CanonTURK Foruma Hoş Geldiniz.
Sayfa 1 Toplam 2 Sayfadan 12 SonuncuSonuncu
Toplam 24 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 20 arasi kadar sonuc gösteriliyor
Like Tree9Likes

Konu: Neden Bazı Lensler Diğerlerinden Daha İyi?

  1. #1
    Salim Çallı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CT Yazarı & CT Eskişehir Sorumlusu

    Status
    Offline
    İsim
    Çallı
    Makina:
    *
    Üyelik tarihi
    19.January.2010
    Nereden
    Eskişehir-Konya
    Yaş
    37
    Mesajlar
    757

    Standart Neden Bazı Lensler Diğerlerinden Daha İyi?

    (Kaynak: Meren'in Fotoğraf Günlüğü)

    Yararlı olacağını umduğum bu güzel yazıyı, A.Murat Eren'in sitesinde(yukarıdaki linkte) gördüm ve sizlerle paylaşmak istedim. Daha fazla yazı ve fotoğraf için Meren'in sitesini inceleyebilirsiniz.

    Neden Bazı Lensler Diğerlerinden Daha İyi?

    Bu sorunun yanıtını vermek çok kolay değil. Bir yerinden başlamak için ise bence evvelâ lens dediğimiz şeyin ne iş yaptığını ve bunu nasıl yaptığını iyice anlamak gerek.

    Bu yazı ile amacım işleri fazla karmaşıklaştırmadan mevzu hakkında bir fikri olsun isteyenlere yardımcı olmaya çalışmak. Ama beni altruizmin pençesine düşmüş psikopat bir iyilik perisi sanıp kendinizi suçlu hissetmemeniz için bu yazıyı sizler için olduğu kadar kendim için de yazdığımı ifade etmek isterim. Kafamda dağınık şekilde duran şeyleri bir araya toparlıyorum, bunu da alenen yaparak belki başkalarına da faydası olur diye umuyorum (böyle buyurdu Zerdüşt).

    Bazı lenslerin diğerlerinden daha iyi olmasının ardında elbette birçok faktör var. Fakat bu faktörlerin hepsi bu yazının ilgi alanına girmiyor. Ben işin sadece modelleme ve hesap kitap kısmı ile ilgili bir şeyler yazacağım. Siz de okursanız genel kültür olması için okumalısınız, çünkü daha fazlasını vaat ettiğimi düşünmenizi istemem.

    ***

    Bir lensin optik olarak ne kadar iyi olduğu hakkında konuşmaya başlamak için, kendisinden beklenen şeyleri yerine getirirken emekçi lens kardeşlerimizi ne tür problemlerin beklediğini anlamalı ve kendimizi onların yerine koyabilmeliyiz.

    Başlamadan evvel yazı boyunca lenslerin içinde varlık gösterdiğimiz ve üç boyutlu olan gerçek dünyayı, iki boyutlu ve çoğu durumda gerçeğinden daha küçük olan bir yüzeyde yeniden ifade etme problemi ile başa çıkmaya çalıştıklarını hatırlamanızı istiyorum (hatta şu an durup bunun üzerine düşünmek ve anladıktan sonra devam etmek için çok doğru bir an olabilir). Tahmin edebileceğiniz gibi bu yüzey analog makineler için film, dijital makineler için ise ise, sensör.

    Optik şakaya gelecek bir konu değil. Zira optik ve lensler ile ilgili bilgilerimiz fotoğraf makinelerinin ortaya çıkışından çok daha önceye dayanıyor.

    Neden çok daha önceye dayanıyor?
    Çünkü fotoğraftan çok önce de optik düzenekler yoğun olarak kullanılıyordu.
    Kim kullanıyordu?
    Kafamızı her konuda şişiren mendebur fizikçiler kullanıyordu.
    Ne için kullanıyorlardı?
    Elbette yaptıkları teleskoplar ile fezaya bakıp insanların kafasını allak bullak etmek, zaman zaman da din adamlarını çileden çıkarmak için kullanıyorlardı
    Düşünecek olursanız bir teleskobun yaptığı şey ile bir lensin yaptığı şey arasında çok ciddi bir fark yok: ikisi de ışığı optik bileşenler yardımı ile bir noktada toplamaya çalışıyorlar. Ve ne yazık ki ikisi de bunu sadece belirli bir isabet ile başarabiliyorlar. Dolayısıyla bu günün fotoğraf makineleri için üretilen lenslerinin karşılaştığı problemler uzun zaman evvel araştırılmış, varlığı tespit edilmiş problemler. Bu yazı içerisinde çok çok yüzeysel bir şekilde o problemlerin nereden geldiğinden, neden var olduğundan bahsetmeye çalışacağım.

    Devam etmeden önce bu kısmın başında sorduğum soruyu yineleyip yanıtlayayım: Bir lensten yerine getirmesi beklenen şey nedir?

    İdeal bir lensin oluşturacağı projeksiyona dair üç temel beklentimiz var:

    Görüntülenen objenin üzerindeki bir noktadan gelen her bir ışık ışını film/sensör yüzeyi üzerinde sadece bir noktada toplanmalı.
    Görüntülenen obje yüzeyi optik eksene dik ise, görüntü de dik olmalı, yani açılar korunmalı.
    Gerçek obje ve objenin lens tarafından oluşturulan görüntüsü birbiri ile aynı olmalı.
    Teoride beklentimiz bunlar olsa da, gerçekte lenslerin oluşturan mercekler ışığı kırarken görüntüde kaçınılmaz bir takım hatalar oluşmasına sebep oluyorlar. Dolayısıyla gerçek hayatta hiçbir lens yukarıdaki üç beklentiyi de tam olarak yerine getiremiyor. Meydana gelen bu hataların her birine “bozulma” (ing.: abberation) deniyor.

    ***

    Bir lensin oluşturduğu görüntü ile gerçek görüntü arasındaki farklara sebep olan toplam yedi çeşit bozulma var.

    Bunlardan ilk beş tanesi Seidel bozulmaları olarak da bilinen monokromatik bozulmalar (yani ışığın dalga boyundan (renklerden) bağımsız bozulmalar). Diğer ikisi ise kromatik bozulmalar (yani farklı dalga boylarına aynı şekilde muamele edilememesine bağlı bozulmalar). Bunlara az sonra tek tek değineceğim.

    Özetle mercekler ışığı kırarak gerçek dünyayı iki boyutlu düzlemde yeniden oluşturuyorlar, ama bu sırada bir takım optik bozulmalar meydana geliyor(muş). Neden ve nasıl, bilmiyoruz henüz.

    Peki. Konuya biraz farklı bir tarafından yaklaşmak için ani bir manevra yapıyorum (ve o sırada uyuyanlarınız kafalarını cama çarpıyorlar (hehe)).

    Willebrord van Royen Snell isimli bir amcamız 1800′lü yıllarda ortaya daha sonra Snell kanunu olarak anılacak bir teori atıyor:



    Snell kanunu yukarıdaki gibi n1 ve n2 farklı kırılma indislerine sahip ortamlardan birisinden diğerine geçen ışık ışınının kırılma açılarının arasında şu şekilde açıklanabilecek bir bağıntı olduğunu söylüyor:



    Fizikçilerin kafası kuantum mekaniği, izafiyet, yoğun madde fiziği, astrofizik filan ile çok meşgul olduğu için hâlâ geçerliliğini koruyan bu kanun mercek tasarımı için teorik olarak yeterli (yani kırılma indisini bildiğim bir madde kullanarak bir mercek tasarlar, ona girecek her ışık ışınının nasıl kırılacağını, mercek arkasında nereye düşeceğini sadece bu formülden yola çıkarak hesaplayabilirim). Fakat tahmin ettiğiniz gibi pratikte bazı engeller var…

    Bu aklımızın bir köşesinde dursun şimdi.

    Herkesin aşağıdaki, bütün ışık ışınlarının tek bir noktada toplandığı illüstrasyonu hatırlayacağını tahmin ediyorum:



    Bize böyle anlatılmış olmasına rağmen bu iş gerçekte pek de böyle olmuyor, bir mercekten kırılan ışık ışınları hiçbir zaman tek bir noktada toplanmıyor. Işığın mercek ile yukarıdaki toz pembe dansı, eğitim sisteminin bize attığı kazıklardan bir diğeri

    Işık ışınlarının yukarıdaki formasyonu bir yakınsamadan ibaret. Bu yakınsamanın literatürdeki ismi de “paraxial approximation” (=”Gauss approximation”, “Gauss yakınsaması”).

    Bir merceğin davranışının yukarıdaki gibi olmaya en çok yaklaştığı durum, mercek yüzeyine gelen ışık ışınlarının her birinin geliş açısının 10°’den daha düşük olduğu durum. Bu da Snell kanunundaki θ’nın 10°’den küçük değerleri için sin(θ) ≈ θ kabulünü yapmakta çok çok büyük bir sakınca olmamasından ileri geliyor. Fakat gerçek hayatta ışık ışınları küresel yüzeylerden kırıldığı zaman tek bir noktada toplanmak yerine, örneğin yukarıdaki örnek için, aşağıdaki gibi bir davranış sergiliyorlar:



    Yani bozulmalar aslında kimsenin hatası olmayıp merceklerin bir işe yaramaları için yüzeylerinin dışbükey -ya da içbükey- olmasının doğal bir sonucu (lenslerin birçok merceğin bir araya gelmesinden oluşmasının nedeni de işte buradan geliyor: her bir bileşenin varlık sebebi kendisinden önceki lenslerin sebep olduğu bozulmaları düzeltmek).

    ***

    Snell kanununu ile bir mercek yüzeyine ulaşan her ışık ışınının nasıl kırılacağını ve tam olarak nereye düşeceğini hesaplamak mümkün iken formülde sin(θ) ≈ θ kabulünü yaptığımızda optik hataların olmadığı, gerçekle ilgisi olmayan bir mercek davranışı öngörüyoruz. Halbuki sin(θ)’nın gerçek değerini hesaplasak bir merceğe gelecek ışık ışınlarının nasıl bir rota izleyeceğini tam olarak modelleyebilir, tüm optik hataları da görebilirdik. Fakat bunu yapmak biraz zor. Çünkü verilen herhangi bir θ için sin(θ)’nın gerçek değerini hesaplamak hiç de kolay bir iş değil (bunu yapmak için sin fonksiyonunun Taylor serisi açılımını kullanıyoruz ve bu seri sonsuz sayıda eleman içeriyor (bkz: aşağıdaki seri açılımı)). Bu nedenle, Snell kanunu daha basit matematik ifadelere indirgenemeyen çetrefilli bir hesap gerektiriyor. Bir diğer deyişle, Snell kanununda sin(θ) yerine θ koymak kolay bir hesap fakat gerçekle ilgisi olmayan bir sonuç verirken, sin(θ) yerine sin(θ)’nın gerçek değerini koymak çok gerçekçi bir sonuç veriyor, fakat çok zor bir hesap ile beraber geliyor.

    Halbuki Snell’in sin(θ)’larını, Gauss’un yaptığı gibi θ kabul etmek ile sin(θ)’nın gerçek değerini hesaplamak arasındaki bir toplam ifadesine dönüştürebilsek işlerimiz çok daha kolay olurdu. “Hem görüntünün kırılmadan sonra nasıl olacağının yeterince isabetli bir hesabını yapabilecek, hem de hesaplaması kolay bir formül olsa tadından yenir miydi şimdi“… İşte Philipp Ludwig von Seidel bey amcanın da kafasını 1800′lü yılların ortalarında kurcalayan soru tam olarak buymuştu (miştili geçmiş zaman kipine dikkatinizi çekmek isterim).

    Çakal Seidel kişisi şöyle diyor: “Ben bir sin(x) fonksiyonunu şöyle güzelinden bir seriye açsam, verilen bir x için sin(x) değerini hesaplamak için şu şekilde sonsuza uzayan nur topu gibi bir ifadem olurdu“:



    Seidel devam eder: “Gauss kırılma açısını hesaplamak için bu açılımın yalnızca ilk ifadesini (first order approximation) ’sonuç’ kabul ediyor ve tüm hesaplarını onun üzerinden yapıyordu, ben sadece ilki yerine mercek üzerine düşen her ışının kırılma açısını hesaplamak için ‘ilk iki ifadeyi’ kullansam acaba gerçeğe ne kadar yakınsarım (third order approximation)“.

    Hem sin(x) fonksiyonunun kendisini, hem tek başına x değerini, hem de sin(x) seri açılımının ilk iki ifadesini çizdirince bu yaklaşımın sin(θ) ≈ θ kabul eden Gauss yakınsamasından ne kadar daha iyi olduğunu görmek çok daha kolay oluyor:



    (Bu noktada “madem seri açılımının ilk iki ifadesi bu kadar yakınsıyor, neden ilk üç ifadesi ya da daha fazlası ile yapılmıyor hesaplamalar?” diye sorabilirsiniz. Bunun yanıtı da dahil ettiğimiz her ifade için başa çıkmak zorunda kaldığımız polinomların hızla karmaşıklaşıyor olması ( muhtemelen çok daha isabetli yöntemlere başvuruyorlardır, fakat optik teorisi ile ilgili bilgim sınırlı olduğu için “şöyle yapıyorlardır” diyemiyorum)).

    Sonuç olarak Seidel bu üçüncü dereceden ifadeyi kullanarak mercekler üzerinde çalışmaya ve davranışlarını analiz etmeye başlıyor. Yaptığı deneylerde karşılaştığı bozulmaları da 5 grupta topluyor. Bununla da kalmıyor, bu 5 monokromatik hatanın verilen herhangi bir mercek için ne kadar ciddi olduğunu bulmak için sayısal bir metrik de sunuyor. Açıklamaya çalıştığım durumda okuyan bir kişinin alacağı toplam verim, anlaşılması için açıklamak gerekecek olan wavefront teorisi ve co-efficiency hesabının nasıl yapıldığını anlatmaya çalışma külfetine değmeyeceği için bu konuyu es geçiyorum. Fakat buradan hatırlanması gereken şey Seidel’in birçok merceğin bir araya gelmesi ile oluşan optik düzeneklerin toplam hatalarının hesaplanması için her bir ifadenin bir hataya karşılık geldiği bir polinom da geliştirmiş olduğu (hatta ZEMAX kullanarak mercekleri bir araya getirip bu sistemin toplam bozulma indislerini hesaplayabiliyorsunuz mesela)(bununla beraber bu gün Leica, Carl Zeiss, Sigma, Nikon gibi çok büyük lens üreticileri yeni bir lens modellerken, lens içindeki tüm merceklerin oluşturduğu optik sistemin sebep olduğu bozulmayı mümkün olan en yaklaşık sonuçlarla hesaplamak için Seidel polinomu yerine kendi araştırmaları ile şirket sırrı haline gelmiş güncel Zernike polinomlarını kullanılıyorlar muhtemelen, fakat Seidel işin teorisini anlamak ve “first order approximation”dan “third order approximation”a geçmenin neden gerekli olmuş olduğunu anlamak için daha güzel bir patika sunuyor bence).

    Nihayet Seidel’in bozulmalarından bahsetmeye hazırım.

    ***

    Literatürde Seidel’in 5 Bozulması olarak da geçen monokromatik bozulmalara başlamadan önce ideal durumu örnekleyeyim (görüldüğü üzere farklı açılarla gelen ışınlar başarı ile tek bir noktada odaklanıyorlar):



    Küresel bozulma (“spherical aberration“): Küresel bozulmanın kaynağı merceğin merkezine gelen ışınların, merceğin kenarlarına gelen ışınlardan daha az kırılması sonucu odak noktasının lens ekseni boyunca dağılmasıdır. Görüntünün şeklini bozmamakla birlikte keskinliğini bozar. Dolayısıyla küresel bozulmanın yeterince düzeltilmediği optik sistemlerin oluşturduğu imajlar flu olur. Fotokritik’te kafanızı kırarlar. Aşağıdaki görüntüye bakıp tam olarak kafanızda canlandırmanız için gerçekten üç boyutlu düşünmelisiniz. Eğer yeterince iyi düşünürseniz, tüm problemin merceklerin, kenarlarına gelen ışık ışınlarına farklı davranmasından kaynaklı olduğunu görebilirsiniz. İşte bu yüzden diyafram kısıldıkça fotoğraflar netleşir. Çünkü diyafram kısıldıkça kenardan gelen ışık ışınlarının daha büyük bir kısmı resmin dışında kalır (hatta şöyle bir video buldum, çok güzel açıklıyor durumu: http://www.youtube.com/watch?v=E85FZ7WLvao (videoda tek bir noktadan çıkan ışık ışınlarının merceğin farklı noktalarından geçtikten sonra nasıl da tek bir noktada buluşamadığına dikkat edin)). Bu yüzden diyafram maksimum açıklığında iken keskin fotoğraflar çekebilen lensler modellemek çok zor.



    Koma (“coma“): Seidel’in beş bozulmasından ikincisi… Koma, merceğin optik ekseni üzerinde veya yakınında olan objelerden gelen ışınların adam yerine konmaması anlamına geliyor. Eksen üzerindeki veya yakınındaki objelerden gelen, yani amiyane bir tabir ile, merceğin “baktığı” tarafta olan objeler net bir projeksiyon oluştururken merceğin baktığı yönde olmayan fakat yine de projeksiyon oluşturabilen görüntüler bozuk oluyorlar. Biraz düşünürseniz bunun geniş açı bir lenste, telefoto bir lenste yarattığından daha ciddi bir probleme neden olduğunu hissedebilirsiniz. YouTube’de bu anlatmaya çalıştığım şeyi anlatan eden pek güzel bir video buldum: http://www.youtube.com/watch?v=EXmaY2txEBo. Şu imaj da koma bozukluğunu güzel örneklemiş, özellikle videoyu izledikten sonra daha çok anlam ifade edecektir. Koma bozukluğunun yumuşak ve tatlı bokehlerin en büyük düşmanı olduğunu da söylemeli. Bir lensin bokehinin güzelliği, optik sistemin tasarlanması esnasındaki hesapların keskinliği ve detayı ile doğrudan ilintili.



    Astigmatik fark (“astigmatism“): Aşağıdaki şekle bakıp da astigmatik farkın ne olduğunu anlayabilenin alnında öperim. Çünkü ben ona baktım, baktım, hiçbir şey anlamadım. Ama size güzelce açıklamanın bir yolunu buldum. O yüzden figürü boş verip bunu dikkatle okuyun (figürü de ibret-i alem olsun deyyu kaldırmayacağım): Astigmatik fark, temelinde merceğe yatay ve düşey eksenler üzerinden gelen ışınların farklı noktalarda odaklanmaları olan bir bozukluktur; mesela bir artı simgesinin düşey olan çizgisi net iken yatay olan çizgisinin flu olması gibi etkileri olur. Bu bir artı işareti değil de bir dairenin olduğu durumda dairenin odak noktasında eliptik görünmesine neden olur.



    aha eğriliği (“curvature of field“): Küresel bozukluk, koma ve astigmatik farkın aksine bu hatada bir noktadan çıkan ışık ışınları bir noktada toplanırlar. Fakat görüntünün odaklandığı yer merkezden kenarlara doğru gidildikçe aşamalı olarak odağın düşey ekseninden uzaklaşır. Dolayısıyla merkezden uzaklaştıkça keskinlik aşamalı olarak azalır. Kenarlarda maksimuma varır. Aşağıdaki imajı hayalinizde canlandırın ve o siyah oka parmağınızla pıt diye vurup onu merceğin ekseni etrafında 360 derece döndürdüğünüzü hayal edin. Onun dönüşünü hayal ederken, siyah ok boyunca ilerleyen odak noktasının bir küre kapağına benzediğini gözünüzde canlandırabilirsiniz. Fakat film ya da sensör yüzeyi dümdüzdür. Kırırım ben böyle düz sensörü.



    Deformasyon (“distortion“): Bu hataların her biri adım adım düzeltiliyor. Örneğin saha eğriliğinin test edilip düzeltilmesi için küresel bozulmanın düzeltilmiş olması gerekiyor. Bu bağlamda en son problem deformasyon problemi oluyor. Bu evren bize sona kalanın çoğunlukla dona kaldığını öğrettiği için şanslıyız. Çünkü neden lenslerin bir çoğunda deformasyonun bir vazgeçilmez olduğunu hemen anlayabiliyoruz (adamlar “eeah ilk dördünü düzelttik, yeter. İrfan, ara Mehmet abini ‘lens hazırmış’ de” diyorlar). Deformasyonun iki ana türü var, pincushion deformasyonu ve barrel deformasyonu (ilki görüntünün bu şekilde bozulmasına sebep olurken, ikincisi bu şekilde bozulmasına sebep oluyor). Sebebi ise merceğin merkezinde ve kenarlarında farklı büyütme etkileri gösteriyor olması. İlkinde kenarlara doğru gidildikçe büyütme etkisi artarken (dolayısıyla ortaya içbükey bir görünüm çıkarken), ikincisinde büyütme etkisi merkezden uzaklaştıkça azalıyor (dolayısıyla ortaya dışbükey bir görünüm çıkıyor) Örneğin Nikon’un 18-200mm lensinde bu problemi çözemedikleri gibi bazı odak uzaklıklarında bu iki bozukluğun hibrit birlikteliğine rastlamak da mümkündü. Bu yüzden kimseye tavsiye etmediğim gibi ilk fırsatta kurtulmuştum. Bu mevzuları öğrendikçe insan neden o kadar geniş aralıklı bir zoom lensin üstün bir performans ortaya koyamayacağını daha net görüyor.



    Seidel bey amcanın Gauss optiğinin sin(θ) ≈ θ kabulünü bir kenara bırakıp sin fonksiyonunun Taylor serisi açılımındaki ikinci polinomal ifadeyi de kırılma açısı hesabına dahil etmesi ile ortaya çıkardığı doğal mercek bozukluklarının monokromatik olanları bunlardan ibaret. Fakat bir de temelinde ışığın farklı dalga boylarının mercekten geçerken farklı miktarlarda yavaşlaması olan kromatik bozukluklar var.

    Bunlardan ilki uzunlamasına kromatik bozukluk (“longitudinal chromatic aberration“). Uzunlamasına kromatik bozukluk, şeklin yine göstermeyi harika bir biçimde beceremediği gibi bazı dalga boyları kırılmanın ardından odak noktasının gerisine ya da ilerisine düşemesi durumu:



    Diğeri de enine kromatik bozukluk (“leteral chromatic aberration“). Bu bazı dalga boyları kırılmanın ardından odak altına, üstüne, sağına, soluna düşmesi durumu (aslında objenin kare içerisinde nerede olduğuna göre eksenden büyüyen dairesel bir dağılım ortaya koyuyor).



    Kromatik bozukluklar karşımıza şu ya da şu ya da özellikle şunun gibi renk ayrımı problemleri çıkarıyorlar. Ayrıca YouTube’de kromatik bozukluğun nasıl gerçekleştiğini gösteren harika bir diğer video buldum: http://www.youtube.com/watch?v=yOR4WHgRfvI. Bu videoda da görebileceğiniz gibi kromatik bozukluk da diğer bir çok bozukluk gibi diyaframın açık olduğu durumlarda daha etkili oluyor.

    ***

    Peki. Bazı lenslerin diğerlerinden daha iyi olmasının tek sebebi bu hesapların isabetli olması mı? Elbette hayır.

    Yukarıdaki hataları barındırmayan optik sistemler modellemek için hesapların kesinliği gibi önemli olan diğer iki hususun da malzeme ve inşa kalitesi olduğu aşikâr.

    Fakat ben kendi adıma işin metalurji mühendisliği kısmının günümüzün önde gelen lens üreticileri arasında çok çok değişiklik gösterdiğini pek sanmıyorum. Bu gün bir lensin kalitesi üzerindeki en büyük etkenin, birden fazla merceğin bir araya gelmesi ile oluşturulan optik sistemi modellerken, ortaya çıkacak toplam bozulmayı doğru tespit edebilmek için kullanılan polinomlar olması olasılığı çok yüksek bana göre (Leica, Zeiss, Nikon, Canon, Sigma gibi büyük lens üreticilerinin Snell yasasının 5′inci dereceden hatta 7′inci dereceden polinomlarının da modelleme hesaplarına dahil edilmediğini, sadece hiç değiştirilmemiş Zernike ya da Seidel polinomlarından faydalanarak modelleme yaptıklarını düşünmek naiflik olurdu sanırım). Optik konusunda çalışmak, problemi evrimsel algoritmalarla ifade edip var olan lens tasarımlarını iyileştirmeye çalışmak ne zevkli olurdu diye düşündüm bu yazıyı yazarken. Bu konularda benden çok daha bilgili insanlar olduğuna şüphem yok. Denk gelirlerse deneyimlerini ve bilgilerini aktarırlar belki.

    NOTaha fazlası için buraya tıklayınız.










    Canon 5D II
    Canon 17-40L
    Canon 50mm f/1.4

  • #2
    CanonTURK Eskişehir Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Murat
    Makina:
    Canon 550D / 18-55mm / 55-250mm / 50mm
    Üyelik tarihi
    17.April.2010
    Nereden
    esk
    Mesajlar
    614

    Standart

    Eline sağlık hocam faydalı bilgiler var 8)










    Canon 550D | EF-S 18-55mm f/3.5 - 5-.6 IS | EF-S 55-250mm f/4 - 5.6 IS | EF 50mm f/1.8 | Extension tube | Vanguard MK-4 Tripod

  • #3
    Tahir Yildiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Administrator

    Status
    Offline
    İsim
    Tahir YILDIZ
    Makina:
    Nikon D600 + Canon 5D Mark III
    Üyelik tarihi
    15.July.2009
    Nereden
    Istanbul
    Yaş
    38
    Mesajlar
    3,674

    Standart

    Çok çok yararlı teşekkürler Salim.











    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  • #4
    Darth_Vader - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Kaan DOGANDEMIR
    Makina:
    Canon 1000D
    Üyelik tarihi
    31.March.2010
    Nereden
    Izmir & Moscow & Taraz
    Yaş
    38
    Mesajlar
    170

    Standart

    Salim ; bu kadar teknik bana biraz fazla gelsede genede isin ozunu bilmek acisindan oldukca faydali olduguna inaniyorum...Eline saglik










    Online Portfolio Web Site :
    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  • #5
    Salim Çallı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CT Yazarı & CT Eskişehir Sorumlusu

    Status
    Offline
    İsim
    Çallı
    Makina:
    *
    Üyelik tarihi
    19.January.2010
    Nereden
    Eskişehir-Konya
    Yaş
    37
    Mesajlar
    757

    Standart

    Alıntı Yazılımcı Online Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Eline sağlık hocam faydalı bilgiler var 8)
    Alıntı Mystery Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Çok çok yararlı teşekkürler Salim.
    Alıntı Darth_Vader Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Salim ; bu kadar teknik bana biraz fazla gelsede genede isin ozunu bilmek acisindan oldukca faydali olduguna inaniyorum...Eline saglik
    Rica ederim arkadaşlar.
    @Darth_Vader; Teknik açıdan dediğiniz gibi biraz yoğun ama Meren'i okumak yine de zevkli










    Canon 5D II
    Canon 17-40L
    Canon 50mm f/1.4

  • #6
    Mustafa Yaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Mustafa Yaver
    Makina:
    Canon EOS 5DMIII Canon EOS 7D
    Üyelik tarihi
    22.July.2009
    Nereden
    Istanbul, Turkey
    Yaş
    54
    Mesajlar
    516

    Standart

    Selam Salim, sen de benim gibisin. Teknik detaylarla matematikçiliğini göstermişsin . Eline sağlık çok faydalı bilgiler var, teşekkürler.











  • #7
    tonyaligenclik - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    WebMaster

    Status
    Offline
    İsim
    Ali YILDIRIM
    Makina:
    Canon A1 - Eos 3
    Üyelik tarihi
    26.December.2009
    Nereden
    Istanbul, Turkey, Turkey
    Mesajlar
    1,542

    Standart

    Murat Eren (Meren)i takip ediyorum çekimleri çok hoşuma gidiyor. Makaleleride ayri bir güzel.

    Not: Bu matematik ne illet ders. Finalde gene çakmışız. Yokmu bu işin pratiği???











  • #8
    Salim Çallı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CT Yazarı & CT Eskişehir Sorumlusu

    Status
    Offline
    İsim
    Çallı
    Makina:
    *
    Üyelik tarihi
    19.January.2010
    Nereden
    Eskişehir-Konya
    Yaş
    37
    Mesajlar
    757

    Standart

    Alıntı myaver Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Selam Salim, sen de benim gibisin. Teknik detaylarla matematikçiliğini göstermişsin . Eline sağlık çok faydalı bilgiler var, teşekkürler.
    :yaril Evet abi, benim de hoşuma gidiyor bu tür detayları okumak










    Canon 5D II
    Canon 17-40L
    Canon 50mm f/1.4

  • #9
    Mustafa Yaver - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Mustafa Yaver
    Makina:
    Canon EOS 5DMIII Canon EOS 7D
    Üyelik tarihi
    22.July.2009
    Nereden
    Istanbul, Turkey
    Yaş
    54
    Mesajlar
    516

    Standart

    Alıntı tonyaligenclik Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Murat Eren (Meren)i takip ediyorum çekimleri çok hoşuma gidiyor. Makaleleride ayri bir güzel.

    Not: Bu matematik ne illet ders. Finalde gene çakmışız. Yokmu bu işin pratiği???
    Geçmiş olsun Ali, valla yılların tecrübesine dayanarak söylüyorum, en kolay yolu dişini sıkıp çalışmak :yaril











  • #10
    Çaylak Üye

    Status
    Offline
    İsim
    Yunus Elban
    Makina:
    Canon 550D
    Üyelik tarihi
    25.June.2010
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    20

    Standart

    İlk okuyuşumda pek bi şey anlamadım, ne zaman konuya girecek bu herif diye düşündüm, sonra sıkılıp sayfayı kapadım.. sonra sakin bi kafayla algılamaya çalışınca yazının sonunu nasıl getirdim anlayamadım..
    Gerçekten çok faydalı bi yazı olmuş, yayınlayan arkadaşa ayrıca teşekkür ederiz..











  • #11
    yuceldeniz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CanonTURK Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Yücel DENİZ
    Makina:
    Canon 5D Mark II , CANON 16-35mm 2.8 II L https://www.flickr.com/account
    Üyelik tarihi
    06.August.2009
    Nereden
    DENİZLİ
    Yaş
    49
    Mesajlar
    516

    Standart

    O zaman şu ortaya çıkarılabilir mi?
    Üste gelen her mercek cam, iyiyi yakalamak isterken oluşan hataları gidermek için üretiliyor...En sonunda pasta son halini alıp işte budur deniliyor. Şu kadar mercek vs. Ağırlaşan lenslerin maliyeti kime yansıtılıyor?
    Teori yanlış olabilir ama düşünmeye değer...










    Canon 5D Mark II,
    Canon 16-35mm II , f2.8

    MANZARA AVCISI
    UZAKTANBAKANADAM


    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  • #12
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Eren Güler
    Makina:
    Canon
    Üyelik tarihi
    04.March.2010
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    43

    Standart

    Yazı iyi..teşekkür











  • #13
    ratasoy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Rıfat Atasoy
    Makina:
    Kenın :)
    Üyelik tarihi
    27.December.2011
    Nereden
    Antalya
    Mesajlar
    245

    Standart

    Salim Bey,
    Gerçekten çok iyi bir inceleme olmuş. Öylesine bir göz atarım diye başlayıp daldım gittim diyebilirim.
    Yürekten kutlarım...










    İmzaya ne gerek var...

  • #14
    promete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Atalay Mete
    Makina:
    Sony RX100 M3 Nikon D3300, Nikon 35 mm f/1.8, Nikon 50 mm 1.4 G, Nikon 55-200 mm ve Nikon 16-85 VR, Sigma 105mm2.8 Macro
    Üyelik tarihi
    17.July.2011
    Nereden
    Antalya
    Yaş
    66
    Mesajlar
    2,661

    Standart

    Alıntı yuceldeniz Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    O zaman şu ortaya çıkarılabilir mi?
    Üste gelen her mercek cam, iyiyi yakalamak isterken oluşan hataları gidermek için üretiliyor...En sonunda pasta son halini alıp işte budur deniliyor. Şu kadar mercek vs. Ağırlaşan lenslerin maliyeti kime yansıtılıyor?
    Teori yanlış olabilir ama düşünmeye değer...
    teoriyi Canon EF 50mm f:1/1.8 lens alt üst ediyor!..










    Gelmiş dünyanın dört bir ucundan
    Ayrı dilleri konuşur, anlaşırız
    Yeşil dallarız dünya ağacından
    Gençlik denen bir millet var, ondanız.
    NHR.

  • #15
    mertop
    Guest

    Standart

    Neredeyse yıllar önce yazılmış bu makale epey bilgilendirici olmuş. Öncelikle bilgilerini sunan Salim Çallı'ya sonra bu konuyu hortlatan Rıfat beye teşekkürler.











  • #16
    feridun - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CanonTURK Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    feridun bakır
    Makina:
    canon 7d
    Üyelik tarihi
    14.March.2012
    Nereden
    ankara
    Mesajlar
    27

    Standart

    Alıntı promete Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    teoriyi Canon EF 50mm f:1/1.8 lens alt üst ediyor!..
    teoriyi alt üst etmesede soru işaretlerini çoğaltıyor











  • #17
    dgncsk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CanonTURK Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Coşku A.
    Makina:
    Pentax KS 1
    Üyelik tarihi
    21.May.2012
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    44
    Mesajlar
    1,360

    Standart

    çok güzel bir yazı. bir mühendis bakışıyla dikkatle okudum ve keyif aldım. teşekkürler. yaşasın helios 44











  • #18
    CanonTURK Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Bertan Demirel
    Makina:
    .
    Üyelik tarihi
    02.December.2012
    Nereden
    istanbul
    Yaş
    31
    Mesajlar
    25

    Standart

    Alıntı dgncsk Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    çok güzel bir yazı. bir mühendis bakışıyla dikkatle okudum ve keyif aldım. teşekkürler. yaşasın helios 44
    Arkadaş gibi bir mühendislik okuyan benim içinde çok yararlı bir yazı olmuş teşekkürler











  • #19
    Ziplayanpirasa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    CanonTURK Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    Emirhan AKINCI
    Makina:
    Hep Diyaframı 2 ve altında şeyler var
    Üyelik tarihi
    24.March.2012
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    1,755

    Standart

    1 solukta okudum sabah işe geldim açılmadan bi haberler canonturk falan yapayım dedim.

    bi başladım gözümü kırpmadan geldim sonuna

    çok seviyorum böyle serüvenli eğitici yazıları he










    Portfolio :
    To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.

  • #20
    homerusan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Canonturk Üyesi

    Status
    Offline
    İsim
    engin
    Makina:
    Olympus pen
    Üyelik tarihi
    15.August.2011
    Nereden
    izmir
    Mesajlar
    149

    Standart

    çok keyif verdi, tabi öğrenmeninv erdiği bir keyif bu.
    teşekkürler paylaşımlarınız için











  • Bu Konu için Etiketler

    Yetkileriniz

    • Konu Acma Yetkiniz Yok
    • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
    • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
    • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
    •