CT İstanbul Avrupa Yakası Üyesi
Status
Offline
Arkadaşlar merhaba,
13-21 Nisan Madrid – Barcelona deneyimlerimi aktarmak istiyorum.
13 Nisan sabahı 09:45’te Pegasus Havayolları ile Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Madrid’e seyahatimiz başladı. Bu seyahate asker arkadaşımla gittim. O izmir’den yine pegasus ile geldi istanbul’a ve 80 lira vermiş. Pegasus’u tercih etmemizin sebebi; tabi ki fiyatın gerçekten çok ucuz olmasıydı. Madrid gidiş – Barcelona Dönüş toplam 450 lira gibi bir ücret ödedim. THY’den millerimle almaya kalksam bu uçuş bana 20 bin mile mal olacaktı. O yüzden dedim hiç mile falan dokunmadan 450 liraya uçalım
İndiğimizde Madrid Barajas Havalimanında valizinizi almak için oldukça uzun bir mesafe katettik. Biraz gecikmeli de olsa valizimizi aldık. Pasaporttan da sorunsuz geçtim. Görevli üstün körü diğer vizelere baktı, ispanya vizesine de şöyle bir baktıktan sonra damgalayıp verdi. Bu işlem yaklaşık 15 saniye falan sürdü.
Barajas havalimanı oldukça güzel. Bizim indiğimiz T4 denilen terminal yeni yapılmış ve kısmen de olsa low cost denilen uçuşların yapıldığı bir terminal. Diğer T1-T2 ve T3 terminali daha büyük ve American Airlines, Air France, Thy, Qatar Airways ve ispanya’da yerel havacılık şirketleri kullanıyor. Bu terminaller arasında ücretsiz ulaşımı sağlayan bir ring sefer mevcut. Lacivert renkte minibüs gibi bir araç. Üzerinden kocaman yazıyor Ring Service diye.
Madrid’de pasaporttan geçtikten sonra çıkış kapısından geçip sağa doğru devam edip bir üst kata çıkarak metro istasyonuna bağlanıyorsunuz. Burada metroya binmek için ya otomatlardan kredi kartınızla ya da bilet satan touristic office’lerden günlük, 3 günlük ya da daha uzun süreli metro ve otobüste kullanabileceğiniz biletler alıyorsunuz. Biz 3 günlük bilet aldık. Ne de olsa 4.gün barcelona’ya uçacaktık. Havalimanına tekrar dönmek için tek yönlük bilet alsak yeterliydi.
Biz Gran Via Caddesi’ndeki Emperedor Otel’de konakladık. Buraya gidebilmek için önce havalimanından metronun Pembe 8 numaralı hattına binerek Nuevos Ministerios durağında inip Mavi 10 numaralı hatta aktarma yapmanız gerekiyor. Aktarma yaparken metrodan çıkıp birkaç koridor geçtikten sonra diğer metroya bağlanabiliyorsunuz. Mavi 10 numaralı hatta yolculuktan sonra Plaza de España durağında inerek yaklaşık 150 mt yürüyerek otelimize ulaştık. Bu arada Plaza de España denilen yer büyük bir meydan gibi hatta ben önce newyork’taki central park’a benzettim. Etrafında gökdelene benzer yapılar ve ortada da büyük bir park var. Madrid şehrinin kalbi diyebilirim buraya. Bu parkın içinde el sanatları ve hediyelik eşyalar satanlar var.
Otelimizin bulunduğu Gran Via caddesi, madrid’in en cix caddesi. Tüm marka mağazalar, sinema salonları, tiyatrolar, alışveriş merkezleri hep bu cadde üzerinde. Otelimizin hemen önünde kırmızı 2 numaralı hatta ait bir metro durağı vardı. Bu durağın adı Santo Domingo idi.
Biz bu durağı sadece 1 kere kullandık, o da Toledo’ya gitmek için Atocha tren istasyonuna ulaşımda. Onun dışında hiç binmedik. Bir hatırlatma daha yapmak istiyorum. Eğer gerçekten ben sağlam yürürüm arkadaş diyorsanız madrid’te bizim gibi 3 günlük bilet almak gerekmiyor. Biz günde ortalama 20km yürüdüğümüz için bu 3 günlük bileti havalimanından otelimize ulaşımda, Santo Domingo durağından Atocha tren istasyonuna gidişte ve bir kere de Kibele Sarayı, Prado Müzesi civarına gitmek için kullandık. Diğer tüm yerlere yürüdük. Çünkü otelimiz gezilebilecek her yere oldukça yakındı. O yüzden bize pek ekonomik gelmedi bu bilet. 3 günlük biletin ücreti 18 euro.
1. GÜN
Otelimize vardıktan sonra çantaları ve valizleri yerleştirdik. Emperedor Otel personeli gayet iyi, yardımsever. Odalarda ayrıca taharat lavabosu var. Otelin tek eksik yanı odalarda internet yok. Lobide free wi-fi var. Odaya isterseniz günlük 2 euro’ya internet var. Otel harika bir konumda. Bu otele 2 kişi toplam 3 gece 4 gün için 297 euro ödedik.
Otelde kahvaltı almadık. Onun yerine otelimizin yaklaşık 20-30 mt ilerisinde All U Can Eat adlı bir yer keşfettik. Madrid’de birkaç yerde daha şubeleri varmış. Sabah kahvaltımızı burada yaptık. Açık büfe şeklinde + 1 içecek kişi başı 5,50 euro
Dediğim gibi Gran Via caddesinde ve her yere yürüme mesafesinde. Royal Palace of Madrid, Catedral de la Almudena, Debot Tapınağı, Puerta del Sol (Vodafone Sol olarak anılıyor. Bu metro durağına vodafone sponsor olmuş, o yüzden son yıllarda vodafone sol diye anılıyor, hatta durağın adı Vodafone Sol diye yazıyor ama metroda anonslarda sadece “Proxima estacione: Sol” diye anons var.) Biz otelden çıkar çıkmaz yürüyerek kendimizi Puerta del Sol’a attık. Gece gündüz haraketli bir meydan. Kocaman Apple Store var. Orange Mobile, Vodafone gibi binalar da var. Onun dışından Casino’lar, restoranlar, spor mağazaları falan da burada. 3.felipe’nin heykeli de var tam ortada.
Bu meydana bağlanan bir cadde var ki akşamüzeri orada yürümenizi öneririm. Caddenin adı Calle de la Montera. Para karşılığı sex yapan hatunlar çıkıyor meydana. Oldukça iyiler benden söylemesi. Fiyatları 50 eur, tek atımlık. Biz sırasıyla Calle de Alcalá ve Calle del Arenal gibi caddelere girip sağı solu keşfettik. Teatro Real denilen Opera adlı mekanın bulunduğu yere gittik.
Daha sonra otelimizin önündeki Santo Domingo durağından metroya binerek Banco de España durağında inip Prado Müzesi’ne gittik. Banco de España durağından Prado müzesi yürüyerek yaklaşık 10dk mesafede. Biz müzeye ulaştığımızda müze kapanmak üzereydi. Yani akşam 18:00’e kadar açık müze ancak 16:00’dan sonra içeriye ziyaretçi alınmıyor. O yüzden içeri giremedik. Onun yerine hemen giriş kapısının yanındaki San Jerónimo el Real adlı kiliseye girip biraz fotoğraf çektik. Önündeki yeşilliklerde uzanıp dinlendik.
sokaklarda öyle avare avare gezerken karnımızın acıktığını farkettik. Adını unuttuğum küçük bir restorana girdik Bir italyan restoranıydı burası. Biz ilk gördüğümüz iki kişilik Masaya oturduk ama garson çocuk baya kızdı. Bunlarda da italyan’lar gibi bir adet var, belki de italyan restoranı olduğu için italyan geleneklerini sürdürüyorlardı. Garson nereyi gösterirse oraya oturmak gerekiyormuş. Yine adını unuttuğum bir yemek ve yanında Cerveza (bir çeşit ispanyol birası) söyledik. Yemek bir harikaydı. Carveza ise biraz daha yoğun kıvamda bir bira. O yüzden ben Cerveza’nın adını yağlı bira olarak değiştirdim ve tüm ispanya gezimde hep ağzımda yağlı bira diye geveleyip durdum. Derken gece baya geç oldu ve otelimize döndük.
Canon EOS 7D | Canon EF S 15-85mm f/3.5-5.6 IS USM | Lexar 16gb 400X Professional UDMA CF Card | CULLMAN Magnesit 519 CW25 Tripod | Hoya 77mm UV | Tiffen 77mm CPL | Diesel Rush Hour |