişti askere. Şahadet haberi geldiğinde bile kızmamıştı ona.
    Ama kızı hem cahil hem de taze olduğundan çok teessüf etmişti. Zaten zayıftı.
    İflah olmamış ve üçüncü ayda vefat etmişti…


    Hüseyin’i ve Hasan’ı iki oğlu, gözünün nuru, canının canıydı onlar. Ama vatan, o
    daha değerliydi. Ne evlat ne ana ne de baba sevgisi tutmazdı vatan aşkının yerini.
    Aynı cephede omuz omuza savaşmışlardı. Hüseyin’in gözleri önünde şehit düşmüş-
    tü Hasan. Hüseyin’in son mektubu bu haberle doluydu.

    “… Baba Hasan şehit oldu.
    Üç gün önceki muharebede yiğitçe çarpıştıktan sonra şehit oldu. Düşerken yanında
    idim. Bir kurşunla şakağından, iki kurşunla göğsünden yaralanmış, bir güllede sağ
    elini götürmüştü. Kendi elimle gömdüm kardeşimi. Onu, senin hediyen olan yata-
    ğanla beraber defnettim. Kınını da taş yerine başucuna diktim. Ah babacığım, düş-
    mana ne şiddetle saldırdık görseydin. Düşman ileriden karabulut gibi geliyordu…
    Biz iki bölükten ibarettik. Yıldırım gibi bir hücum gösterdik…
    En önde çarıkları çözülmüş, fesi düşmüş, başı açık, yalınayak Hasan koşuyordu…
    Koşuyordu. Kuş gibi, rüzgar gibi, alev gibi koşuyordu….


    Evet o bir kumaş parçasıydı bazıları için. Ama onu diğerlerinden ayıran bir şeyler
    vardı.

    Onu taşıyan asker aşıktı vatanının her bir zerresine. Ne ana ne baba nede sev-
    gili. Önemi yoktu ki hiçbir şeyin vatan karşısında.
    Faik Çavuşlar, Ömer Çavuşlar, Ziverler. Çanakkale’den Kurtuluş Savaşına
    bütün kahramanlar aynı yürek ve inançla, daima aynı yolda yürüdüler.

    Bunu üzerinde bir bayrak gibi taşıyan asker Türk askeridir…
    Kurtuluşun, özgürlüğün neferleri unutulmadınız ve asla unutulmayacaksınız.


    Bu vatanın gerçek sahipleri ve Atatürk’ün askerleri daima hatırlarda kalacak
    ve anılarda var olacaksınız…..










    Konu songül tarafından (18.March.2011 Saat 19:50 ) değiştirilmiştir.
    l 450D(eski sevgilim
    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
    l40D (yeni sevgilim
    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
    l
    50mm f/1.8 l 75-300 f/4-5.6 USM III [B]SlikPro340 Tripot

  • Bu Konu için Etiketler

    Yetkileriniz

    • Konu Acma Yetkiniz Yok
    • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
    • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
    • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
    •