Uzun zamandır en çok istediğim şeylerden biriydi bu.. Motora atlayıp yaylalarında çadır atıp konaklayarak Karadeniz'i fotoğraf çeke çeke gezmek. İnsanlarını,doğasını, güzelliklerini, yollarını yaşayabilmek. Üstelik geçen yıl bu zamanlarda Mirgün Cabas buraları gezerek program çekmiş ve ben o günden beri buraları görmenin hayaliyle yaşamaya başlamıştım..
Ramazandan önceki son haftasonuydu.. Ramazandaki 4 haftasonu gidememe ihtimalim yüksekti ve daha sonra araya bayram falan girecekti. Kendimi eylülde bulacaktım ve eylüldeki hava şartları ben gitmek istesem bile ne derece izin verecekti bilmiyordum.. Temmuzun ortasında bile 30kg/m2 dolu yağdığını düşünürsek eylül beni korkutuyordu açıkçası.
Bir çok soru vardı ve onları cevaplaması 3-5gün sürmüştü; nerelere giderim,yollar nasıldır, nasıl yaparım, iki güne sığar mı vs vs bir çok soru var idi. Üstelik çadır,mat vs hiç biri yoktu..
3-5 gün karar verme aşamasından sonra cuma sabahı kararım netleşti ve 'ne olursa olsun gideceğim' dedim. Hayalini kurduğum coğrafyaya bu kadar yakınken başka karar vermek zaten olmazdı
Cuma günü çadır ve mat almakla başladım işe. Zaman kısıtlı olduğundan migrostan gerekli eşyaları edindim. Öğleden sonra rotayı çıkardım, nette gideceğim yerler hakkında ufak bir bilgi araştırmasından sonra cumartesi sabahını beklemeye başladım..