Yeniköy ile Söğüt arasında ciddi irtifa farkı var. Haliyle tırmanışlara devam. Öğle saatlerinde sıcaktan bunalıp bir kiraz ağacının altında sığındım. Gözler direk ağacın dallarında tabi ama hayal kırıklığı… Biraz yiyeceklerimden çıkartıp yedim. Biraz soluklanıp uzandım toğrağa.
Uzanmamla sızmam bir olmuş. 1 saat kadar uyumuşum. Sanırım tüm elektriğimi salmışım toprağa ki kuş gibi hafif açtım gözlerimi. Uyanıp biraz izledim bahçeyi. Ayağa kalkıp biraz gezindim.
ve bingo… Biraz kurumuşta olsa ağaç dallarında kiraz buldum. Göz hakkı deyip yumuldum. Motoru bozmayacak düzeyde kirazımı yiyip toparlandım.
İlçenin girişindeki Petrol ofisinde stok günleyip, çalışanla biraz sohbet ettik. Söğüt’ün neyi meşhurdur, nereye gidilebilir, Eskişehir yolu nasıldır… Sohbetin ardından Söğüt meydana indim. Biraz gezindikten sonra, Petrol istasyonundaki çalışanın söylediği mesire alanının yerini öğrenip o tarafa yol aldım.
Ve Söğütten’de ayrılış vakti.
Eskişehir’e doğru yola çıktığımda hayatımda görmediğim rampalarla karşılaştım. Ucu bucağı gözükmeyen sonu gelmeyen rampalar. Kaybolmayan sakız istemiştik, bitmeyen rampa yapmışlar !!! Yaz güneşi altında rampalarda çok zor zorlandığım için fazla fotoğraf çekemedim ne yazık ki…
Rampalar halime acımış olacak ki biraz ara verdiler. O sıra Söğüt gölü ile karşılaştım. Biraz dinlenip vakit geçirdim. Fotoğraflar çekip yola devam ettim. Sürüş esnasında bir eksik vardı üzerimde ama fark edemiyordum. Tabi yaa. Güneş gözlüğüm göl kenarında kaldı. Kalsın mı? Döneyim mi? Çelişkisini yaşarken geri döndüm. Sert güneş ışığı gözüme gözüme vuruyordu çünkü.
Gözlüğümü aldıktan sonra tekrar yola düşüp pedal basmaya başladım ki ilk virajdan sonra zalımlar yine karşılıyordu beni. Rampaalarr. Söğütten aldığım suyu kısa süre içerisinde bu rampalarda tükettim. 1000 metre irtifanın üzerine çıkmıştım. 4-5 km tırmanıştan sonra gücümün tükendiği fark edip hafif adım yürüyüşe geçtim. Sıcağında etkisiyle tamamdır deyip bisikleti yere yatırıp oturdum. Şansıma aşağıdan bir transit göründü. Yaklaşınca el ettim. Derhal durdu. Durumumu anlattığım şoför koltuğundaki arkadaş hemen inip bisikleti arkaya yükledi. Bende atladım araca. Meğerse 400 metre sonra çıkacağım sonra irtifaya ulaşacakmışım ve ardından iniş. Hazır araba binmişken hem biraz enerji topladım hem de sohbet ettik. İnişe geçtiğimiz anda ‘’tamam abi sen sal beni burda.’’
Güzel bir şekilde bayramlaşıp ayrıldık abilerle. Onlarda bayram günü gidebiliyorlarmış köylerine.
Söğüt’ten ayrılışımın ardından sohbet edecek köy bulamadım pek. Yolun sonunda yine otoyola bağlanıp devamında Eskişehir’e ulaşacaktım. Tüm o güzel dakikalar yavaş yavaş son buluyordu. İçime bir karamsarlık çöktü inceden. ‘’Evet, bitti, ama yine yapabilirim. Çok şeyler yaşadım. Tadını çıkar, hadi, toparla’’ deyip keyiflendim yeniden.