Arkadaşlar,
Bu konuda makale yazabilecek seviyede doluyum....
Ancak yanlış anlaşılmasın sadece eşim odaklı değil.. (şimdi bu sayfayı okur falan....)
Bayanlar ile erkeklerin beyin sistemi çok farklı çalışıyor...
Bayanlar tamamen minimalist ve siz hariç çevre merkezli düşünürken, erkekler ise detaycı ve kendi merkezli düşünürler...
Bir erkek bir şeyi beğendiğinde çoğunlukla kendi beğendiği ve başkalarından farklı (bazan sidik yarışı) birşeylere sahip olmak ister...
Bir erkek ne kadar büyük ve detaylı o kadar iyi gözü ile olaya bakar...
Bazan burada başka psikolojiler de işler..
Örneğin bazı erekeklerin cinsel organ ebadı ile sahip olduğu diğer şeylerin ebatları arasında ters orantı olduğu, kişinin kendini (kendince gördüğü bu eksikliği nedeni ile) bu şekilde tatmin ettiği psikologlarca ifade edilir, hep...
Bayanlarda ise makina tamamen farklı çalışır...
Bayanların bir şeyi beğenmeleri için öncelikle başka bir bayanda görmeleri, yada başka bir bayanın bununla ilgili övüntüsü gereklidir...
Bayanlar için önemli olan fonksiyonellik değil, o an için işi görmesidir esas olan...
Bu sadece fotoğraf için geçerli değil...
Örneğin Hi-Fi sistemi.... İlgili oldğum bir başka konu..
İstanbul'da ki birçok Hi-Fi satıcısı ile tanışığımdır...
Her yeni tanıştığımda bir soru sorarım...
"Yahu, bu işin bu kadar meraklısı var... Neticede başlı başına bir bilim konusu... Her kulak yapısının, her müzik türünün, her dinleti yapılan odanın farklı bir akustiği ve tadı var... olayısıyla ekipman seçimi çok ince bir konu... Bir Hi-Fi takımı bir odada harikalar yaratırken diğer odada çamur bir ses verebilir.. Yada bir müzik türünde sizi uçurur iken, diğer bir müzik türünde ıhhhmmm dedirtebilir... Bu kadar detay varken, hiç bayan müşteriniz var mı....???"
Cevap çoğunlukla derin bir sessizliktir...
"Peki hiç konservatuarda bayan akademisyen yada müzisyen bir müşteriniz demi yok, hani bu işten para kazanan, falan..."
Cevap yine derin bir sessizlik... Sonra kısık bir ses ile "walla verdiğimiz en gelişmiş müzik seti herhalde "şık" bir kompakt settir.."
Eeeee... Ne oldu sesin o büyülü dünyasına...
Çoğu kereler kocalar kule hoperlörler amfiler alır, paket kurulum için eve geldiğinde daha kutuları açılmadan evin hanımı tarafından geri gönderilir... Yada bir iki hafta geçmeden müzikten soğunulur... Bu arada her zaman olduğu gibi rakamlar ya ufaltılır yada döviz türü değiştirilerek söylenir...
Fotoğraf da öyle...
Her amaç için ayrı bir lens, ayrı bir aksesuar gerektirir....
Fotoğrafta kişisel tatmin içsel paylaşım kadar dışsal paylaşım, bir gelişim, bir yarış da vardır...
Ama nasıl bir bayan "Aman Ipoho ile müzik dinliyorum işte son derece güzel.. O setin ne gereği var..." dediği gibi "Yauw, cep telefonu ile yada falancanın kompakt makinesi ile de aynı fotoğraf çekiliyor işte bu kadarına ne gerek var..." yargılar hep sizi...
Bir hocam bir keresinde demişti ki:
"Oğlum, eğe kemiğinden yapılan, bu kadar olur işte...... Ne bekliyorsun ki.. Malın malzemesi zaten eğri ve esnek..."
Ama bir bayan iş arkadaşının eşinin bir D-SLR sahibi olması ile övündüğünü duyarsa o gün sizin için işin renginin değiştiği gündür.. O gün karşınızda olan bayan, bir anda sizin en büyük, çoğu zaman sessiz, destekçiniz olur...
Kendisini çektiğiniz fotoğraf başkaları tarafından olağan dışı bir ilgi görür ise hep modeliniz olmak ister...
Yada evladının güzel bir fotoğrafını çektiğinizde hoşuna giderse hep onu çekmenizi size salık verir...
Dolayısıyla, bir bayan sizi asla başka bir şey ile paylaşmak istemez..
Bir bayan asla sizin beğendiğiniz bir şeyi direkt beğenmez, işin içine başka bir bayan girmelidir...
Evet hayat onlaral da olmuyor, onlarsız da...
Yolda yürürken bir bayanın elinde bir D-SLR üzerinde de şöyle güzel bir prime lens yada kaliteli bir bir optik görürsem hemen ilgimi çekiyor...
Wayy anasını, bu bunu nasıl oldu da aldı acaba diyorum...
Bir keresinde bir arkadaşım "Ulann acaba lezbiyen olabilir mi...!!" diye bir ifade kullanmış idi...
Bir başka ağabeyim "Oğlum bu seti ile bir arkadaşımın evine kurdurdum ve onlara misafirliğe gittik.. Orada arkadaşımın eşi özel olarak bizim için seti övünce iki gün sonra seti geri bizim eve getirttim... Arkadaşım ve eşi de haftasonu tatili kazandı..." demişti...
Tabii bu örnekler ve hikayeler böyle uzar gider....
Ama asl'olan "EĞE KEMİĞİ" felsefesidir.......
Bana gelince, sevgili eşim bu merakım içim "ONLAR BENİM KUMAM..." diyor...
Kabullenmiş durumda...
Ama gizli gizli de sürekli sayım yapıyor, farkındayım...
Ama başka bir ilgi alanım, kötü alışkanlığım da olmadığı için karışmıyor...
O da kayınbiraderimin "Kızım, adama ne yükleniyorsun... Kötü bir alışkanlığı, harcaması yok.. Kendi kendine oynuyor işte..." lafı ile gerçekleşen bir durum...
Yoksa ben diller dökeyim, destanlar yazayım, yine de beni, kabullenmezdi....
Ama olsun iyi ki var.....