1. Bölüm
Erdal Baykara – Hocam fotoğrafta doğru var mıdır? Varsa bilmemiz gereken doğrular nelerdir ve tabi yanlışlarımız…
SK – Ortak doğrular çoğunluktadır. Biz bir milyon yıldır bu gezegende az çok ortak koşullarda yaşadık. Ortak doğru hakkındaki yargılarımız genlerimize işlemiştir. Ama nedense egomuz bizi küçük farklılıklarımızı abartmaya ve önemsemeye sevk eder.
* * *
Anıl Bayrak – Anlık fotoğraflarımızda kompozisyonu nasıl oluşturabiliriz?
SK – Fotoğraf dilini iyi bilen sadece karşıda kompozisyon istediği hale gelince deklanşöre basar. Bu akıl yürüterek, ölçüp biçerek olmaz. Eğer vücudumuz fotoğraf refleksini edinmişse bu kolayca yapılır.
* * *
Murat Ayneli – Avrupa ve diğer dış ülkelerin fotoğrafı ile Türkiye fotoğrafı kıyaslandığında yer ve kültür farkı gözetmeksizin arasındaki fark nedir? İkisi arasında ki fark çok büyükse sebepleri ve çözümü sizce nelerdir?
SK – 1960-1980'li yıllarda bu fark batının lehine idi. Türkiye temelde yüzünü batıya döndüğü için buna özenmemiz normaldir. Bugün aynı eğilim devam ediyor. Ne var ki yirminci yüzyıl başında insanlığın en büyük kazanımı olan modernizmi Avrupa çöpe atmış bulunuyor. Şimdi adına anti sanat da diyebileceğimiz, sıradanlık yüceltiliyor. Artık uluslararası yarışmalarda sadece Uzak Doğu'dan gelen fotoğraflara imrenerek bakıyorum.
* * *
Erkan Şimşir – Fotoğrafçı apolitik mi olmalıdır yoksa aktivist mi? Suya sabuna dokunmadan çiçek böcek çeken midir fotoğrafçı, yoksa ortaya çıkardığı eser ile dünyayı değiştirmeyi mi amaçlar? Sizin için fotoğrafçı hangisidir? Yorumlar mısınız?
SK – Niçin fotoğrafçıyı bu kutulardan birine koymaya çalışalım. Her karakterde, her birikimde, her renkte fotoğrafçı olabilir diye düşünüyorum. Yeter ki altı büsbütün boş olmasın ve fotoğraf dilini konuşabilsin. Bir de söyleyecek sözü olsun.
* * *
Murat Seyit – Dijital fotoğrafa/dijitalleşmeye geçmenin dezavantajları nelerdir?
SK – Sizde dezavantaj olduğuna dair bir ön kabul var sanırım. Bence dijital çekim ve görüntü işleme fotoğrafta bir devrimdir. Kaliteye katkısı inkar edilemez. Ne var ki uzun vadeli saklama güvenliği henüz tam halledilemedi. Hala dialarımızı solmaları pahasına saklamak durumundayız. Öte yandan dijital kullanımın bedava olması kimilerini ve hatta herkesi biraz geveze yapıyor.
* * *
Şule Fatma Demir – Fotograf sizce sanat mıdır?
SK – Babaannem derdi ki "çok fazla Allah diyenden korkun". Benzer şekilde çok fazla sanat diyene de ihtiyatla bakmak lazım. Bizim ülkemizde sanat sözcüğü çok fazla kullanılıyor. Nüfusunun önemli bir kısmı sanatçı olan Bali'nin sözlüğünde sanat sözcüğü yokmuş.
* * *
Sinan S. Ünsal – Bir fotoğrafçının yaşadığı bölgenin, ülkenin ve dönemin tanığı olması mı daha önemlidir, yoksa gördüğü ve sevdiği her şeyin fotoğrafını çekmesi mi?
SK – Tanıklık elbette önemlidir. Ama asıl önemli olan nitelikli tanıklıktır. Sadece olayı görüp, makineyi doğrultup çekmek değersiz olabilir. Fotoğraf ona bakanlar için çekilir. Fotoğrafçının sevdiği her şey başkalarını ilgilendirmeyebilir.
* * *
Ali Şenel – Fotoğraf çekmek ile fotoğrafçı olmak çok farklı şeyler. Fotoğrafçı nasıl olunur? Fotoğrafçıyı fotoğraf çekenden ayıran hususlar nelerdir?
SK – Bir fotoğraf makinesi ya da başka bir cihazla fotoğraf çekmeye engel yoktur. Kim bilir bunların içinde belki kendisine fotoğrafçı diyenler de olabilir. Ama çektiklerimizin önemli fotoğraflar olması zordur. Bırakın fotoğrafçı unvanını, kendisine fotoğraf sanatçısı diye kart bastıranlar var. Özgürlükler böyle de kullanılabilir.
* * *
Eser Köse – Türkiye’deki son dönem fotoğraf sanatı düşünüldüğünde niçin uluslararası sanat boyutunda fotoğrafçı çıkaramıyoruz?
SK – Ülkeler arası piyasada yer tutmak tıpkı ulusal piyasada olduğu gibi ilişkilere bağlıdır. Tam bir kalite göstergesi sayılmaz. Çok daha alçak gönüllü ortamlarda, örneğin uluslararası yarışmalarda ödül alan birçok gencimiz var.
* * *
Mustafa Doğan Özkan – Fotoğraf sanatındaki kadrajlama kurallarını yarışmalara katılanlardan bilmeyen yoktur. Benim sorum bu iş sanat adı altında yapılıyor ise neden kurallara dayatılıyor?
SK – Fotoğraf bir dildir, bir yazısı vardır. Yazı bir takım ortak doğrularda anlaşılarak kullanılır. Harfler üzerinde anlaşılmıştır, sözcüklerin anlamında anlaşılmıştır. Böylece birinin söylediğini başkaları da anlayabilir. Fotoğrafın da anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Sanatın kuralsızlık olduğunu kim söylemiştir.
* * *
Hakan Gümüş – Fotoğrafını oturup masasında tasarlayanlar ile makinesini eline alıp bir avcı misali ya nasip diyerek sokağa çıkanlar arasında masa fotoğrafçıları lehine büyük bir ayrım oluşmaktadır. Bu gidiş sokak fotoğrafçılığı ölene kadar devam eder mi yoksa bunu önlemenin bir yaptırımı olabilir mi?
SK – Fotoğrafçı bir sahne görür. Bitmiş fotoğrafı hayal eder. Bu gördüğü sahnenin tıpatıp aynısı değildir. Onu hayaline dönüştürmeye çalışır. Masa başındaki adam oturduğu yerden bir sahne hayal eder, belki çizim de yapar. Sonra oradaki ögeleri bulur ve birleştirir. Birinci yöntem fotoğrafın en saf ve hakiki yöntemidir. Çünkü çıkarımsaldır. Fotoğrafçı varolan ama gereksiz olan bütün ögeleri dışlar. Böylece sonuca ulaşır. İkinci yöntem toplamsaldır, biriktiricidir ve resmin yöntemidir. Ama sırf bu yüzden bu uygulamayı fotoğraf dışı sayamayız.
* * *
Erdal Baykara – İlk fotoğrafınızla bugün arasında fotoğrafta olmazsa olmazlarınız ve yeniden başlasaydınız, şöyle başlardım şöyle yapardım dedikleriniz nelerdir?
SK – Eskiden beri fotoğrafımın sadece okunaklı ve etkili olmasını isterim. Gereksiz hiç bir şeyi çerçeve içerisinde tutmamaya çalışırım. Başlangıçta sadece 8 poz çekebilen bir 6×9 makinemin baskısı altında çalıştım. Bugün dijitale başladıktan sonra belki ben de biraz geveze oldum.
* * *
İbrahim Katırcı – Fotoğrafçılık sanatına gönül vermiş kişiler ilk attıkları adım ve zamanı durdurdukları ilk andan itibaren utanmadan ve sıkılmadan fotoğraflarını paylaşmalılar mı? Yoksa belli bir yol kat ettikten sonra adeta "Bu sektörde ben de varım" der gibi konu ve öğece zengin fotoğrafları mı paylaşmalılar?
SK – Mağara resimlerinden belki binlerce yıl önce insanlar ilk konuşma seslerini çıkardıklarında herhalde çok küçük gruplar halindeydiler. Aralarında yeterince kendini ifade edemeyenleri tam anlamasalar da önemsememiş olmalılar. Eğer milyonluk gruplar olup da akşama kadar binlerce anlamsız ses duysalardı buna dayanamazlardı.
Fotoğraf bir dildir. Onu yeterince konuşamayan üstelik başkalarını da ilgilendiren bir diyeceği olmayan sadece kendisinin önemsediği bir şeyi söylemeye kalkışmamalıdır.
Hayatın merkezinde oturan "ben" değildir, "bizdir". Yani başkaları da vardır. Üstelik bir fotoğrafçı çektiği fotoğrafları ona sebep olan duyguları ve anıları silinmeden seçmeye kalkmamalıdır. İnsan kendi fotoğrafına başkalarının fotoğrafı gibi bakabildiği zaman doğru seçim yapar ve başkalarına gösterme cesareti bulur. Yoksa insanlar bizim ilkelliklerimizi izlemek zorunda değildir. Aksi halde yaşadığımız ortam bugünkünden beter bir gürültü dünyasına dönüşür