okuduğum çarpıcı bir yazıyı aynen aktarıyorum..
sevgiler..
Eller aya, biz hâlâ yaya...
Moda fotoğrafçılığı ciddi bir iş. Özellikle Batı'da hem saatlerine hem de kalabalık ekiplerine kucak dolusu para dökülüyor. Peki Türkiye'de son on yılda işlemeye başlayan sektörün durumu ne?
Dünyanın batı yakasıyla kıyaslandığında, Türkiye'de her işin farklı yapıldığı bir gerçek. Bazen bu fark, dudak uçuklatacak cinsten oluyor. Aynı işler burada da var. Aynı titrler, aynı adlı kurumlar, kuruluşlar ve aynı isimli dergiler. Evet dergiler de var olmasına var ama içeriğinin ve kalitesinin aynı olup olmadığı tartışılır. Bunun sebebi Türkiye'deki dergicilerin yeteneksizliği falan değil. Aslında sebep, kişilerin yakınından bile geçmiyor. Ekonomimiz yüzünden nasıl Avrupa'dan dışlanıyor, Amerika'nın yanına bile yaklaşamıyorsak, yine para sıkıntısından dolayı, dergilerimiz de Batılı adaşlarının performansını ağızları açık seyrediyor.
Bu öykünmenin akla ilk gelen nedenleri derginin çekimlere ayırdığı ya da ayıramadığı
bütçesinden tutun da, malzeme eksikliği, manken gibi mankenlerin kıtlığı, parmakla sayılabilen iyi fotoğrafçılar ve maalesef henüz pişme fırsatı olamadan editörlüğe yükselen gençler. Yine de esas neden para.
Amerikan ve İngiliz Vogue, Elle ve Marie Claire gibi dergilerin çekim öncesi sahnesi ile Türkiye'dekilerin arasında uçurumlar var. Orada her işi yapan birden fazla eleman var. Prodüksiyon asistanları, makyörler, kuaförler, stilistler ve daha niceleri. Burada ise sahne oldukça acıklı. Olsa olsa bir moda editörü, şanslıysa en fazla bir tane asistanı, yalvar yakar hatır için gelen bir makyör, kuaför, manken ve fotoğrafçı.
Yıldız isimler
Moda dünyasında isim yapmış fotoğrafçılar kendi başlarına birer star. Buna en iyi örnek Perulu Mario Testino. Ocak sonunda birçok ünlü fotoğrafçıya ev sahipliği yapan Londra'daki National Portrait Gallery'de Testino'nun ilk sergisi halka açıldı.
Testino, yıldız fotoğrafçıların ilki değil. David Bailey ve Cecil Beaton da zamanlarının starlarıydı. Peki bunların imzasını taşıyan eserler - ünlülerin ve süpermodellerin mükemmel portreleri - ileride, dönemlerinin önemli yapıtları olarak sanat tarihi sayfalarında yer alacak mı?
National Portrait Gallery'de birkaç yıl önce çalışmaları yer alan Vanity Fair portrecisi Annie Leibovitz, geçen yıl White Cube Gallery'de sergisi olan Steven Meisel, David LaChapelle, Herb Ritts, Mark Seliger ve Mario Sorrenti de tapılan fotoğrafçılar arasında. Ama çalışmalarının sanat olup olmadığı tartışılır. Testino, fotoğraflarındaki ince düşüncenin onlara uzun ömür kazandırdığı görüşünde.
Ünlü - fotoğrafçı ilişkisi
Fakat kim çekerse çeksin 'ünlü fotoğrafları' banal olmaktan öteye geçemiyor. Fotoğrafçı ve ünlü arasındaki 'yardakçılık' öyle göze batıyor ki, set ne kadar göz alıcı olursa olsun, öne çıkan bir tek bu durum oluyor. Öfkeyi, şehveti, karmaşayı, duyarlılığı ve neşeyi pek göremiyorsunuz. Tek gördüğünüz, anlamsız ve boş bakışlar. Yağcılık portre fotoğraflarını oldum olası zayıf kılmıştır, sahtelik ise bu zayıflığı ikiye katlıyor. Pürüzsüz ciltler ile düzgün dişler problemin kaynağı. Bu 'mükemmel estetik' anlayışı, günümüze kalan sanat eserlerinin niteliklerinden biri olan yaşanmışlığın yakınından bile geçmiyor, aksine onlara
'gerçek' demeye bin şahit istiyor.
Aynen Testino gibi kadınları objektifiyle güzelleştiren fotoğrafçı olarak ün salmış Nihat Odabaşı, bu noktada Testino'dan biraz ayrılıyor. Çünkü Odabaşı, artık o klasik güzellik anlayışından sıkılmış olacak, farklı ve yeni bir şeylerin arayışı içinde. O pürüzsüz ciltleri ve düzgün dişleri görüntüleyenlerin en iyilerinden biri olmasına karşın, anlaşılan şu ki, o daha özgün bir şeylerle iz bırakmak istiyor. Bunun için de onu suçlayamayız.
Faturadaki sıfırlar
Yabancı fotoğrafçıların masrafı dilden dile dolaşır. Bir keresinde birisi koca bir havuzun suyunu boşalttırıp daha koyu renk bir sıvı ile doldurttu. Bir diğeri de 10 kişilik ekibini doyurmak üzere favori aşçısını istetince, Meksika birası ile tek bir günün faturası 100 bin pound'a çıktı.
Gariban yurdum fotoğrafçısı ise yediğini kendi ödüyor. Şu sıralar Türkiye'nin en hanım mankeni Asuman Krause ile olan birlikteliğiyle gündemi oyalayan moda fotoğrafçısı Serkan Şedele, geçen yaz bir dergiye moda çekimi yapmak için gittiği Çeşme beldesinde, iki gün boyunca yuvarladığı
Red Bull'ların parasını cebinden ödemek zorunda kaldı. Daha sonra iki günlük çekimi sekiz çekim gibi gösterip durumu dengelemeye çalıştıysa da kestiği faturaların muhasebe sınırlarını geçip geçmediği bilinmiyor. Aslında Şedele'nin sahtekarlık yaptığı falan yok. Gerçekten de sekiz ayrı mekânda irili ufaklı çekimler yapıldı. Ama es geçtiği bir nokta var. Burası Türkiye ve bunlar Türk dergileri. Kalkıp da bir gün süren tek bir çekime 250 milyon TL öderken sekiz değil, 18 çekim yapsanız iki gün için milyar ödemezler. Şedele bu konuda biraz idealist ya da şansını fazla zorluyor.
Türkiye farkı
Yabancı bir derginin kapak çekiminin hazırlıklarının üç ay sürdüğü oluyor. Işıktan kıyafete, her şey detaylı bir şekilde
planlanıyor ki fotoğrafçı işini yaparken zorlanmasın. Türkiye'de ise kıyafetleri iki gün önceden gören fotoğrafçıyı şanslı sayabiliriz. Çünkü genellikle son dakika golü yedikleri bir gerçek. Adam daha ne çekeceğini bilmeden fona mı karar versin,
ışığı mı ayarlasın, seti mi kursun? Bu sistemi reddedenler parmakla sayılsa da, birileri yok değil. Örneğin Serdar Önal'ın bu anlamda fazlasıyla titiz bir fotoğrafçı olduğu söylenebilir.
Önal asla iki gün önce haber verilen bir çekimi kabul etmediği gibi, önceden kıyafetleri görmemesi de pek olası değil.
Nihat Odabaşı'na ise kıyafetleri çekim gününde götürebilirsiniz fakat beğenmeyip çekmemesini ve asistanını sokağa salıp akşama kadar kostüm aratmasını göze almalısınız. Bu da onun Türkiye şartlarını zorlayan mükemmeliyetçi ruhundan kaynaklanıyor. Bu arada saat 11'de başlaması gereken çekim akşam 19.30'a sarkınca tüm gün ekibi oyalamak da size düşüyor.
Dünyadaki yıldız fotoğrafçılar 15 bin pound'dan aşağısına stüdyoya girmezken, Türkiye'de Nihat Odabaşı ya da Tamer Yılmaz gibi isim yapmış olanlar bile, bir dergi çekiminden 250 milyon TL ya alıyor, ya almıyor. Şüphesiz burada her sektörün çalışanları dışarıya göre en az üçte biri fiyata mahkum oluyorlar ama moda dergiciliği yapanların kazandığı paralar için, yüzde biri desek yeridir.
30 bin pound'a şipşak
Bir günlük çekim masrafı
Avrupa: 30 - 40 bin pound (yaklaşık 60 milyar TL)
Türkiye: 400 milyon TL
Yıldız fotoğrafçı
Avrupa: En az 15 bin pound (yaklaşık 30 milyar TL)
Türkiye: 250 milyon TL
Kuaför
Avrupa: Belli başlı isimler Chloe'deki günlerinden beri Stella McCartney ile çalışan Eugene Souleiman ve Vidal Sassoon'dan Peter Grey. Bir günlük ücretleri 6 bin pound (12 milyar TL) civarında.
Türkiye: Belli başlı isimler Hakkı Tezel, Zeki Doğulu, Hakan Akbalık, Hakan Köse. Birçoğu çekimlere artık kendileri gelmek yerine asistanlarını gönderiyorlar. Ne de olsa salon daha kârlı. Bir günlük ücretleri 80 milyon TL civarında.
Makyör / Makyöz
Avrupa: Rolling Stone dergisinin kapaklarında çalışan Kevyn Aucoin ve Giorgio Armani'nin kozmetik serisinin yaratıcısı Pat McGrath, en tanınmışlardan. Bir günlük ücretleri 3 bin pound civarında.
Türkiye: Mehmet Yıldırım, Hakan Kültür ve Hamiyet Akpınar akla ilk gelen isimler. Bir günlük ücretleri 80 milyon TL civarında.
Sanat yönetmeni
Avrupa: Çekimin üç ay öncesinden çalışmalara başlar. İşinin en zor yanı, hem fotoğrafçıya hem de ünlü modele uygun bir tarih belirlemek ve birinin egosunu diğerininkinden uzak tutmak. Derginin maaşlı elemanıdır.
Türkiye: Avrupa'dakiyle benzer. Tek fark, çekim çalışmalarına birkaç gün önce başlaması. Derginin maaşlı elemanıdır.
Moda editörü
Avrupa: Çekimde kullanılacak kıyafetleri organize eder. Çekimden sonra manken kıyafetlerin kendine verilmesini istiyorsa, modaevleriyle bunun pazarlığını da editör yapar. Çekim gereği Chanel de olsa, kıyafetleri çamura bulayıp lime lime edebilir. Firmalar bunu hiç önemsemez. Ne de olsa o sayfalarda yer almak bir şereftir. Derginin maaşlı elemanıdır.
Türkiye: En erken iki gün öncesinden kıyafetleri toplar. Beşten fazla ürün almak istediklerinde mutsuz ifadelerle karşılaşır, fondöten lekeli bir tişörtü teslim etmeye kalktığında da çatık kaşların hücumuna uğrar.
Asistanlar
Avrupa: Beş tane. Günlük 120 pound alırlar.
Türkiye: O da ne?..
alıntıdır..