İki yıl önce, yeni çıkacak bir romana kapak fotoğrafı çekmek için yola çıkmıştım. Romanın en can alıcı kısmı Serencebey’de geçiyordu. Çekimi tamamladım, arabama bindim. Yapmamam gerektiği halde bir yandan araba kullanarak bir yandan sağ koltukta yer alan fotoğraf makinesinde çektiğim son fotoğrafa bakıyordum.
Serencebey’den Barbaros’a çıkarken son sokağı döner dönmez önümde kocaman bir barikatla karşılaştım. Eli silahlı 8-10 tane asker önümü kesmişti. Bana doğrultulmuş silahların arasından bir tane üst rütbeli asker yanıma yaklaştı; yan koltuğa baktı ve sözlü olarak sorgulandım. Durumu izah ettim, fotoğraf makinesini gösterdim, yanımda daha önceden editörlüğünü yaptığım dergi
vb. şeylerle dolaşırım bu gibi durumlarda yardımcı olması için, onları gösterdim. Komutan teşekkür etti, bölgenin askeri bölge olduğunu, fotoğraf çekmenin yasak olduğunu hatırlattı. Bölgenin hassasiyetini biliyordum fakat makineyi çantasına değil ön koltuğa koymam beni zor durumda bırakmıştı… Velhasıl olay tatlıya bağlandı, karşılıklı teşekkür ettik, tank barikatlarını kaldırdılar ve bende yoluma devam ettim.