Ben yiyeceklerimi tüketirken kıraathane içinde telaş vardı bir taraftan. Görevli olduğunu düşündüğüm şapkalı arkadaş, dünya tatlısı kızlara temizlik yapmaları için çeşitli yönergeler yağdırıyordu. Diğer iki genç te Kanal D’nin şu bitmek bilmeyen polisiye dizisini seyrediyorlardı keyifle. Cam temizliğini tamamladıktan sonra isyan çıktı ve temizliğe son verdi iki kız kardeş. Onların bu tatlı atışmalarını gülümseyerek izledim birkaç dakika. Hiç kalkmak istemedim. Ancak saat 5 i geçiyordu ve Bilecik merkeze daha 40 km üzerinde yolum vardı. Tur olayında acemi olduğum için aslında kendimi ne kadar zor bir duruma soktuğumun farkında değildim. Amacım Bilecik’e ulaşmaktı. Son derece plansız ve tutarsız zaman geçiriyordum. Dışarı çıkıp birkaç dakika daha sohbet ettim bu eğlenmenin dibine vuran keyifli abilerle. Köy meydanında birkaç fotoğraf çektim. Tam ayrılma vakti geldiğinde istikametimle alakalı bir tartışma çıktı köy ahalisi arasında. Tartışma derken asla bir kırıcılık yok. Yine keyifli atışma. Direk aşağı mı insin, yoksa Aydoğdu köyüne mi dönsün. ( Sohbetimden haz almayan ineklerin fotoğraflarını çektiğim köy) Öyleydi böyleydi derken Aydoğdu’ya tekrar dönüp oradan devam etmeye karar verdim. Diğer yolun iyi olmadığını söyledi oradaki bir kısım abiler. Hepsine veda edip yoluma devam ederken tartışma hala devam ediyordu. Köy çıkışı frene basıp durdum ve tekrar baktım o güzel insanlara. Sadece birkaç dakika tanıdığım insanlardan ayrılmak ne kadarda zor gelmişti o an.














Kızılköy’de çektiğim birkaç fotoğraf. Kızılköyden ayrıldıktan sonra Aydoğdu köyünden geçip, beni Bilecik’e götürecek D160 otoyoluna doğru hızlı bir sürüş gerçekleştiriyordum. Otoyola kadar iniş söz konusu olduğu için hızlı seyir edebiliyordum tabi. Gün ışığı azaldıkça beni ufak çaplı bir korku sarmaya başladı. Daha uzun bir yolum vardı ve ben karanlıkla arası hiç iyi olmayan biriydim.























prühisar köyü yolundan fotoğraflar.

http://www.youtube.com/watch?v=3YE2Q96BYEE



prühisar'a iniş





Fotoğraftaki iki yakışıklı Köprühisar köyü sakinleri. Şapkalı abi sağ tarafta bulunan mısır tarlasının tam ortasında sulama işiyle meşguldü. Durup fotoğraf çektim. Yüksek sesle Kolay gelsin diye bağırdım kendisine. Teşekkür ettikten sonra seri bir şekilde yanıma geldi. Selamlaştık. Yine tarla bağ bahçeden söz ettik. Yol la ilgili birkaç şey sordum. Ardından bıyıklı genç geldi yanımıza dâhil oldu sohbete. Tur işinin zor olup olmadığını sordular. Bende şehir hayatımı ve bu tura nasıl başladığımı anlattım. Köy ve şehir hayatını karşılaştırdığımızda iyi ki böyle bir düzenimiz yok der gibi baktıklarını görebiliyordum. Sohbetin devamında köy meydanında bir kıraathane olmadığını öğrendim. Ardından abilerle sohbete son verip ayrıldık.[/LEFT]