Belki biraz konunun dışına da çıkarak birşeyler yazmak istiyorum.
Aslında fotoğraf çok basit bir iş. Bresson diyor ki fotoğraf makinesinin kullanma kılavuzundan nasıl kullanıldığını öğrenebilirsiniz. Bunu bugüne uyarlarsak, karışık elektronik makinelerimiz kılavuzunun yanı sıra internetten, forumdan, kurslardan öğrenebiliriz. İşte bu teknik kısmı hallettiğinde ve internette gördüğü gibi fotoğrafları çekebilir hale geldiğinde kendini geliştirmeyi ve araştırmayı bırakanlar asıl sorun. Kimimiz uzun pozlama, kimimiz strobist, kimimiz makro üzerine gidiyor ve bu liste uzar gider. Bunların çoğu teknik tarzlar ve iş bir yerden sonra teknik yarıştırmaya, oradan da haliyle ekipman ve PS bilgisi yarıştırmaya gider. Halbuki bir sözü ve içeriği olan fotoğraflarda ilk bakışta genelde tekniğe odaklanmayız. Örneğin harika bir manzara fotoğrafı bende bir etki uyandırmaz. Çünkü makinesini ve PS 'yi teknik olarak doğru kullanmayı öğrenmiş her kişi o tripodun üstündeki makinenin deklanşörüne bastığında o fotoğrafı elde eder. Eğer çok nadir bir yerde harika bir manzara yakaladıysanız da, bu sizin çok iyi bir gezgin, kaşif ve maceracı olduğunuzu gösterir. Fotoğraftaki yer muhteşem ama fotoğrafın kendisi sadece o yerin fotoğrafı olmaktan ibaret. Fotoğrafın kendisi değil, fotoğrafın konusu güzel ya da ilginç. Fakat benim asıl ilgimi çekenler, belli konulara adanmış ve çekildiği anda iyi kadrajlanarak, kendisini çeken kişiden başkası tarafından elde edilemeyecek ve tekrarlanamaz anların belgesel fotoğrafları. Bu anlamda belki çok klişe olacak ama ben yeni veya eski Magnum fotoğrafçılarına bakmaktan hiç sıkılmıyorum ve bahsettiğiniz his kaybını hiç yaşamıyorum. Örneğin Josef Koudelka 'nın siyah beyaz panoramik manzara fotoğrafları var. Yalnız bunlar hiç Ansel Adams 'ınkiler gibi, ya da alışılagelmiş manzara fotoları gibi dünyanın muhteşem yerlerinden değil. Tersine genelde insanın olmak istemeyeceği yerler. Ama o an orada bulunan başka birinin göremeyeceği özgün bir kadrajla ve geometrik içeriklerle fotoğraflar muhteşem hale geliyor bana göre. Kısacası fotokritik gibi amatörlerin dahi uzak durması gerektiğini düşündüğüm yapılardan, ya da 500px gibi tekniğin ve esinlenmenin çok yoğun olduğu sitelerden zamanla sıkılmak çok olası.
Ayrıca hiçbirimiz fotoğrafı kendimize saklamak ve kimseye göstermemek üzere çekmiyoruz. Herkes beğenilmek ister aksini söyleyen yalan söyler. Hepimizin bildiği üzere, sıkı bir çalışmayla, gör beni göreyim seni mantığı ile "beğenilen" fotoğrafçı olmak pek mümkün. Uzun zamandır fotoğraf çekenler bunu görmüş ve tiksinip geri çekilmiştir çoğunlukla. O yüzden, zaman zaman görmesi gereken zaten görür desek de, bu kalabalığın içinde kendimizi göstermek için uğraşmak da zorunda kalıyoruz. Ben şahsen uzun zamandır fotoğraf paylaşmayı tamamen bıraktım. Daha çok kendimi ifade edecek fotoğraf serileri hazırlamakla uğraşıyorum ve ilerde bunların benim için önemli yerlerde paylaşılmasını sağlamayı umuyorum.
Konu dağıttım kusura bakmayın.