Gazeteci Meslektaşını Hedef Yapar mı?

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği'nin ilgili açıklamasını yorumsuz olarak paylaşıyorum.

GAZETECİ MESLEKTAŞINI HEDEF YAPAR MI?
Türkiye’de “Gezi Parkı” protestolarıyla başlayan olayları en yakınında izleyen meslektaşlarımızın yaşadıklarını Türkiye Foto Muhabirleri Derneği olarak büyük bir kaygı ile izliyor. Ve dayanılmaz hale gelen şiddet uygulamalarına açıkça isyan ediyoruz.
POLİS ŞİDDETİ
Polisin meslektaşlarımıza olan sert müdahaleleri bizim de arasında olduğumuz pek çok meslek örgütü tarafından kınansa da sorumluların bulunamaması bir yana saldırılar halen artarak sürmektedir. Disketlerindeki fotoğraflar silinen, gaz maskeleri yakılan, tartaklanan meslektaşlarımıza, atılan gaz fişekleri ve plastik mermilerle yaralananlar eklenmiştir. Üstelik ülkemizde görev yapan yabancı basın mensupları da bu tartaklanmalardan hatta coplu sopalı dayaktan en ağır şekilde etkilenmiştir. Üzerine su sıkılmayan neredeyse hiç bir gazeteci kalmamıştır.
GÖSTERİCİ ŞİDDETİ
Göstericilerin de gazetecilere tutumları oldukça sert bir hal almıştır. Gazın ortasında yüzündeki maske çekilen meslektaşımız, tartaklanıp tokatlanırken pek çok meslektaşımız da; yine atılan taşların hedefi olmuştur.
Polis olaylardan medyayı sorumlu tutarak şiddet uygulamakta, göstericiler ise yaşananları medyada yer almadığı bahanesi ile saldırmaktadır. Bu olaylardan en çok etkilenenler ise boynunda fotoğraf makinesi, omuzunda kamerası elinde mikrofonu, teybi boynunda taşıdığı basın kartı ile basının sokaktaki emekçileridir.
MEDYA ŞİDDETİ
Tüm bu olaylardan daha vahimi ise bazı gazete ve ajansların yayınlarında yabancı ajans ve gazetelere haber yapan meslektaşlarımızı hedef haline getirmesidir.
Soru önergeleri ile meclis günemine de taşınan Anadolu Ajansı’nın meslektaşlarımızın fotoğraflarını tek tek yayınlaması ise kurumun kendi etik ilkelerine bile aykırıdır.
Anadolu Ajansı, Taksim protestoları sırasında tüm dünyada simge haline gelen “Kırmızılı Kadın” fotoğrafını çeken Reuters foto muhabirinin de aralarında bulunduğu, yabancı basın kuruluşlarında çalışan Türk gazetecileri ve yabancı meslektaşlarımızı fotoğraflarını servis etmiştir.
Ajansın “Taksim Gezi Parkı'ndaki olayları, aralarında CNN International ve BBC gibi ünlü televizyon kanalları ile Reuters gibi haber ajanslarının da bulunduğu yabancı medya kuruluşlarının ‘Türkiye'de iç savaş var’ gibi yansıtması, tepki topladı” notuyla yayına koyduğu fotoğrafların meslektaşlarımızı açık birer hedef haline getirmesinden endişe duyuyoruz.
KINIYORUZ…
Tüm bu yaşanan süreçte gazetecilerin hedef seçilmesini kınıyoruz.
Meslektaşlarımıza şiddet uygulayan polisler hakkında gereken işlemlerin yapılmasını istiyoruz.
VE kendi meslektaşlarını birer suçlu gibi yayınlarına konu eden gazete ve ajansları kendi yayın ilkelerinde de yazdığı şekilde gerçekte de ilkeli davranmaya davet ediyoruz.
Saygılarımızla…


Türkiye Foto Muhabirleri Derneği

ilişkili olduğunu düünüyorum: A Day Without News?

Tecrübeli bir foto muhabiri abime danıştım geçen polise karşı ne yapmalıyım fotoğraf çekiyorum gözaltına alıyorlar diye.Sana tek tavsiyem polis gördüğün zaman kaç dedi :D
Gazetelerde çalışan ama henüz basın kartı almamış insanları bile gözaltına alıyorlar ve ben böyle bir olayı meslek hayatımda ilk defa görüyorum dedi.
Bunu yanısıra sarı basın kartına sahip basın kartı boynundan sökülerek dayak atılan sonrasında psikolojik şiddete maruz kalan basın elemanı arkadaşlar bile var.Maalesef hiçkimse güvende değil.

Yahu siz neden bahsediyorsunuz, arkadaşlar....

Mesleki etik değil insani etik ayaklar altında...

Kendi öğrencim beni "iktidar yalakası" diye ortak alanımızda rezil etmeye kalktı...
Kaç kişi de, daha olayı bilmeden, destek verdi..

Bu olaylar öyle gösterdi ki, "insani iletişim" vasıflarımız körelmiş...
Anlık duygular ve çıkar için herkes bu kaos ortamında birbirini satıyor..

Facebook'ta "sildim/temizledim birçok O.Ç.'nu" diyerek alenen insanlar birbirine hakaret ediyor, saf oluşturuyor..
Herkes, birbirinin arkadaş listesine bakıp "kim kime göre O.Ç....?" sorusunun merakla cevaplarını arıyor, tatmin oluyor...
Şaka gibi bir ortam oluştu....

Şahsen O.Ç.'nun önde gideniymişim haberim yok....
Ama öğrendiğim iyi oldu...

İnsanlar birbirini arkadan bıçaklıyor, gazeteciler yapsa ne olur...

Esas tehlike polisin attığı dayak değil, insanların birbirine güvenini kaybetmesi ve nefret tohumlarının ekilmesidir..
Üstelik herkes daha gür çıksın diye kendi gübresini kendi temin ediyor... Anladınız siz onu...!!!

Yazık diyorum.....

Herkes en az 3 çocuk eğitsin, düzelecektir!

savunmasız kelepçeli çocuğun suratını 5 polis tekmeleyince fotoğraflarını çektim. adamlık mı ,insanlıklı etkisiz hale getirmişin neden daha tekmelersin. kartlarımı çaldı polis. ne tutanak var ne birşey. kusura bakma bilader kayboldu dedi. buna hakkın yok. yasa dışı davranıyorsun diyince göz altına aldı. hırsızlık yapan, adam öldüren polise artık saygım ve güvenim kalmadı. kimse kusura bakmasın ama polis kendini kanunların üstünde görmeye başladı. asıl tehlike bu. bu sadece bir kaç kişi sınırlı değil. bunun peşine düştüm ama herkes 3 maymunu oynuyor. şube müdürüne kadar. derneğin görüşlerine katılıyorum.

Vefa Hocam,

Olaylar sırasında hangi tarafın ne kadar yalan haber ürettiği karşılıklı bir tablo halinde ele alınırsa kimin galip geleceğini kestirmek çok güç.
Olaylar sırasında canlı yayında bütün televizyon kanallarına çıkabilecek yetkideki insanların ilk günden itibaren yaptıkları açıklamalar bütün televizyon arşivlerinde kayıtlı.
Bu ülkedeki bütün vatandaşların vergileri ile fonlanan devlet yayın organlarının olaya bakış açısı haber yapış tarzı da ortada.
18-20 yaşında erasmus öğrencilerini, yabancı basın mensuplarını tek tek isim vererek fotoğraflarını yayınlayarak yabancı ülke ajanı olarak tanıtan yayın kuruluşları ve ajanslar ortada.
22 gündür ciddiye almaya değer bütün haber kuruluşlarını bütün köşe yazarlarını okumaya ve ne anlattıklarını analiz etmeye çaba gösterdim.
Ülkede bir nefret iklimi süregeliyorsa önce en yetkili ağızdan başlayarak eleştirmek gerektiğine inanıyorum. Zira en büyük sorumluluk bu insanlara aittir.
Halkın belli bir kısmını sürekli küçümseyici aşşalayıcı kibirli bir şekilde bir söylem tutturursanız bu size ve tabanınıza nefret olarak döner.
Adaletin belli bir kesimin çıkarları için dengesinin bozulduğu her ortamda ya anarşi yada faşizm vardır.

Şimdi diyeceksiniz ki yukarıdaki yazdıkların bu ülkede hep vardı belli kesimlere karşı hep geçerli oldu şimdi güç dengeleri taraflar değişti. O zaman bende size derim ki siz vesayet rejimin bitirmek şiarıyla gelip devralmaya kalkarsanız o dengeler yine değişir. Yeni yasalarla kendi derin devletinizi kurma sevdasına düşerseniz kendi canavarınızı yaratırsınız, gün gelir sizin başınızı yer. Dün 28 şubat döneminden mağdur duruma düşenler bugün gerekirse orduyu göreve çağırırız diyorsa ben bu ülkenin geleceğini pek aydınlık görmüyorum.

Konu gazetecilerin can güvenlikleri ve çalışma şartları ile ilgili. Fotomuhabirleri derneğinin her iki tarafın şiddetini eleştiren bir basın açıklamasını tarafsız yorumsuz olarak paylaştım. Şu yada bu şekilde basın kuruluşlarında emek veren hiçbir arkadaşımızın herhangi bir toplumsal olayda zarar görmesini istemiyorum. Genç gazeteciler basın sigortası yapılıncaya kadar aylarca yıllarca basın kartsız olarak çalışıyor. Bu süreçten sonra 1 yıl boyunca haber yapıp kendilerini kanıtlamaları gerekiyor. Bu noktada gözaltına alınan veya şiddet gören insanların basın kartının olup olmamasının önemini vicdanınıza bırakıyorum.