Bir yandan Korona, bir yandan fotoğraf sektöründeki yetişilmez fiyat artışları derken... Makine ve lens yenilemeye güç yetmeyince, kendimi önce rakıya vurayım dedim ama rakı da pahalı... Ben de birkaç ay önce bir gitar aldım. Sıfırdan kendi kendime öğrenmeye başladım. İnternetteki eğitim ders ve videolarıyla epey bir zaman harcayarak... Birlikte eğleniyoruz. Ne çalayım diye aranırken, baktım türkülere dalmışım. Ustaların kulağına yavan gelecektir elbette ama zamanla daha iyi olacağımı umuyorum.
Çoğu türkünün olduğu gibi, bu türkünün de bir öyküsü var.
"Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Güre köyünde yaşayan Şöhret Hanım, Balıkesirli Mehmet Şevket Efendi’nin eşidir ve dönemin zenginlerindendir. Öyle ki zeytin toplamaya bile cam topuklu rugan ayakkabılar giyerek gider. Dünyevi zenginlikleriyle köylülerden farklılıklarıyla dikkat çeken Mehmet Efendi ve Şöhret Hanım çiftinin Zekeriya adında bir de oğulları vardır. Zekeriya, askerlik çağına geldiğinde Enver Paşa komutasında Sarıkamış’a gider. Sarıkamış’ın çetin kış şartlarında askerliğini yapan Zekeriya, yol almak için yollarına çıkan karları temizlemeye çalışırken bir kuyuya düşerek şehit olur. Şöhret Hanım ise hasretiyle tutuştuğu oğlunun ölüm haberini ovadayken alır ve oracıkta öten kekliklere 'ötme de keklik derdim bana yetiyor,' diyerek ağıt yakmaya başlar."