Bazı insanlar bazı toplumlara ait tabuları yıkmak isteyebilirler ama apaçilik dediğimiz yöntemle yapılmaz, başkalarına zarar verek.
Bazı insanlar bazı toplumlara ait tabuları yıkmak isteyebilirler ama apaçilik dediğimiz yöntemle yapılmaz, başkalarına zarar verek.
Arkadaşlar sorun sadece türkçenin yanlış kullanılmasında değil, sorun bu gençlerin yozlaşmasında ve bu yozlaşmayla birlikte kötü alışkanlıklar edinmelerin(sigara içki uyuşturucu vs....) diyebilirsinizki sana ne kardeşim derdi seni mi aldı. bende derim ki evet derdi beni aldı. bu ülkenin gençlerini tek derdi moda ise, kurallara nasıl uymam bana ne kurallardan ise, hangi ünlü kimi nerde götürüyorise, aşk ı memnu da bu akşam ne olacak ise bir sorun var demektir. diyebilirsiniz özgülük istediği gibi yaşayabilir diye. ama burda bir sorun ortaya çıkıyor. geleceğimiz olan gençler ülke sorunların bihaber, fikir üretmek yerine başkasının fikirlerini yaşıyorlar, dertleri bu ülkeyi nasıl daha iyiyi taşırım deilse ciddi bir sorun var demektir. diyebilirsiniz aman efendim ne olacak...şu olacak siz fikir ve bilim üretmezken elin almanı amerikalısı rusu çinlisi bilimde teknolojide size fark atacak. her şeyi ithal etmeye başlıcaksınız( hayvancılığın önemli bir yer kapaladığı türkiye et itahl ediyor, yarın buğday vs vs)
peki sonuç siz ben dünya lideri olacağım demez saldım çayıra mevlam kayıra derseniz yarın amarika o olmssa rusya çin... size Iraktaki (Demokrasiden) getirir sizde paşa paşa ne demokrat bir ülke olduk diye övünürsünuz
Not: kurallara uymamak gayet doğal ise biri sizin fotoğraf makinenizi alır, siz şikayet edince de adam kurallara uymamak gayet normalderse ne diyeceksiniz. unutmayalım bir büyüğümüz anayasa bir kez delinse ne olur demişti. maşallh kalbura döndü.
"Olacak bir kişinin bahtı kavî talii yâr
Kehlesi dahi mahallinde anın işe yarar"
eee yani? adam çıkıp türkiye umrumda değil. istediğim gibi yaşarım. kendime zararım olursa benim bileceğim iş. toplum ve gelecek zerre umrumda değil. bundan hoşlanıyorum diyorsa? yani kısaca napıcaksınız bu adamları döve döve yola mı getireceksiniz? hapislere falan mı atacaksınız. eleştirini yap burda bir sorun yok. benim takıldığım nokta herkes ülkenin geleceğini ve geçmişini düşünmek zorundaymış gibi bir tek doğru sunulması.
Canon EOS 450D | Canon EF-S 18-55mm f/3.5-5.6 II | Canon 50mm f1.8 II | Canon EF 75-300mm f/4-5.6 III USM
benim de rahatsız olduğum ülkenin geleceğinin gençlerin umrunda olmaması. hayır bu adamları dövmeyecez. dayak kavga şiddet hiç bir zaman çözüm olmaz;olmayacaktır. 1980 öncesi nasıl olmadıysa bugün nasıl olmuyorsa çözüm değildir. çözüm eğitim politikaların devlet politikası haline getirilmesidir. sorunu çözecek tek şey eğitimdir. Sınırsız özgürlük diye bir şey yoktur, olamazda bir toplumda yaşıyorsan o toplumun kurallarına uyacaksın. uymamak sadece kaosa yol o açar okdar. bu gençler neden böyle bu sorunun derrinine inmek ve çözümü üretmek gerekli. çözümde sadece eğitimden geçer. herkes istediğini yapsın ozaman her yer güllük gülistanlık olur nasıl olsa sizlerde bu ancak rüyanızda görürsünüz.
Siz kendi toplumunuza kimliğinize dilinize ve kültürünüze sahip çıkmazsanız kendi ülkenizde uşak olursunuz.
not: liseli gençlerin bir birlerini bıçaklamaları, kızların bile arkadaşlarını bıçaklamaları, uyuşturucuyu çözüm olarak görmeleri, çok erken yaşta suça bulaşmaları, dizi karakterleri örnek almarı ve onların yaptıklarını meşru görüp yapmaları bir sorun değilse problem yok. durmak yok yola devam elbet bir yerde virajı alamayız
Konu Derkenar tarafından (10.August.2010 Saat 22:20 ) değiştirilmiştir.
"Olacak bir kişinin bahtı kavî talii yâr
Kehlesi dahi mahallinde anın işe yarar"
neden çözüm iştesiz kendinzi ve toplum için o insanların özgür olmasını kısıtlama hakkını kendinizde buluyorsunuz. o adam için toplum diye bir şey olmayabilir. neden dünya için yararlı insanlar olalım? neden olsunlar. istiyorsa olurlar bu kadar basit bir oaly bu. hepiniz bu dünya üzerine atıldınız. ve birgün ölüceksiniz. doğarken ve ölürken seçme şansınzı yok. böyle bir düzen içinde insanların diğer insanlara karışma hakkını kendilerinde bulmaları ve doğru olan şu falan diye atıp tutmaları bana garip geliyor. dediğim gibi bana garip başkasına normal gelebilir. ben düşüncemi belirttim.
Canon EOS 450D | Canon EF-S 18-55mm f/3.5-5.6 II | Canon 50mm f1.8 II | Canon EF 75-300mm f/4-5.6 III USM
Burdan yola çıkarsak Nihilizme ve anarşizme gideriz. Toplumu, devleti hukuku vs. kabul etmemek. Ama bir insan eninde sonunda bir şeyleri kabul etmek zorunda kalıyor. Mesela doğa kanunlarına uymak zorunda. Bu yüzden özgürlük sınırsızlık demek değil. Ama kuralları koyarken de tek kişinin tahakkümü değil orta yol bulunmalı yani herkes bir şekilde söz sahbib olmalı. Olayı sahiplenirse bir genç bana neci olmaz. Ama dayatma olursa olabilir. Duyarlı bir sürü de genç var sonuçta.
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
kimsenin kimseye karışmadığı bir dünya yada dünyanın yarısı yada bir ülkedeki insanların bir kısmı. mesele buysa ben her istediğimi yapar sonra kimse bana karışamaz derim. sınırsız bir özgürlük herkese verilse ve herkes istediği gibi davransa sorun çözülürmü....hayır çünkü çıkarlar çatışır. ve toplumlarda bu nedenle kurallar koymuşlardır.
"Olacak bir kişinin bahtı kavî talii yâr
Kehlesi dahi mahallinde anın işe yarar"
Anarşizmde bile bir sınır vardır yahu, ne o isteyen istediğini yapacak =)
Hüseyin arkadaşımın her mesajına katılıyorum. Toplum içinde yaşıyorsan özgürlüklerin bir sınırı olduğunu bilecek ve kabul edeceksin. Sonuçta toplumun sağladığı imkanlardan yararlanıp sonra da "banane canım toplumun kuralından, düzeninden, geleceğinden" deme iki yüzlülüğünü göstermeyeceksin. Böyle düşünenler gidip kendine bir topluluk kursun, bakalım kural koymaya başlamaları ne kadar sürecek.
Ayrıca yozlaşma konusundaki tehlikeyi görmeden, ne olacak canım isterlerse yapsınlar diyorsanız, Hüseyin'in dediği alamadığımız ilk virajdaki eyvahlar işe yaramayacaktır.
bir kişinin özgürlükleri bir başkasının özgürlüklerini kısıtlıyorsa o özgürlük değildir gibi bir mesajla özgürlüğün tanımını yapabiliriz bence
bu bebeklerin elindeki telefonların fiyatları onları eğiten öğretmenlerin aldıkları maaşdan yüksek oldukça hiç birşey düzelmez bu memlekette.
5DMIII X 2
350D
F-1n
GoProHero3B
24LII
50L
85LII
135L
70-200 2.8L IS II
580EX II
YN622C
Manfrotto MA 682B+055XPROB+804RC2+303SPH+501HDV | DIY Slider
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
bizlere eğlence oluyo işte![]()
Canon 5D Mark II | Canon 7D | Canon 50mm f1.2 | Canon 17-40 f/4 | Canon 24-105 f/4 IS-L | Canon 70-200 f/2.8 L IS | Canon 580 EX II SpeedLite x2 | Sandisk Extreme Pro 16 GB | SLIK Chrome Tripod 5m | Pelikan Hard Case |
Bunların hepsi batı özentisinin üzerimizdeki etkileri diye düşünüyorum..Kendi kültürümüze sahip çıkmadığımızdan bu hale geldik.Oysa ki geleneklerimiz,göreneklerimiz batılılar tarafından taklit edilmekte.
Biz onlara özenti, onlar bize.
Hayat aldığın nefeslerin toplamı değil, nefesini kesen anların toplamıdır...
Oktay Sinanoğlu'nun "Bye Bye Türkçe" kitabını okumanızı ve herkese okutmanızı tavsiye ediyorum.
Sevgiler,
Oktay Sinanoğlu, (d. 25 Şubat 1935, Bari - İtalya) Türk kuramsal kimyacı ve moleküler biyolog.
Babasının(Selçuk Turbil) bir başkonsolos olarak görev yapmış olduğu Bari'de doğdu. 1939 yılında İtalya'da II.Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından ailesiyle Türkiye'ye döndü. Oktay Sinanoğlu, sonradan TED Koleji olan Ankara Yenişehir Lisesi'ne 1953 yılında burslu öğrenci olarak girdi ve okulu birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla kimya okumak üzere ABD'ye gitti. 1956'da ABD Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi.
1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nü sekiz ayda bitirerek yüksek kimya mühendisi oldu. "Alfred Sloan" ödülünü aldı. 1959'da Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de kuramsal kimya doktorasını tamamladı. 1960'ta Yale Üniversitesi'nde öğretim üyesi (asistan profesör) oldu.
1960-61 yıllarında atom ve moleküllerin çok-elektronlu kuramı ile "Doçent" oldu. 1963'te 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırarak 26 yaşında "tam profesör" unvanını aldı. 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde bu sanı kazanan en genç öğretim üyesidir
1962 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu'na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör ünvanını verdi. Yale Üniversitesi'nde ikinci bir kürsüye daha profesör olarak atandı. 1973'de Almanya'nın en yüksek "Aleksander von Humboldt Bilim Ödülü"nü ilk kazanan kişi oldu. 1975'de Japonya'nın "Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülü"nü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu'na ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Profesörü ünvanı verildi. 1976'da Japonya'ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerika Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir. Meksika hükümeti tarafından yüksek Bilim Ödülü "Elena Moshinsky" ile ödüllendirildi.
Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörlerinden biri oldu. DNA sarmalının çözelti içinde o biçimde nasıl durduğuna açıklama getirdi. Dünyanın pek çok yerinde buluşları ve kuramları ile ilgili konferanslar verdi.
1980'li yıllarda çalışmalarını kimya biliminin basit bir şekilde öğretilmesine yönelik bir kuramsal çerçeve üzerinde yoğunlaştırdı. Ancak 1988'de yayımlanan çalışmaları akademik dünyada ilgi görmedi. 1993'te Yale Üniversitesi'ndeki profesörlük görevlerinden erken sayılabilecek bir yaşta emekliye ayrıldı. Aynı yıl Türkiye'ye dönerek Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü'nde profesörlüğe atandı. 2002 yılında bu görevden de emekliye ayrıldı.
Türkiye'de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok Türk ulusal kimliği ve Türk diliyle ilgili milliyetçi görüşlerini yaymaya adadı. Eğitim dilinin anadil olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savunmaktadır. Matematiksel yapısından dolayı Türkçe'nin en iyi bilim dili olduğunu söylemektedir[2]
Yaşamı boyunca Kuantum Mekaniği'ne birçok katkıda bulunmuş bir bilim adamıdır. P.A.M.Dirac'in de üzerinde uğraştığı ancak çözümleyemediği bir problemi, "Kuantum mekaniğinde Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri çözdü.[3]. Böylece Kimya bilimini bu topolojik inceleme ile sağlam bir temele oturttu.