Sölöz Köyünden bir manzara.
Narlıca Köyü Girişi
Narlıca Köyü girişi
İznik gölünün güneyinden devam ederken birçok köyden geçtim. Bunlardan biride Narlıca köyü. Köy merkezinden geçerken yolunda hemen kenarında bulunan kıraathane dikkatimi çekti ve hemen frenlere hafif bir dokunuşla yanaştım. Önce herkese selam verip ardından masalarda oturan en yaşlı iki amcamdan izin alıp masalarına oturdum. Selamlaşma hoş beş derken. Nerden geldin nereye gidiyorsun, tarla bağ bahçe sohbet bayağı ilerledi. Ramazan ayının arife günü olması nedeniyle kahvede çay çorba pişmiyordu. Bu nedenle bir şey ikram edemediler. Bu iki amcam belli ki eskiden kankalar. Sürekli birbirleri ile didişip kendi dediklerini birbirlerine zorla kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Hoş, niyet iyi olduğu için bu didişme sırasında bana kalan, onları izleyip gülümsemek oldu. Amcalarımla selamlaşıp yanlarından ayrıldım. Karşı markette su kek vs gibi temel ihtiyaçlarımı karşılayıp yoluma devam ettim.
Mehmet dedemin dinlenme tesisi
40 dereceyi aşan sıcağın altında pedal basarken yol kenarında Mehmet dedemin bir şeylerle uğraştığını gördüm. Pedal kesmedim, devam ediyordum. Neden bilmiyorum, kötü bir hissiyat sardı beni ve frene asılıp geriye döndüm. Mehmet dedeme bir selam verip oturdum yanıma. Ne yapıyorsun keyfin nasıl vs.vs. Hareketleri ve sesi o kadar naifti ki hiç kalkasım gelmedi yanından. Aslında Bursaymış Mehmet dedemin evi. Zaman geçirmek için gelmiş tarlasına. Arkada bol miktarda zeytin ağaçları var. Kayısı ağacını buduyordu yanlış hatırlamıyorsam. Mersinli olduğumu öğrendiğinde torunundan bahsetti. Kız kaçırmış Tarsus’tan. Bir ay içinde düğünleri varmış. Mehmet dedemle de bir iki kare fotoğraf çekildim ve yola devam ettim.
Mehmet dedemin yanından ayrılalı kısa süre olmuştu ki Nihat abi ile karşılaştım. Nihat abi emekli bir öğretmen. Tarlasında tamamen kendi yetiştirdiği mahsulleri ve onlarla imal ettiği ürünleri satıyor. Zeytinyağı, salça, elma armut vs. Zamandan dolayı kısa süreli bir sohbet ettik Nihat abi ile. İşlerin pek yolunda gitmediğini öğrendiğimde üzüldüm. Hava şartları vurmuş o sene meyve sebzeleri. Ne olursa olsun halinden memnundu. Sohbetimiz esnasında ezan okunmaya başlayınca hareketlendi Nihat abi. ‘’Oğlum ben namaza duruyorum bak oradan ne istiyorsan al git. Yolun açık olsun’’ Sadece bir armut aldım. Arkasından seslenip teşekkür ettim. Pedal basmaya devam...
Göl kenarında sona doğru
İmrenerek birkaç dakika izlediğim ev.
Fotoğrafın sağ üst kısmındaki beton, Bilecik-Yenişehir yönüne devam eden yolun görünen kısmı. İlk gördüğümde yok ya benim orayla işim yok deyip kendimi kandırma çabasına girdim sebepsizce
Göl kenarında sürdüğüm sefa sona erdi ve İznik yol ayrımına geldim. Sola dönersem İznik-Sakarya sağa dönersem Yenişehir-Bileciğe doğru devam edecektim. Hazırladığım rota gereği sağa doğru gidonu kırıp yola devam ettim.
Kendimi kandırma çabalarımın ne kadar yersiz olduğunu yol ayrımında sağa döner dönmez anlamıştım. Fotoğrafımı süsleyen tabela ise keyfime keyif kattı
Aşağıdaki görünen yol, birkaç fotoğraf öncesinde ifade ettiğim, yok yahu benim orayla işim olmaz diye kendimi kandırmaya çalıştığım bir dal fotoğraf çektiğim yol.