Ne yazık ki özellikle sanat alanında özellikle "bir yerlere" gelmiş "sanatçılar" sanatı yapanların ve/veya yapmaya çalışanların çoğalmasını pek istemiyorlar. Bu nedenle icra edilecek sanat dalı için gerekli ekipmanların ucuzlaması kolay ulaşılabilir olmasınından rahatsız oluyorlar..
Daha ortaokuldayken abimin lubiteli ile okulda fotoğraf çeker evdeki karanlık oda da basar sonra satıp harçlık çıkartmaya çalışırdım. Profesyonel olan abimin iyi olan makinalarıyla epey haşır neşir olduktan abimin fotoğraf işini bırakması sonucu makinasız kaldım. Ekonomik nedenlerden dolayı uzun süre fotoğraf makinam olamadı. Sonunda para denkleştirip bir nikon slr almayı başardım. 10 seneden kadar bu makinayı kullandım dijitaller çıkana kadar gayet mutlu yaşadım. Dijitaller çıkınca haftada anca 1-2 makara film çekip bastırmak hem ekonomik zor hemde pratik gelmemeye başladı. Paramın ancak yettiği kompakt bir canon dijital alıp onuda kullanmaya başladım. Yıllar sonra paramı denkleştirip iyi bir dijital slr aldığımda bazı insanlardan aldığım tepki "aa sendemi fotoğrafçı oldun" şeklinde oldu.
Aynı şekilde lise yıllarında yemek paramdan kısarak yaptığım tasarrufla aldığım kötü bir gitarla müziğe başladım. O yıllarda zaten iyi gitar bulmak mümkünde değildi. Bulabilenlerse büyük paralar ödeyerek buna sahip olabiliyorlardı. Yıllarca sahnelerde "Sakai" marka gitarlar yer aldı. İyi bir lambalı anfi almakta zaten hayal olduğu için uyduruk şemalarla yapılmış el yapımı anfilerle gitar çalındı. Ama parası olan bir şekilde iyi anfilere sahip oldu. Yıllar sonra müzik aletleri ucuzlayıp yaygınlaşınca bu işin başındakiler rahatsız oldu ve "eline gitar alan gitarcı oldu" lafını etmeye başladılar.
İçine giremediğim ama iyi bir izleyicisi olduğum sinemada aynı şey olmadı mı? Elinde pahalı kameralar olan bir kaç kişinin yaptığı kötü yeşilçam filmlerini izlemek zorunda kalmadık mı yıllarca...
Evet 90 lı yıllarda elektronik keyboardlar çıktığında 1000 doları veren evini studyo yaptı ve kayıt için dünya kadar paralar ödeyemeyenler evinde bir sürü saçma sapan şarkılar yapıp piyasaya sürdü ve ortalık 2 ay parlayıp sönen popçularla ve pop parçalarıyla doldu. Benim gibi grup ile müzik yapanlar 4 kişilik bir grubun aldığı paranın dörtte birine sahneye çıkan tek kişilik orkestra klavyeciler yüzünden işsiz kaldı ve ortalık klavyecilere kaldı. Çünkü dinleyici ritmboxtan gelen davul sesi ile gerçek davulu ayırabilecek bilgiye sahip değildi. Peki şimdi ne oldu? O klavyecileri görebiliyormuyuz? Sahneler gene gruplarla doldu. Bir sürü ünlü ünsüz grup var her yerde. Liselerde bile çok çok iyi çalan gruplar var. Dünyaca meşhur müzisyenlerimiz var.. Nasıl oldu bu? gitarların ucuzlayıp bir çok yetenekli yeteneksiz kişinin gitar alıp sahilde ateş başında "akdeniz akşamları"nı çalması sayesinde oldu. Akdeniz akşamlarını geçemeyenler bir sonra yaz zaten sahillerde yoklardı. Geçebilenler ise gruplarını kurup çatır çatır çalmaya başladılar.
Evet hala piyasa çok kötü pop parçaları var ama çok iyi rock gruplarıda var. 20-30 sene önceyle kıyaslarsak oran şu an kesinlikle iyi müzisyenlerden yana.
Sinemada öyle değilmi? Kameralar ucuzladığından beri aklına esip kamera alıp yönetmenliğe soyunanlar arttı. Bir dönem çok kötü şeyler üretildi. Ama şimdi bakın reklam filmleri, müzik klipleri, kısa filmler, belgeseller yıllar öncesine göre çok daha iyi değilmi? Sadece çok parası olanların yapabileceği bir iş olmaktan çıkınca bir dönem yaşanan karışıklığın ardından gelinen nokta sanat adına daha iyi bir nokta değilmi?
Tarkan gibi mega starları ucuzlayıp herkesin sahip olabildiği enstrumanlara borçlu değilmiyiz?
Fotoğrafta farklı değil.. evet 1000-1500 tl parayı bir araya getiren herkes 18-55 kit lensli bir dslr alıp biraz birşeyler öğrendikten sonra x..photography şeklinde site açıp kart bastırıyor. Ortalıktan birbirinden kötü fotoğraflar dolaşıyor. Fotoğraftan anlamayan bir sürü insan bu kötü fotoğrafları "like" ediyor.. Ne zararı varki bunun? Bir sürü insan makina alır elinde makinanın otomatik ayarlarıyla gayet net fotoğraflar çeker fotoğrafta her şeyin netlik olduğunu zanneden bir kitlede bunu beğenir. Geri kalanlarada örnek olabilecek bir sürü kötü fotoğraf olur elimizde..
Bir şeyin kötüsü olmadan iyisinin değeri anlaşılabilirmi?
18-55 lens sayesinde fotoğrafa başlayan bir çok meraklı kötü fotoğraflar çektikten sonra zaten sıkılıp bırakacak bu hobiyi. Ama en azından fotoğraf konusunda eskisinden daha bilgili olacak (yukarda başka bir arkadaş tamda bundan bahsetmiş teşekkürler) en azından daha iyi izleyiciler haline gelecekler. Bu meraklılardan bir bölümü ise işi geliştirecek ve başarılı fotoğrafçılar haline dönüşecekler. Sonuçta kalite artacak.
Resim piyasasına bakalım.. Televizyondaki bonus kafalı ressamın akşamları tv de 5 dakikada yaptığı tablolar yüzünden bir sürü insan ressamlığa soyunmadı mı? Ortalık birbirinden kötü resim ve ressamlarla dolmadı mı? O kötü ressamların hasbel kader meşhur olanların tabloları (bir tanesi bodrumda yaşıyor) sanattan anlamayanlar tarafından binlerce dolara satın alınmadı mı? Güzel sanatlar mezunu bir çok ressamımız kıskançlıkla izleyip "herkes ressam oldu" diye şikayet etmediler mi? Ama sonuçta yeteneği olup bunun farkında olmayan bir çok ressam kazanmadık mı?
Bir başka forumda bir şikayet okudum.. Adamın biri 1 TL fotoğraf çekiyormuş. Bu nedense bir çok kişiyi çok rahatsız etmiş. Rahatsızlık neden bırakın çeksin.. Bu ülkede bir fotoğrafa 1 TL ödeyebilecek insanda var 1000 TL ödeyecek insanda. 1 TL den fotoğraf çekilmesinden rahatsız olan arkadaşlar emin olun 1 fotoğrafa 1000 TL ödeyecek insanlar gidip ucuz diye 1 TL ye fotoğraf çekene gitmeyeceklerdir.
Ayrıca ekipmanlar ucuzlamadan önce kimler çekiyordu fotoğrafları buna da bir bakalım..
1. Fotoğraf sanatına "gönül" vermiş başarılı başarısız fotoğraf sanatçıları. Bunları fotoğraf derneklerinde kulüplerinde bol bol görebilirsiniz (iyileri tenzih ederim). Genelde iyi bir köşe kapmışlardır çektikleri her foto iyi olsun kötü olsun sahip oldukları köşe sayesinde mutlak kabul görürler. Ciddi bir şekilde herkesin bir dslr edinip fotoğraf sanatının ayağa düşmesinden rahatsızdırlar. Ama yeni başlayanlara ders verip fotoğraf turları düzenleyerek nasıl sümüklü çocuk, cildi kırışmış nine-dede fotoğrafı çekildiğini öğreterek para kazanmaya devam ederler.
2. Profesyonel fotoğrafçılar.
Bunlarda iki ayrılılır. İlki gerçekten işi layığıyla yapanlar ki bunlar azınlıktadırlar. Diğeri şipşakçılar.. Bunlar dandik bir makinayla düğün, vesikalık yada eğlence yerlerinde şipşak fotoğraf çekerler. Standart ayarları 60 enstantene 5,6 diyafram ve kocaman bir flashtır. Bunu onları aşağılamak için söylemiyorum. Bu arkadaşlarda emeğiyle para kazanan insanlar ve saygıyı hakediyorlar. Çok daha iyi fotoğraf çekebilen kaç kişi 50-100 TL yevmiyeyle bütün bir gece bir düğünde fotoğraf çekebilir ki? Sonuçta böyle bir ihtiyaç var böyle bir talep var ve birileri bunu yapacak. Ekipmanları ucuzlaması fotoğrafçılığı bu iki grubun tekelinden kurtarmadı mı?
Sonuç olarak şunu söylemek isterim ki.. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, bırakınız çeksinler. Kime ne zararı herkesin eline dslr alıp kendini fotoğrafçı zannetmesinin, kime ne zararı var herkesin eline bir gitar alıp sahilde ateş başında akdeniz akşamlarını söylemesinin (bizim zamanımızda bu rodrigonun gitar konçertosu -ki genelde rodrigo olarak bilinirdi - ve fabrika kızıydı).. Yukarda başka bir arkadaşın dediği gibi "kuşları vurmuyorlarki"
Aslında bunun arkasındaki asıl duygu bu işlerle uğraşanların tekel olarak kalmak istemeleri. Herkes fotoğraf çekerse ve bu iş sıradanlaşırsa yaptıkları iş sıradanlaşacak ve önemsizleşecekler. Bu yüzden sanatsal despotizim doğuyor.
Lütfen yaptığımız sanatı tekelleştirmeye çalışmayalım aksine bilgimiz paylaşarak yaygınlaşmasına yardımcı olalım... Sadece çok iyilere değil çok kötülere de ihtiyacımız var..