CT İstanbul Avrupa Yakası Üyesi
Status
Offline
Artistik Açıdan Fotograf ve Sanatla İlişkisi
1853 yılında bir grup amatör ve profesyonel fotoğrafçı, çok kısa bir sürede fotoğrafın teknik, bilimsel ve estetik bakımdan tartışıldığı ve bilgi alışverişlerinin yapıldığı bir merkez haline gelen Londra Fotoğraf Topluluğunu kurdular. Yapılan ilk toplantıda Sir Williams John Newton ( 1785 – 1869 ), fotoğraf makinesinin sanatçı için önemini anlatan bir metin okudu. Aynı toplantıda Newton’ un: “Objeyi bir miktar netsizleştirin, böylece fotoğrafınızın etkisini arttırmış olursunuz.” diyerek fotoğrafçılara tavsiyede bulunması, büyük tartışmalara yol açmıştı.
Şüphesiz fotoğrafın sanat olup olmadığı bu gün tartışılmıyor artık. Günümüz fotoğraf dünyasında tartışılan konular 1800’lü yıllara göre çok daha farklıdır. Bununla birlikte fotoğrafın bu ilk yıllarında neler düşünüldüğünü ve nelerin tartışıldığını bilmek, kim bilir belki de bir an için bazı şeyleri yeniden gözden geçirmemize yol açabilecektir...
Artistik Açıdan Fotograf ve Sanatla İlişkisi
Sir Williams J. Newton1853
Günümüzde fotoğrafın çok gelişmiş olması ve görsel sanatlarla birlikte pek çok bilim dalında da uygulanabiliyor olması, bir fotoğraf topluluğu kurma fikrini güçlendirmiştir. Fotoğrafın sanat ve bilim için öneminin bir sonucu olarak, böyle bir topluluğun kurulduğunu şu anda büyük bir mutlulukla ilan ediyorum.
Amacım bu yazıda fotoğrafın bilimle olan ilişkisini tartışmaktan çok, fotoğrafın sanata dair yönünü ve en önemlisi de bir fotoğrafçının yapıtında kullanacağı objeleri nasıl kullanması gerektiğine dair önerilerde bulunmaktır.
Şimdi bu yapıtlar üzerinde duralım: Konular eser sahibinin beğenilerine / istemlerine / tercihlerine göre değişir. Hatta şu anda duvarları süsleyen bu koleksiyon da (muhtemelen o anda konuşmanın yapıldığı mekânın duvarlarında asılı olan bir sergiyi işaret etmektedir) tercihlerin çokluğu hakkında fikir vermektedir. Seçilen bütün konular büyük bir titizlikle kriterlere uygun bir şekilde fotoğraflanıp sergilenmiş, doğada bulunan bütün tonlar fotoğraflarda gösterilmeye çalışılmıştır.
Doğa fotoğrafı çalışmayıp sadece gözlem yapan birisi, doğal örtünün sergilediği atmosferi, objelerin birbirlerinden farklı oldukları kadar, aynı zamanda bir bütünlük içinde bulunduklarını görmekte zorlanır. Sonuç olarak günümüzde gerçek ışık ve gölgelerin fotoğrafa aktarılması bir zorunluluktur. Bu da ancak “güzel” diye tanımlanabilecek bir eserde bulunabilir.
Fotoğrafçılar hangi dersi almalılar? Laboratuvarda çalışıp, fotoğraflarındaki objelerin en küçük detaylarını bile karta aktarmaya çalışsınlar. Şunu hiç unutmamalılar ki seçtikleri konular ve nesneler doğanın birer parçasıdır ve onların gücünü / etkisini ancak bu şekilde yansıtabilirler. Dolayısıyla bu görüntüler, daha önceden dünyaya gönderilmiş resim ve oymalar gibi olmamalıdır. Fotoğraf, sadece kimyasal ve sanatsal olarak güzel olmamalıdır.
Fotoğraf önce beyinde oluşmalıdır. Başka bir deyişle, fotoğraf makineleri sanatın kurallarını öğretmezler. Ancak, deneyimli beyinler oluşturdukları görüntüleri (imgeleri), fotoğrafın olanaklarını (fotoğraf dilini) kullanarak aktarırlar. Sanatçıların nesnelerdeki en küçük ayrıntıları fotoğrafa aktarmalarının şart olduğunu söylemeye çalışmıyorum. Fakat bununla birlikte doğanın bize sunduklarını bir fotoğrafçının fotoğraf makinesi yardımıyla eserine aktarabiliyor olmasını önemli sayıyorum. O nedenle fotoğrafta bulunan nesnelerin “net” olması gerektiğini düşünmüyorum. Tersine, bazı nesnelerin fotoğrafta bir miktar “netsiz” bırakılmasının pek çok durumda daha çarpıcı bir etki oluşturduğunu gördüm. Netsiz objeler fotoğrafta daha farklı bir etki yaratır; dolayısıyla bu yaklaşım, doğanın daha doğru aktarılmasıdır.
Şimdi de sanatçıların çok kolay kabul etmedikleri başka bir konuya değinmek istiyorum: Toplantının başında da konuşulduğu gibi, pek çok fotoğrafçı, fotoğrafın, fotoğraf makinesi ile çekildiği / saptandığı gibi kalmasından yana. Ancak ben bu düşünceye tamamen karşıyım. Negatifteki bütün hatalı ve sınırlı görüntülerin ve sanatçının yansıtmak istemediği kısımların fotoğraftan çıkartılabilmesinden yanayım.
Fotoğraf makinesi ile istediğimiz renkleri ve ışığı mükemmel bir şekilde negatife aktarmak mümkün değildir. Örneğin; parlak kırmızı ve sarı doğada açık renkler olmalarına rağmen, fotoğrafta koyu renklerdir. Dolayısıyla doğanın gerçek renklerini fotoğrafa aktarmak kolay değildir. Sonuç olarak, bazı kimyasal işlemler yardımıyla gerçeğe daha yakın görüntüler elde edilebilir. Fotografçı bunları kullanmakta özgür olmalıdır.
Mimari fotoğraflarda bütün emek, detayların net ve açık bir şekilde fotoğrafa aktarılmasına verilir. Fakat benim gözlemlediğim kadarıyla böyle bir etki verebilmek için daha ayrıntılı işlemler gerekmektedir. Örneğin; dışarıdaki ışık çok güçlü olduğu için, pozitif görüntüde gökyüzü beyaz ve fotoğrafta bulunan bina ve diğer objeler karanlık lekeler olarak çıkacaktır. Bu durumdan kaçınabilmek için negatiften pozitife dönüştürme işlemi sırasında bazı ayrıntılı işlemler yapılarak, bina ve nesneler net ve doğal tonlarında elde edilirken, aynı zamanda gökyüzündeki bulutları da fotoğrafa aktarmak mümkün olur.
Sonuç olarak; sanat öğrencilerine, sanatın gerçek ilkelerini öğrenmeden ellerine fotoğraf makinesi almalarını tavsiye etmiyorum. Eğer, bir ön hazırlık aşaması gerçekleştirmeksizin, salt fotoğraf makinesinin, istedikleri fotoğrafı çekmelerini sağlayacağını düşünüyorlarsa, sonradan telafisi mümkün olmayan bir yanılgıya düşmüş olacaklardır.
Kaynak: Photography, essays and images, Illustrated readings in the history of photography, The Museum of Modern Art, New York
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.